Telefonumda yeterince dakika olduğunu biliyordum. Sevcan ve Serkan karşımda öpüşürlerken "Ben bi telefon görüşmesi yapacağım, birazdan gelirim" dedim. Bu kadar güzel söylemedim tabikii arkadaşlar saçmalamayın. Beni umursamadılar tabiki, çok önemli bir iş üstündeler. Çok önemli..
Olduğum yerden bi şekilde kalktım. Sendeleyerek lavoboya kadar yürüdüm. Telefonun tuşuna basarak ekranı açtım. Şifreyi bir kaç kere yanlış yazmama rağmen en sonunda doğru haneyi tuşladım. Rehbere girdim. Gözüm çok zor seçiyordu isimleri ve yanlışlıkla uzun zamandır benden hoşlanan Eren adında birisini aradım. Hoşlantıdan fazlası vardı onunla benim aramda. Telefonu bir iki kez çaldı ve sonunda açtı.
"Kendimi berbat hissediyorum."
"İçtin mi Evrim? Nerdesin?"
"Beylikdüzü civarlarındayım, saatler aşk acısını gösteriyor. O sulardayım."
"Evde misin? Evin neresindesin?"
"Lavobosundayım, biliyor musun Absolut içince kendimi öne doğru istemsizce atarım. Fakat İstanblue içtiğim zaman kafam arkaya doğru gidiyor ya."
Bu lafı söyledikten sonra 'taaaak' birden küvetin içine düştüm.
"Evrim??? Evrim o ses neydi? Neler oluyor, sen iyi misin?"
Kıçımın acısını tarif edemem, sarhoş olsam bile hissedebiliyorum.
"Yeeea bi şey yok yeaa, küvete düştüm."
"Sakin ol sadece."
"Bekle beni içeriden vodka alıp geleceğim."
Dedikten sonra telefonu küvetin içinde bıraktım. Köşelere tutunarak ayağı kalktım, duvarlardan destek alarak yürümeye başladım. Kapının koluna tüm gücümle asılıp sert bi şekilde açtım. Sendeleyerek masaya kadar ilerledim. Vodka şişesini alıp kendime doldurdum. Sek doldurduğumun farkında bile değildim. Tam bardağımı alıp gidecektim ki yataktaki kıpırtıyı gördüm. O an ne olduğunu biliyordum. Fakat ne yaparsam yapayım iş işten geçmişti bir kere. Bardağımı alıp lavoboya geri döndüm ve küvetin içine oturdum. Telefonu elime aldım. Bardağı ağzıma yaklaştırırken:
"İiiiiiıvvvğğ iğrenç kokuyor. Şey gibi kokuyor, şeyyy.."
"Kolonya gibi değil mi?"
"A evet sen nerden biliyorsun?"
"Bende içiciyim Evrim biliyorsun, senin kadar olmasakta."
"Az önce içeri gittim ve kuzenim kötü bir şey yapıyor."
"Sevişiyorlar mı?"
"Hayır, hayır.. Daha fazlası."
"Artık yapacak bir şey yok, çok pişman olacak."
"Uyandığında çok üzülecek ama hayır. Bir şeyler yapmalıyım."
Telefondan gelen seslere kulağımı tıkadım. Tam kapıya yönelmişken aynanın karşısında durdum. Musluğu açıp elimi ıslattım. Elimi yüzüme sürüp yüzümü bok gibi gösteren makyaja baktım. Sessizce ağlamaya başladım.. O kadar acınacak haldeydim ki, babasının prensesi kötü yola doğru ilk adımlarını atıyor. Aklıma Emre geldi. Benim ilk öpüştüğüm erkek. En çok sevdiğim insan. Daha çok ağladım. Göz yaşlarım öyle çok ısıttı ki yanaklarımı, bir şeyden destek almalıydım. Kendime gelmeliyim.. Telefonu kulağıma götürdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alkol'ün Kız Tonu
Ficción GeneralBütün hikâye gerçektir. Olaylar gerçekten yaşanmıştır. Hikâye geriden gelmektedir. Bugünkü zamana geldiğinde belirtilecektir. Yeni maceralar, bütün ayrıntılarına kadar yazılacaktır.