"Yah ördek yavrusu gibi peşimde dolanmayı keser misin artık? Görmüyor musun hazırlanmaya çalışıyorum ve sen biraz daha beni rahatsız edersen eğer geç kalacağım" diye bağırdım.
Ayumu aniden çıkıp geldiği günden beri ben nereye gidersem gideyim peşimden geliyordu ve bu durum gittikçe can sıkıcı bir hal almaya başlamıştı.
"Hı peşinden ayrılayım da sen yine beni evde yalnız bırakıp dışarılara git değil mi?"
"Nereye gidip gitmeyeceğim seni niye ilgilendiriyor ki? Sen değil miydin bir çift laf bile etmeden çekip giden?"
"Mel'in ve ailemin başı beladaydı diyorum neden anlamıyorsun? Eğer ben peri diyarına gitmeseydim o da, ailem de öleceklerdi. Acil gitmem gerekliydi ve sorunları çözüp hemencicik geri döndüm işte."
"Hah çok güzel bir yere parmak bastın. Sahi sen neden geri döndün?"
"Cevabı bilmiyorsun sanki! Dilek haklarından birini benim üstümde kullanmışken seni terk edemeyeceğimin gayet de farkındasın değil mi?"
"Hımm sırf bu yüzden geri geldin yani sevdiceğin hala seni diyarınızda bekliyor öyle mi?"
"Bilmiyorum, o onun kendi bileceği iş. Sonuçta senin yanında durmak zorunda olduğum sürece onunla bir geleceğimizin olması söz konusu bile olamaz."
Aman ne güzel...
"Peşimi bırak hadi üstümü giyinip gideceğim. Birazdan Haru beni almaya gelir, geç kalmak istemiyorum."
"Haru, Haru, Haru! Ne Haru'ymuş arkadaş! Nedense geldiğimden beri tek duyduğum isim o kılkuyruğun ismi."
"Sana ne Ayumu! Aa yoksa Finn mi demeliydim? Yok yok ama Finn'i kullanmamı istemezsin sen değil mi? Eğer isteseydin en baştan 'biz perilerin bir ismi yok, anlaşma yaptıkları kişiler onlara isim verirler' demezdin."
"Daha ne kadar sürdüreceksin bunu? Hadi ama barış ilan edelim nolur..."
"Olmaz."
"Hadi ama boş ver kursu falan. Barışmamızın şerefine şehir dışına çıkıp gezelim. Bana bu şehirden başka şehirler de göster."
"Bir, barışma teklifine demin olmaz dediğimi duymadın mı sen? İki, daha bu şehri bile tam olarak bilmiyorsun başka bir şehri gezip ne yapacaksın?"
"Bal gibi de biliyorum bu şehri."
"Hah o kadar iyi biliyorsan buyur kapı orada, git kendin gez Ayumu. Çünkü benim tam şu anda gitmem gerekiyor!" dedim dışarıdan gelen korna sesiyle. "Hadi sonra görüşürüz. Tabii yine hiçbir şey demeden beni terk edersen orası ayrı!"
Montumu giyinip dışarıya çıktım ve kafamı bir an pencereye çevirdiğimde Ayumu'nun kıskançlık dolu bakışlarını yakaladım. Derdi neydi bu çocuğun? Nişanlısı olduğunu bilmesem beni sevdiğini falan düşünecektim.
Hemen kafamı sağa sola delice sallayıp arabaya doğru ilerledim.
"Selam. Ee dünden beri nasılsın?" dedi Haru ben arabaya binerken.
"İyi. Sen?"
"Ben de iyi. Felaket zindeyim bugün. Bütün toplara ben vuracak gibi hissediyorum."
"Sen tenis hocasısın tabii ki bütün toplara sen vuracaksın!"
Gergin gergin güldüm, o da zorlama bir şekilde güldü.
Boğuk havadan boğulacak gibi olunca kafamı pencereye çevirerek yol boyu sessiz kalmayı denedim.
***

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üç Dilek Hakkı
RomanceSakura, kimsesiz bir kızdır ve hayatı boyunca insanların canını yakmasındansa yalnız kalmayı tercih etmiştir. Ancak bir gün elbet öleceği düşüncesi beynine üşüşür ve her şeyi tatmak istemeye başlar. İşte tam o sıralarda başı belaya girer ve bir anda...