11 ekim 2015
Akşam berbat saydığım , altında pide parçaları değilde bildiğin bayat ekmekler olan tavuk iskenderimin o iğrenç karın ağrısını geçirebilmek için her gün üniversite ve kipa arası yürüdüğüm yolu yürümeye başladım. Birkaç olay olmuştu birileri ayrılmıştı onları ve olanları düşünürken aklıma suçluluk duygusu geldi ve 12. sınıfımın ortalarında hissettiğim ve bana yahudi boğazına dayanmış alman subayları gibi zorla hissettirilen suçluluk duygusu aklıma geldi.
Her suçlu kötü müydü ?
ilk önce kendimce suçluyu tanımlayayım.
Suçlu toplumun ahlak kuralları çerçevesinden çıkıp , kesimlerin genel olarak ve kanunlarında buna destek çıktığı hareketlerde bulunan insan figürüdür. Peki şimdi suçlunun asıl suçluluktan çıkıp nasıl kötü olduğuna gelelim.
Bir yerde tanıdığınız biri size göre çok yanlış bir şey yapıyor ve diyorsunuz ki ''Bu konuda sen suçlusun''. Evet o insan belki suçlu olabilir ve çoğu zaman bende insanları atları nasıl numaralandırıyorlarsa aynı o şekilde kızgın demirimi alınlarına basıyorum ''SUÇLU''. Ama yaptığımız bir yanlış var. Kendimize göre suç saymadığımız şeyleri yaptıktan sonra diyoruz ki ''Bu kadar üstüme gelme biliyorum ne yaptığımı , düzelticem , kafama devamlı kakma , yüzüme vurma bunları yeter!''. Evet diyoruz , bunu bekliyoruz çünkü. Zaten altında ezilmiş olduğumuz hatanın üstüne birde insanların damgaları eklenince kemiklerimiz bazen toza dönüşecekmiş gibi hissediyoruz.
Peki o zaman bu dayatmaları ya da suçlamaları neden hiç ardı arkası kesilmeden yapıyoruz. Bir adam birini öldürdü , bir kadın kocasını aldattı diye neden onları mimleyip toplumun dışında ''suçsuz kesim'' de kalmaya zorluyoruz. Evet bahsettiğim buydu. Suçluyu kötü yapan işlediği suç değil , kendini suçsuz ve sütten çıkmış ak kaşık gibi gösterenlerin dışlamalarıydı. Kendilerini olmadıkları halde kötü ve işeyaramaz olduklarına inandırıp artık kötü diye tabir ettiğiniz herşeyi yapmaya iten sizin o kızgın demir gibi ışıldayan ve bedenlerini yakan kızıllığınızdı.
Her yerde görüyoruz , duyuyoruz ve okuyoruz, ''yanlış yapılmadan doğruyu bulamazsın'' tarzı sözler. Peki bir insan yanlış yaptığı zaman doğrusunu öğrenmeyi haketmiyor mu ? Bir insan yanlışı yapıp pişman olduktan sonra sizin gözünüzde doğruyu öğretilecek ve toplumda tekrar yer kazanacak bir insan mertebesi alamıyor mu ? Bence alamıyor. Belki insanlar doğdukları coğrafya , geçirdikleri zorluklar , çıkan savaşlar ve daha nice nice kötü olaylar sonucu bu hallere geliyor ve dışlanıyor.
Yalan söylemeyeyim yanlışlıkla birini öldürüp veya bir cinnet halinde birini öldürdükten sonra yanlışımla dışlanmak , bunu anlatıp pişmanlığımı gösterecek kimseyi etrafımda bulamamak ve insanların o kızıllığı yakan bakışlarına maruz kalacak durumunda olsaydım ; emin olun sizi lime lime ederken , etlerinizi kemiklerinizden ayırırken seksten aldığınız hazzın 10 katını almam kaçınılmaz olurudu. Hata yapmak hata olduğunun farkına varana kadar keyifli bir şeydir. Ama siz bu hatanın farkında olan birini yalnız bıraktıkça bu onun için bir hata değil , seçim olacaktır. Bu yüzden her suçlu kötü değildir. Asıl kötüleri kendilerini iyi diye topluma kazandıran canlıların bu dışlama ve yalnız bırakma politikası yaratmıştır.
İnsanların suçlarını , hatalarını affedin. Seçimlerini affetmek zorunda değilsiniz. Bir gün yalnız kaldığınızda ve onların hissettiklerini hissettiğinizde ne kadar kötü olabileceğiniz aklınız ucundan bile geçmiyor şu anda emin olun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yürüyüş Mesafesinde Felsefe
غير روائيHepinizin yürürken öldürdüğü birileri , yaptığı yanlışları düşünüp kendi kendine doğru yolu buldukları olmuştur. Adı üstünde bu da benim yürürken aklımdan geçenlerin , hayata dair , yaşamaya dair , hislere dair ; kısacası yürürken düşündüğüm her şey...