Bölüm şarkısı: Blueneck- King Nine
İSTANBUL- KADIKÖY 1,5 YIL ÖNCE
İstanbul'un soğuğu ciğerlerini yakarken ellerini birbirine sürtüp birkaç kez gözlerini kırpıştırdı. Genç adam bu işi sıcak ve güvenli bir yerde yapmak yerine tenha ve tekinsiz olduğu kadar da soğuk bir sokak arasında yapmalarına bir anlam veremiyordu. Sitem dolu bakışlarını kendisine birkaç beden büyük gelen bir kapüşonlu giyen kıza kilitledi. Kapüşonun gölgede bıraktığı yüzden bile okuyabileceğiniz tek şey çelik gibi bir kayıtsızlıktı.
"Bu adamın geleceğinden emin misin, Eymen? Oldukça bol vakti olan biri değilim sonuçta."
Eymen esneyerek gözlerini ovuşturdu. Kaç gündür doğru dürüst bir uyku çekmiyordu? Kendi iç sesi umursamazca omuz silkti. Artık saymayı bırakmıştı. Ancak bakışlarından adımlarına kadar her bir zerresinden yorgunluk kırıntıları dökülüyordu.
Dökülen enerjisi değildi, kendisiydi.
Olsun, diye telkin etti kendini. Onun için değer. Bizim için değer. Tüm bu saçmalıklara katlanma nedeni gözünün önüne gelince, sevdiği kadının hafızasında canlanan gülüşü tüm soğuğu kırarak delikanlının içini ısıttı.
"Bak, gerçekten ben de sokağın ortasında bu soğukta beklemekten hoşnut değilim ve o hıyarı bunun için pataklayabilirim ama gelecek Kuzgun. Sen de payına düşeni alacaksın. Yani çalıştığın adam sana ne vaat etti bilemem gerçi ama..."
Sesi sonuna doğru ikiyüzlü bir mırıldanmaya dönmüştü. Genç kız neredeyse dudaklarını bile kıpırdatmadan cevap verdi adama. Yüzünde mimik bile oynamasa da sesinde eğlenen bir tını vardı.
"Benim nedenlerim hakkında en son bir şey öğrenmeye çalışan adam evinde ölü bulundu."
Eymen bu kızdan gerçekten rahatsız oluyordu ama Kuzgun'un gizemli, çekici ve tutkulu bir tarafı vardı. Birlikte pek çok iş yapmışlar, pek çok anlaşmadan aldıkları komisyonu bölüşmüşlerdi. Kuzgun taraflardan birini buluyor, Eymen ipin diğer ucunu getiriyor ve beraber bir düğüm atıyorlardı.
Bu seferki işlerinin ne olduğu hakkında en ufak bir fikri bile yoktu. Kendi bulduğu adam hakkında bir araştırma yapmıştı elbet ancak onun karşı taraftan ne istediğini bilemezdi.
Karşıdan kendilerine koşan siluet giderek netleşip genç, oldukça genç bir adam halini aldı. Eymen'in gencin görüntüsü hakkında dehşete kapılması gerekirdi. Çünkü daha önce perişanlığı bedenine böyle resmeden çok az insanla karşılaşmıştı. İçinde, vicdanın olduğu yerde devasa bir çukur vardı. Öyle olmasaydı büyük ihtimalle gencin görüntüsü en azından irkilmesine neden olurdu.
Genç adamın üzerindeki kıyafetler yırtık pırtıktı ve kumaş parçaları tamamen kana ve ise bulanmıştı. Öyle ki bir zamanlar giysi olan şeylerin renklerini tahmin etmek imkansızdı. Ayağındaki ayakkabıların biri yoktu diğerininse tabanı patlamıştı. Gencin tüm vücudu yara bere izleriyle bezenmişti ve bazılarına acilen müdahale edilmesi gerekiyordu. Eymen'in kumral olduğunu bildiği saçlar terden, kandan birbirlerine girmişti. Patlak kaşından ve yanağındaki kesiklerden akan kanyanağından boynuna süzülüyor ve içeride kayboluyordu. Bir elinde asla ona ait gibi duramayacak büyük siyah bir deri çanta tutuyordu. Delikanlının gözleri boş çukurları andırıyordu. Sanki o kuyular büyük acılarla kazılmış, kürek olarak merhametsizlik kullanılmıştı. Bu kuyuların içi derin bir çaresizlik, pişmanlık ve bir zamanlar orda olan, gitmesiyle her şeyi yıkan bazı şeylerin yokluğu okunuyordu. Bu gözler, sinirle kasılmış çene, kararlılığın çattığı kaşlar, dik asi bir burun, savunmacı bir duruş... Bunlar zamanı geriye alabilmek için ruhunu satabilecek bir adamın gözleriydi.
![](https://img.wattpad.com/cover/42228987-288-k814458.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ YANIĞI
Romance“Buz gibisin Ada Kızı. İstersen ateşlerin içine at kendini, yetmeyecek senin o titrek ruhunu ısıtmaya. Ve yine istediğin kadar bağır çağır ağla…” Çocuk feribotun güvertesinin soğuk havasıyla kollarını ovuşturmuş kıza eğildi. Sıcacık ellerini o soluk...