SEHUN ||
"Beni yalnız bıraktın."
"Özür dilerim Jongin."
"Siktiğimin özrü hiçbir şeyi geri getirmiyor, biliyorsun değil mi?"
Az önce birbirimizi rahatlattığımız yatağın içindeydik. Odanın içi oluk oluk sessizlikti. Ne demeliydim?
Aids hastasıyım?
Seni o gün barda gördüğümde aynı zamanda kanser olduğumu öğrendim ?
Bu bok çukuruna seni de sürükleyecek kadar cesaretim yoktu?
Hangisi daha uygundu bilemedim fakat bir şeyler söylemem gerekiyordu. Anlatmalıydım. Durursam ikimizde ölecektik. Yatağın başlığına sırtımız dayalı, ben önümdeki dolabın aynasından onu izlerken o ise beni izliyordu, görüyordum. Hiçbir mimiği oynamıyordu.
"Bencilce davrandım.."
Sonunda birkaç kelime çıktı ağzımdan. Belki de bugün yapacağımız son konuşmaydı bu. Belki de o da şimdi bencilce davranıp beni bir daha görmek istemediğini söyleyecekti.
"Hangi konuda Sehun? Hafızamı ve ailemi kaybettiğimde beni sebepsiz terk etmen mi bencilceydi yoksa sanki Sehun değilmişsin gibi yanımda olman mı? Hangisi daha bencilce?"
"Sebepsiz değildi. Her şeyin bir sebebi var. Seni bırakmamın, sana gelmemin.. Jongin ben kötü bir şey yapmadım.."
"Başka birini mi bulmuştun? Ve şimdide terk edildin değil mi? Sence de fazla klişe değil mi?"
"Aids hastasıyım."
"..."
Sessizlik. Artık masum olmamak, ikimizi karşı karşıya değil yan yana oturtuyordu sanırım. Bu sessizlik yangın sayılırdı. Her şeyini kaybetmiş bir insan gibi ellerini kollarına bağlamış, ölüme kendimi bu kadar yakın hissederken, sadece nefes alış verişlerimi duymakla kırık bir tebessüm yerleştirdi suratına. O iki saniyelik tebessümle, ömrümü iki yıl daha uzatıyordu. Ömür böyle geçer sandım bir an. Geçmez. o iki saniyeye daima nefret duyacaktım.
"Yapma. Bir şey söyle."
"Sana dokunmasına izin mi verdin?"
"Kimdi diye sormayacak mısın? Yalnızca kendi acılarını benim omzuma yük bindirerek bir yere varamazsın? Sor. Neyi bilmek istiyorsun Jongin? Annem öldükten sonra üvey babam tarafından tecavüze uğradığımı ve beni de kendi pisliğine bulayıp Aids yaptığını mı? Bir daha sana dokunamayacak olmanın acısıyla ne kadar yaşayabileceğimi kendime dert ederken boktan bir kanser hastalığına yakalanıp "artık dert etmeme gerek yok, öleceğim ve bitecek" diye sevinecek kadar acınası bir hale nasıl geldiğimi dinlemek ister misin? Belki de asıl bencil olduğum konuyu benden dinlemek sana daha keyif verir ne dersin? Şans eseri buldum seni. Kulağıma birkaç söylem dolmuştu kimseyi hatırlamadığına dair. O gün yanıma geldiğinde bundan bir kez daha emin oldum. Sonrası bencillik işte. "Nasılsa öleceğim" diye yaklaştım sana. Ölecektim ve sen hala mutsuzdun. Neyi sevdiğini bile hatırlamıyordun. Sana geçmişindeki güzel şeyleri vererek gitmek istedim. Seni sana getirdim Jongin. En büyük bencilliğim bu."
"Özür dilerim."
"Ne için?"
"Seni bana getirdiğin için."
Tüm konuşma boyunca -ki bu bizim büyük ihtimal son uzun konuşmamızdı- bana bakan yüzü şimdi aynadaki yansımalarımıza bakıyordu. Üstlerimiz çıplaktı. Gözlerimden akan birkaç damla yaşın getirdiği kızarıklığı izliyordu yansımamızdan. Sonrasında elimde hissettiğim sıcaklık. Birkaç saniye birleşen ve aitlik hissini iliklerime kadar hissedip ürpermeme neden olan esmer şekilli ellerin beyaz ellerim ile uyumunu izledim. Evet. Bu yalnızca birkaç saniyemi aldı. Başımı tekrar kaldırıp şimdi el ele olan yansımamıza baktığımda yüzünde yine bir tebessüm vardı. Az öncekinden farklıydı. Az önce ömrümü iki yıl uzatan o gülümseme şimdi mezarımı kazıyordu.
Yapma.
![](https://img.wattpad.com/cover/51528659-288-k943042.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I feel you || kaihun
FanfictionKaranlık yatakta birbirimizi sevmeye devam ettik. Çaylar soğumuştu, muhtemelen ocağın altını da açık unutmuştuk ama bunlar kimin umrundaydı? Bir sonraki saniyeye nefes nefese girerken öptüğümüz bu sevgi, şu an bulunduğumuz konumun bir özeti. Şarkını...