Merhaba Göksel , öncelikle her zaman duyarlı bir insan olduğun için ve kalbini ne yaşarsan yaşa hep iyi tuttuğun için seni takdir ederek başlamak istiyorum yazıma. Yazdıklarında haklısın. İnsanlar ilk önce ateşi buldular ve yemekleri pişirmeyi öğrendiler. Sonrasında bu pişmiş yemeğin lezzetli olduğunu gören diğer komşuları aynı şeyi yapmak için avlanmaya çıktılar. Ama o da ne ! Nasıl ilk pişirenin hayvanlarını avlarlardı ? Nasıl olsa pişirmeyi ilk o adam bulmuştu , bütün hayvanlar ve bütün pişmiş etleri yeme hakkı onundu , diğerleri nasıl o leziz pişmiş ve doyurucu etleri yiyebilirdi ?
Olay bununla başladı Göksel. O ilk pişiren saldırdı ve diğeri savunamadığı için kendini öldü. Sonra insanlar kendilerini savunma ihtiyacı duydu. Biri ateşin üstündeki ucu kıpkırmızı olan bir materyeli bir yerlere vurmayı öğrendi ve sonra ne oldu ? Tabii ki jilet gibi keskin kılıçlar. Birilerinin kolları çelimsizdi ya da birileri hiç düşmanla yüz yüze gelmeyi istemedi sonra bunların azıcık akıllı olanı ne buldu ? Tüfek. Çocuklar çalı çırpıyla oynarken aslında birileri tüfek yapmış ve onlara binlerce acı yaşatacak olan şeyleri gerçekleştirmeye geliyordu. Biri ya babasını vuracak , azıcık merhametliyse de o çocuğa o acıyı çektirmeden tüm aileyi telef edecekti. Nitekim ölmeyipte yaşamak zorunda olan çocuklar kendi çocuklarına bunu yapanların kötü olduğunu öğretecekti. Hangi çocuk istemez ki babasına ailesi dışından birinin vurduğu fiskenin hesabını sormak tabi isteyecekti. Sonra bir gün Adolf HİTLER doğdu , sonra baktı arkadaşı Lenin , Stalin , Mussolini. Ne de güzel olurdu şimdi bu arkadaşlarla sidik yarıştırmak. Hepsi birilerinin babalarına ve onların çocuklarına ; yani gelecekte evlatlarına örnek olacak bireye fiske vurdular. Sonra bi onursuz dedi ki banane ya sikerim babasını ailesini paradan haber ver paradan. Sonra iktidarlar geldi , oyunlar , komplolar. Biri dedi ya hacı senin ülke güzel bende oynasam ya orda hep uzaktan bak uzaktan bak olmuyor. Adam dedi valla bilemiyorum benim çıkarım ne ? Biri dedi çal çırp as kes sonra uydururuz bişiyler ya ne düşünüyosun hem kim bilecek senin yaptığını ispatı mı var ? İyi dedi şindi anasını belledim bu milletin. Astı idam ettirdi , infaz ettirdi , yaktırdı , yıktırdı. Gel gelelim bunu niye anlatıyorum Gökselciğim , kimseye kızma. O çocuklara yardım etmeyene umursamayana da kızma. Sattığı mendili almayana da kızma. Ağlatana , acıtana , kanını dökenede kızma. Sen hiç yazının başında söylediğim gibi geriye baktın mı ? insan zaten hiçbir zaman adil ve dürüst olamadı ki. Genelleme yapmıyorum biliyorsun zaten insan olarak hangilerinden bahsettiğimi ; nitekim bahsettiklerim dünyanın %97'sini oluşturuyor diğer %3'e hiçbir lafım yok.
Herkesin bir savaşı var. Ne kadar insan vicdan yapsa da en çok kendi savaşını önemsiyor insan. Emin ol o çocukların , onlardan daha kötü durumda olanları düşünecekleri yok ; çünküsü ne ulan dersen ; çünkü onu düşünemeyecek kadar karınları aç ve üşüyorlar. Belki yanındaki arkadaşıyla bir ekmeği paylaşabilir ama bundan daha fazlası olmaz. ''Hep ben'' diyen insanlara bir bak çünkü hep bir telaşları var. Ya arkadaşlarının sevgililerinin yanına gidiyorlar ya da mecbur oldukları şeyi yapmaya gidiyorlar ''Hayati idame''. Evet mecburlar çünkü o mendil satan çocuklara , ya da diğerlerine sevgi vermek için zaman harcarsalar evde belkide bebekleri çocukları hasta anaları babaları aç kalacak.
Belki bana kızacaksın ama bende kendi hayatımı idame ettirmek zorundayım. Ve hayatta kalmayı başarıp ileride tinerciliğe başlayacak ve bana bıçakla saldıracak bütün şimdinin çocukları için ; bıçaklarımı bilenmiş tutuyorum. Hayat aslında bu Gökselciğim. Hayatını kendin yaşayabilirsin. Başkasının hayatını iyi yaşamasını istiyorsan o zaman bu ülkede MUSTAFA KEMAL ATATÜRK gibi biri olmak zorundasın ki değilsin. O yüzden hayatımızı idame etmemiz için doğabildiğimiz ve yaşayabildiğimiz bu topraklarda hayatta kalışımıza her gün saygı duyup ayakta kalmaya devam etmemiz gerekiyor. Ben senden daha çok isterdim , binada değilde ormanda doğup , çıplak gezip ısınacağım zaman ateş , uyuyacağım zaman başıma yapraklardan bi çatı , acıktığım zamanda dalında böğürtlenle doyabilmeyi , aynı yapraktan çatının altında kıkırdayarak arkadaşımla oturabilmeyi , ateşimi paylaşabilmeyi. Fakat artık sadece insanlığımız olan , iyinin ve adaletin yuvası olan doğayı ölmüş büyük büyük dedemizin , sadece bilelim diye mezarını ziyaret eder gibi ziyaret ediyoruz. Kâh pikniklerde 3 4 saat , kâh gezilerde kamplarda 1 2 gün. Çadırlarımızda uyuyup evden getirdiğimiz veya parayla aldığımız etleri kokuta kokuta yiyoruz. İnsanlıktan bişiy bekleme Gökselciğim , doğadan ne zaman ayrılıp bilgisayarın şehrin başında oturmaya başladıysak ; o zaman asıl insan doğamızı , doğallığımızı kaybettik .
Sevgilerimle
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yürüyüş Mesafesinde Felsefe
Non-FictionHepinizin yürürken öldürdüğü birileri , yaptığı yanlışları düşünüp kendi kendine doğru yolu buldukları olmuştur. Adı üstünde bu da benim yürürken aklımdan geçenlerin , hayata dair , yaşamaya dair , hislere dair ; kısacası yürürken düşündüğüm her şey...