16. BÖLÜM: PARÇALANAN ZİHİN DAMARLARI, PART II

28K 1.8K 759
                                    

LÂDEN 

16. BÖLÜM: PARÇALANAN ZİHİN DAMARLARI, PART II


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

☀️

Zaman, kişiye göre değişen bir reçete gibiydi. Bir ilaçtı. Bazen iyileştirirken bazen ötenazi için kullanılan bir zehir olurdu.

Geçen zaman benim ilacım mıydı yoksa ölümümü mü hazırlıyordu, bilmiyordum. Ocaktaki çorbayı karıştırırken mutfaktaki sandalyelerden birinde oturan Esra'ya baktım. "İşte sonra artık iş aramama gerek olmadığını söylediler, yani artık felsefe öğretmenliği yapacağım."

"Bu çok güzel bir haber," dedi Esra, gülümseyerek. "Tebrik ederim, öğretmenlik sana çok yakışır."

"Teşekkür ederim," dedim mırıltı ile. Mezun olalı çok olmamıştı ancak konuların çoğu kafamdan silinip gitmişti, bütün kitaplarım eski evdeydi. Çıkarken onları da almadığım için pişmanlık duyuyordum, gidip almam gerekecekti çünkü yıllar içinde hepsi o kadar pahalanmıştı ki yeniden almaya gücüm yetmeyebilirdi.

"Sanki bundan çok mutlu olmamış gibi görünüyorsun, istemiyor musun yoksa?" diye sordu Esra, kaşlarını hafifçe çatarak beni izlerken. İlgisini biliyordum, ilgileneceğini biliyordum ancak her seferinde sobanın gürül gürül yandığı bir odadan kar kışa çıkmış gibi irkiliyordum. "Bu bölümü öğretmenlik için okumadın mı?"

"Hayır, mutluyum, sadece..." Omuzlarımı kaldırıp indirdim, içimde süren huzursuzluk sanki bir felaketin habercisiydi ancak bu benim kuruntumdan ibaret de olabilirdi. "Eve gitmem gerekiyor, kitaplarımı almak için." Çorba çoktan kaynamaya başlamıştı ancak kafam öyle karışık ve düşüncelerin örümcek gibi ördüğü ağlarda öyle takılıydı ki bunu fark etmemiştim. Taşmadan altını kapattım, soğumaması için tencerenin kapağını da kapattıktan sonra üst dolabın kapağını açarak içinden iki kâse aldım.

"Diğer soruma cevap vermedin," dedi sakince. "Seninle lisede bu konuyu hiç konuşmamıştık, bana istediğin bölümü söylememiştin."

"Hukuk Fakültesi ya da Psikoloji okumak istiyordum," dedim kâseleri tezgaha bırakırken. Esra'ya dönerek belimi tezgâha yasladım ve gözlerine baktım. "Belki sana göre birbiri ile alakası olmayan bölümler olabilir ancak iyi bilirsen psikoloji, kendini savunmak istersen hukuktan büyük silah yoktur. Ne bıçak, ne tabanca. Bu ikisi, bu dünyadaki en büyük silahlardır. Psikoloji ile eli silah tutan bir adamı hüngür hüngür ağlatabilirsin, hukuk ile onun silah tutan elini bir parmaklığın ardına koyarsın."

LÂDENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin