Bölüm 5

100 9 3
                                    

5 saattir uyuyordu...

Korkudan deliye dönmüştüm fakat ölümcül bir şeyi yokmuş. Fazlaca üşütüp ateşlenmiş ve bu yüzden de güçsüz düşüp bilincini kaybetmiş.

Peki neden 5 saattir aralıksız uyuyor?

Gerçekten iyi mi ki?

Bu soğukta kesin foturası çok gelmesin diye doğal gazı da doğru dürüst açmamıştır bu kaçık!

O yüzden hasta oldu!

Şapşal züppe!

Anlamsız iniltileri düşüncelerimi hzılıca dağıtmaya yetmişti. Gözlerini araladığında yüreğime niegara şelalelerinden bir kütle usulca düşmüş gibi rahatladım. Önce kolundaki kablolara,daha sonra etrafına bakındı.

Sonunda yorgun gözleri gözlerimi bulabilmişti.

"Ne oldu bana?"

Nasıl bir cevap vermeliyim?

Aslında cevap vermeli miyim?

Bundan bile emin değilim çünkü henüz cevaplarımın doğuracağı sorunların sorumluluğunu almaya hazır değilim!

"Neden buradayım?"

Bu soru beni kendime getirecek kadar meraklı çıkmıştı. Aynı zamanda da korkmuştu.

Endişelenmesi beni huzursuz edip, telaşlandırdığından birden bire ağzımdan bütün olan biten dökülüverdi.

"Bayılmıştınız!

Ben.... ben sizi gördüm ve ..... ve yardım etmek istedim!

Kapınızı çaldım tabii ki!

Fakat hiçbir ses gelmeyince önemli birşeyiniz olduğunu anladım ve saksının altından anahtarınız alıp kapıyı açtım....

Şey..... bunu daha önceden görmüştüm....

Özür dilerim fakat sizin ölebilme ihtimalinizi düşünerek yaptım bunu! "

"Pardon ama siz kim...? "

Evet, bunun üzerine ne diyebilirim ki.....

Yan dairesindeki insanı tanımayacak kadar asosyal...

Durum vahim dostlarım, durum vahim....

Heycanım o kadar coşkuluydu ki bu saçmalığını fark edemeyecek haldeydim ve tam bir şapşal gibi normal bir şekilde cevap verdim.

"Ben Park, Bayan Park. Yan komşunuz Park Seyoung"

"Anlıyorum... demek Bayan Park'sınız"

"Evet! O benim! "

Görmüş olduğunuz üzre heyecan ve korku damarlarıma nüfüz ettiğinde saçmala kapasitemin %100'ü bulması saniyelerimi alıyor. İçimdeki büyüyemeyen ve asla da büyüyemeyeceğine inandığım çocuk, bazen başıma belalar örüyor bu yüzden. Çünkü o daha çok toy ve yalan nedir nasıl söylenir bilmiyor. Ben de bu semptoma yalan söyleyememe laneti diyorum. Çünkü bu yetişkinler dünyasında tam bir lanet oluveriyor hayatınıza.....

Tam da içimden "Benim yardıma ihtiyacım olduğunu nasıl anladınız Bayan Park? " diye sormadığı için şükrediyordum ki aklımdan geçen sözleri kulaklarımda, daha sonra ise beynimde büyük uğultularla yankılanmaya başladı.

Şom ağızlılık lanetimin olduğunu yeni fark ediyorum...

Bu soru oldukça merak içeriyordu. Aynı zamanda agresiflik vardı bir tutam.

Azımsanamayacak derecede endişe de mevcuttu.

Bu beni daha beter geriyordu.

Ama sanırım faka basmıştım....

Belki de bir köpeciğin dışkısı da olabilir.....

Belki de daha çirkin olan bir atçığın büyük ve çok daha yoğun dışkısıdır...

Aklınıza gelebilecek en kötü benzetmeyi yapın. İşte ben tam da onun üstüne basmıştım ve bu pisliği temizlemenin imkanı yoktu.

Sanırım ayaklarımı kökünden kesmek daha uzlaşmacı ve basit bir sonuç olur...

❋❋❋❋❋❋❋

Bay Kim'e herşeyi anlatmıştım. Daha doğrusu itiraf etmiştim.

O an yüzünün aldığı şekil.... bunu size tarif edemem....

Gözlerinin neler anlatığını hatırlamak bile istemiyorum

Ama beynimde kalanlar şunlar oldu;

"Sendin! Sapık! Sendin!

O gün! Sen de oradaydın!

Tanrım! Sapık diye aradığım sendin! "

"Sapık sendin"'MİŞ MİŞ!

BEN SAPIK DEĞİLİM!

Ona bunu anlatmam ve içinde bulunduğum durumu açıklamam oldukça meşakkatli geçmişti.

Neredeyse inanır gibiydi fakat bu onun "polis" tehdidini geri çevirecek kadar erkili ve yeterli olmadı.

Bu sebepten ötürü ben, yani resmi bir biçmde dile getirirsek;

Ben Park Seyoung, Bay Kim'in ahçısı, temizlikçisi, moda danışmanı, araba park edicisi ve en kötüsü.... yarı zamanlı ev arkadaşı olmuştum...

❋❋❋❋❋❋

Hızlı oldu değil mi?

Emin olun benim için de hızlı ve bir o kadar da beklenmedik birşeydi. Yani benden böyle birşey isteyeceğini kim bilebilirdi ki? Emin olun dedektif ruhum bile bunu aklından geçiremezdi. O kadar çılgınca bir vaziyet...

Ben sadece tazminat niteliğinde bir miktar para ister diye düşünüyordum. Kişilik haklarını ihlal ve özel hayata müdahale falan filan...

Ama bu!

Kölelik antlaşması biraz ani oldu. Fakat itiraz bile edememiştim. Zaten o an kendimi rezil ve de aşağılık bir zavallı gibi hissediyordum ki bunun sorumlusu Bay Kim ve aşağılayıcı züppe bakışlarıydı. Bu yüzden ağzımı açıp tek bir kelime bile edemedim. Asla kapanmayan çenem bu sefer de açılmıyordu.
-Hiç bir zaman işe yaramıyor zaten...-

İnanabiliyor musunuz?

Ben!

Park Seyoung!

Ruhu hırçın bir deniz köpüğüne benzeyen Park Seyoung!

Hiç bir şey diyememiştim...

Ve şimdi ne oluyor biliyor musunuz?

Ben, yani Park Seyoung, hani şu ruhu hırçın deniz köpüğüne benzeyen?

Hah, işte o!

Şuan Bay Kim'in evini temizlemekle meşgulüm...

Bay 27Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin