Resim Lara'yla Barlas ^^
''Vur!''
Komutuyla önümdeki torbaya koca bir yumruk indirdim,o ise ciddi bakışlarla beni izliyordu.
''Vur!''Bir kez daha ter damlalarımı etrafa saçarak vurdum torbaya.Sıkılmıştım ama Barlas sabırla bir şeyler öğrenmemi bekliyordu.Sorun ise doğuştan yeteneksizliğim,her seferinde kendini açığa vurmasıydı.Öğrenebilirdim ama Parkur Oyunları benim öğrenmemi beklemeyecekti.Oyuna iki hafta kalmıştı ve grubumuzu diğer gruplar ''güçsüz.'' diye çağrıştırıyordu.
''Yeter.''Sonunda durmak bilmişti.Daha kahvaltı etmeden çalışmaya başlamıştık,sırf Barlas öyle istediği için.
Derince bir soluklandım sonra ise ellerimi dizlerime koydum ve yere baktım.Gerçekten yorulmuştum,köyde yaptığım işler bu çalışmanın yanında oyun kalıyordu.
''Kahvaltıya mı gidiyoruz?Saat sekiz olmuşta.''dedim suyumu yudumlarken,şişeyi resmen kafama dikmiştim.Barlas da kafasını onaylar şekilde oynattı ve soğuk bakışlarıyla beni beklemeden odanın çıkışına yöneldi.Onun hakkında bildiğim birkaç şeyden biri de gayet kaba oluşuydu.
Bu gün bu binadaki ilk günümüzdü.Dün ise Barlas beni çok sıkı çalıştıracağını,erken uyumamı söylemişti.Pek sallamasam da bu sabah gayet ciddi olduğunu anlamıştım.Bulunduğuuz bina hakkında düşündüm biraz,oldukça büyük bir yerdi.Aslında, bina mı desem ya da başka bir şey mi desem bilemiyorum ama farklı bir ismi olduğuna emindim bu yerin.
Bildiklerime göre tüm oyuncular bir masada yemek yiyormuş.Bu da demek oluyor ki; ağabeyimle şu iki hafta içinde görüşebileceğim,zaten ondan sonra onu pek görmek istemeyebilirdim.Kurallar açık gördüğünü öldüreceksin,ağabeyin olsa bile.Derin düşünceleri bırakıp sıcacık duşa atmıştım kendimi. Genellikle leğende yıkanırdım ama şimdi süper lüks,konforlu bir duşun içindeydim.
Duş bitince yana uzanıp bornozlardan birini çektim,giyinmek için yatak odasına yöneldim ki.
''Barlas?''Barlas,içerideydi oturmuş kitap okuyordu.Ben ise bu duruma şaşırmıştım.''Ne işin var burada?'' demiştim.
Gözlerini kısıp beni baştan aşağı süzdü.Yaptığı beni çok utandırmıştı,aynı zamanda yanaklarım da kızarmıştı.Anlamış olmalı ki,benimle göz teması kurdu.
''Birincisi;iki saattir seni bekliyorum,kahvaltıya gitmemiz lazım.İkinci olarak da burası benim de odam.''Doğru ya takım arkadaşlarıyla beraber kalıyoruz.Bir an duraksama ile dolabıma yöneldim,gözlerini ise hala ensemde hissediyordum.Bize verdikleri tişörtlerden birini çekiştirdim altına da bir tayt giyerim diye düşünüp,banyoya doğru tekrar ilerledim.
*
Yemeğe indiğimizde Barlas benden çok uzaklara oturmuştu.Bir şey demeden ben de yerime oturdum,gözlerim ise hep ağabeyimi aradı.Sonunda salona, Sarah önde ağabeyim arkada gelmişlerdi.Masada ise hiçbir şey eksik değildi,tabaklar özenle dizilmiş ve çatal,kaşık,bıçak sırasıyla yerlerini almıştı.Böyle bir sofrayı ilk kez görüyordum lakin görmemiş gibi görünmemek için mümkün olduğunca ifadesiz bir şekilde izledim.
''Ağabeyini unuttun mu hemen?''demişti ağabeyim,sesinde neşe vardı.Anlaşılan keyfi yerindeydi.
''O da kim ya?'' dedim ben de neşeli bir sesle ve anında sarıldık.Böyle birkaç saniye geçmişti.Aklıma da Melissa oturmuştu.Dün akşam onu düşünerek uyumuştum hatta.Acaba iyi miydi?Onu komşumuz Gül teyzeye emanet etmiştik.Kadıncağız zaten yalnız yaşamaktaydı,Melissa ona arkadaş olurdu.Hem Gül teyze küçükken bize de bakmıştı.Bu nedenle ona iyi bakacaktı, buna emindim fakat gözümün önünde olması daha da farklıydı.Mesela şimdi, burada olsaydı ne kadar mutlu olurdu.Üçümüz bir arada olsaydık;beraber yemek yiyerek,gülüşüp,eğlenirdik. Sadece bir şey eksikti.Para.Zaten paramız olsaydı şu an burada olmazdık,Melissa'yla ayrı olmazdık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Parkur Oyunları #WattysTR2016
Novela JuvenilHayat,kusursuzca yaratılmış bir kusurun en büyük parçasıdır. Ne kadar kusursuzum dersen o kadar kusurun vardır,unutma ki insan kusurlarıyla var olandır lakin gerçekten yaşamak kusurlarını saymamaktır. Lara,Melissa ve Can.Bu üç kardeş, anne ve babası...