Kahveler hala çok fazla güzel kokarken Barlas her şeyin içine etmişti.Sorularım vardı.Çok fazlalardı, sanki beni okyanusun daha da derinliklerine çekiyorlardı her düşünce daha da boğuyordu beni. İş, içinden çıkılmaz bir hale gelmekteydi ve ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu.
Anne dünyanın sahip olunabilecek en güzel şeyidir.O olursa siz de olursunuz.O sizin en iyi sırdaşınız, dostunuzdur.Yanındayken değeri bilinmeli.Güzel annem yanımda olsaydı keşke konuşurdu benle, belki beni bu okyanustan kurtarabilirdi lakin yoktu işte.Yaradan böyle uygun görmüş böyle oldu.
''Hadi,gelin iki saattir bir kahve bekliyoruz.''kızgın ifadesini takınmıştı Barlas,bu halleri beni korkutuyordu.Hele bir kahve için böyle yapması ilginçti.Belki de şaka amaçlı asmıştı güzel yüzünü ama sanmıyorum ki düşündüğüm gibi olsun.
Sinirine dayanamayıp yanına ilerledim.Arkamdan da hareketimle ayak sesleri geldi.Kahvelere bakarken Bade'nin de gelmiş olduğunu anladım.Hiçbir sorunun cevabını alamamıştım fakat anlamıştım ki Bade ağzını açmayacaktı.Bir daha ona bir şey sormayacaktım zaten. Barlas'dan o da korkuyor olmalıydı,ağzını bıçak bile açamazdı az önce.Her şey çok garipti,her şey tersine gidiyordu benim için.
Merdivenlere ilerlerken kahveleri biraz elime dökmüştüm ve sıcaktılar.Canım yansa da ''Bu daha başlangıç.''diye geçirdim içimden ve acıyı kafamda bitirdim.Pozitif düşünmeyi öğrenmem gerekiyordu,fazla negatif olmam psikolojimi de kötü etkiliyordu.
Belki de parkur oyunlarının psikolok servisine uğramalıyım diye düşündüm.Kaçışımız dışında her şeyi anlatsam bana yardımcı olabilirlerdi.Evet yarını orada geçirecektim fakat Barlas'ın bundan haberi olmamalıydı.
Odaya vardığımda televizyonda bir film cdsi takılıydı.Kahveleri dağıttıktan sonra yavaşça yaklaşıp hangi film olduğuna bakmak için eğildim ve filmin aşk ve gurur olduğunu fark ettim.Güzel bir film olduğunu duymuştum ve bir keresinde televizyonda yayınlanırken yarısından azı da olsa izlemiştim. Ağabeyim saçma dediği için maç açmıştı o akşam,hala anımsamaktaydım.Erkekler işte ne anlıyorlarsa yirmi iki adamın bir topun peşinden koşmasından.Sonuç belli işte biri kazanacak.
Film harika gidiyordu fakat Barlas ifadesizce izliyordu filmi.Sıkılmıştı bu yüzündeki kaslardan bile belli oluyordu.Neden böyle yapıyordu ki film bana çok güzel gibi gelmişti,ne tür filmleri seviyordu acaba? Bir an düşündüm de Barlas hiçbir şeyi sevmezdi.Yani görünümü bu izlenimi veriyordu insana.Ona baktığınızda gözlerindeki siyah bile içinizi dondurmaya yetip artıyordu bile ama hayır bundan sonra kafama bir soru bile takılmayacaktı.
Umursamaz olmak istiyordum.Hayatı ve onun berbatlığını hatırlamamak istiyordum.Unutmak istiyordum her şeyi,hayat çok saçma ve anlamsız.
''Beyler pek eğlenmiyoruz sanırsam?''yüzü gülüyordu Bade'nin bunu derken,ama gerçekten de güzel bir gülüşü vardı ve söylerken Batur'a bakmıştı.Cümlesi bittiğinde ise Barlas'a da bir göz gezdirmişti, sıkılmıştı.İkisi de.
''Ya saçma saçma filmler bulmayın.Bu ne aşk falan ters bana,tabi bana yani Batur'u bilemeyeceğim. Yanlış anlamayın.''demişti Barlas iki elini havaya kaldırarak.Biraz yanlış yerden girmişti konuşmasına. Sonunu tam toparlayamasa herhalde Bade yastığı kafasına geçirecekti,çok iyi lafı değiştiriyordu Barlas ve de bu tanıştığımızdan beri kurduğu en uzun cümleydi.Bana karşı olmasa da ben de oradaydım.Sayılırdı yani.
''Batur'cuğum benim.''Bade,Batur'un yanına oturup ve ona sarıldı.Bence çok tatlılardı ama Barlas'ın midesi bulanıyor gibiydi,yüzünü buruşturmuştu ve bunu onlar görmesin diye bana karşı yapıyordu. Komik göründüğü için içimden gülmek ve küçük gülücüğümün ağzımdan çıkmasına izin verdim. Dışarıdan nasıl görünüyordu bilmiyorum ama gülüşümü kahkahalar alıp,götürmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Parkur Oyunları #WattysTR2016
Novela JuvenilHayat,kusursuzca yaratılmış bir kusurun en büyük parçasıdır. Ne kadar kusursuzum dersen o kadar kusurun vardır,unutma ki insan kusurlarıyla var olandır lakin gerçekten yaşamak kusurlarını saymamaktır. Lara,Melissa ve Can.Bu üç kardeş, anne ve babası...