-Bölüm 2 ''Kayıtlar''-

505 22 2
                                    

Fotiş Lara ile Can ^^

Yağmur Damlaları azar azar yağıyordu.Bu kasvetli günde,soğukta insanlar ölmek için buradalardı. İnsan,akıllı bir varlık.Düşünebilen,sonuçları bilebilen.Peki bu insanlar neden buradaydı? Peki biz neden buradaydık?

Doğma,ölmektir derdi hep büyüklerim.Doğru söylerlermiş.Bu insanlar-ki biz de dahil-doğdular ve şimdi ise ölmek için buradalar.Akıl fikir ermez,düşünsen doğru bulamazsın.Kararsız kalırsın ama yapmak istersin.Bir tür araf.Arada kalış ve o an ki çağresizliğimiz.Her şey Melissa için.

''Sen git bize bir şeyler al.Ben buralardayım,sıramızı beklerim.''Çadır kuran genci izlemeyi bırakıp ağabeyime döndüm.O ise biraz bozuk çıkması dileğiyle eski ama işe yarar kapşonunun ceplerini kurcalamaktaydı,sonunda bir şeyler bulup kuruşlukları avucuma boşalttı.''Simit alabileceksen al.'' Onaylar bir şekilde kafamı sallayıp insan topluluğundan uzaklaştım ama yeterince değildi, hala çadırlar vardı,bazıları gerçekten büyüktü.Çadırlardan birine gözüm takılmıştı.Üzerine yağmur damlaları damlıyordu düzensizce.Ardından ıslak toprakla bütün oluyordu.Kasvetli havaları sevmezdim,asla da sevmeyecektim.

Biraz sonra küçük bir market kestirmiştim gözüme.Pek müşterisi yoktu.Onun aksine yanında bulunan süpermarketler,insan yağmış gibiydi.

*Çan sesi*

Kapıyı kapattıktan sonra dışarıdan az da sıcak olan markete giriş yapmış bulunmaktaydım.İçeride karşı karşıya dizili raflar vardı.Yerler ise kaygan ve parlak beyaz mermerlerle döşenmişti.Hemen tezgahın arkasında oturan adam televizyonda maç seyrediyordu ve gerçekten gürültülüydü.Biraz daha adamın yanına yaklaştım.Evet gözüme simitler takılmıştı simit de satıyordu.Pek taze olmasalar da karın doyuracağına emindim.

''Simit almak istiyorum.''Pekala tuhaf bir cümle ama ruh halim buydu.Adam oturduğu yerden kalkıp benle göz teması kurmuştu.Ben ise soğuktan üşüyen bedenimi ısıtmak için kollarımı göğüsümde birleştirip,ısınmaya çalışıyordum.Adam simitlere yönelirken ben de cebimdeki bozuklukları yoklamıştım.''İki taneye bu yeter mi?''Avucum açıktı.Paraları adamın hizasında tutup gözleriyle karıştırmasına izin verdim.O da baktı ve baktı,tahmini olarak ortaokuldan sonra okumamıştı bu yüzden matematiği zayıftı.Orta yaşlı biraz da göbekli ama halinden bıkmış adamın, ''İnsanlardan nefret ediyorum!'' der gibi bir tavrı vardı.

''Yalnızca bir taneye.''Ben yemesem de olurdu.Aslında kahvaltı etmeden gecenin üçünden beri buradaydık.Yolda taş bulsam göbeğime bağlayacaktım.Karın kazıntımı herkes duyuyor gibi geliyordu bana,oldukça sesliydi.

Tam ne unuttum derken, tabi ya Melissa benden jelibon istemişti.Belki iki simit almaya yetecek kadar paramız yoktu ama , bir simit bir de jelibon almaya kadar para vardı orada.Avucumdaki paraların düşmesine izin verdim ve adamın avucuna akışını izledim.''Bir simit bir de jelibon olur sanırım.''

Adam onaylarcasına kafasını aşağı yukarı kıpırdattı.Ben ise jelibonların bulunduğu renkli bölüme yöneldim.İşte Melissa en çok meyveli olanları sever.Jelibonu ve simidi alıp oradan ayrıldım.

Saat on beş kırk ikiydi.Burada on iki saatten fazla zaman geçirmiştik ama bana sorsanız bir ömür derdim. Ağabeyim ise bu süre içinde hiç konuşmamıştı sadece birkaç kelime, birkaç cümle,arada bir de yağmurun işleyip bozduğu saçını düzeltmişti.Ben ise biraz oturmuş,uyumuş,çok sıkılmış ve aynı derecede acıkmıştım.Aklıma, bulunduğumuz durum gelmişti,yolda yürürken.Bütün gün çalışmamıza rağmen elde avuçta bir şey yoktu.

Fakat şöyledir ki, bu yaşadıklarımıza rağmen asla hırsızlığa kalkışmadık biz.Hep tarlalarda ek işlerde çalıştık ama başkasının lokmasını almadık.Biz böyle büyüdük,anne ve babamız bize böyle öğretti. Böyle mutlu olunur dediler.Şu an yoklar ama bize verdikleri,aktardıkları hayat dersleri hala bizimle.Özlemiyor muyum? Her gece.Her uyandığımda, kısacası sürekli özlüyorum.Yalnız ben değil, ağabeyim, özellikle de Melissa.

Parkur Oyunları #WattysTR2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin