Öyle özledim ki şu arabada aniden alevlenen sevişmelerimizi... Ne olduğunu anlamadan bir bakmışım nefes nefeseyim. Jongin'in kucağında soyunuyorum, biryandan sürtünüyorum. Öpüşmek için hiç bir fırsatıkaçırmıyorum. Elleri belimi öyle sarıyor kisanki kalbi bende atıyor..Ellerim saçları arasında öylekayboluyor ki.. Birden kenara sıyırdığı iççamaşırımın tenimi kestiğini hissediyorum ve aniden içimde.. Gözlerim kayar, dudaklarım dudaklarında nefes alırdı. İçimdeki bütün noktaları keşfetmesini dinlerdim. Dudak kenarında hınzır bir gülümseme oluşuverirdi aniden. Gözleri gözlerimi okşar, elleri saçlarımla mücadele ederdi. Yavaş yavaş dizlerimin üzerinde doğrulup sonra tekrar hızlanırdım. Sertliğinin başı tam beni terkedecekken tekrardan sıcak ve ıslak bir kucaklama bahşederdim. Terlerdik, parmak uçlarımız dokunduğu her yeri yakardı. Yaklaştığını bana sarılışından hissederdim. İnleyişinden haz alır, adını haykırırdım. Saçımı sertçe geriye çeker boynuma öpüşler kondururdu. Hissederdim.. Sertliğinin buruk sıcaklığını. İçimdeki akışı ile gevşeyişimiz hep doğru orantılı.. Nefesimi düzene sokana kadar sıcaklığı ile sarardı. Sonrasında tekrar istercesine dudaklarımı gezdirirdim göğüs kafesinde. Minik kelebek öpücükler... O öpücükler tek tek bakıldığında minnacık mutluluklardı. Bir düzene sahip olmayan; bir kış mutfağı gibi. Sonrasında kendi kendime yarattığım soğukta üşüdüm. Nefesim düzene girene kadar sıcaklığı ile beni saracak olan adamın yokluğunun bilincinde bir halde..
Yinede şimdi mevsim yaz ve ben en sevdiğim sokaklardan birinde, Jongin'deydim. Günler çuvallara giriyor, asfalt yollar o tüm saatleri yutuyor fakat yanyana zamansız kalıyoruz. Işık hızının anlamını dudaklarında öğreniyordum. Kaderin cilvesinden çok, bizi kendi cehennemimize kendi ellerimizle gönderme şansı vermesiydi. Bu tıpkı elma gibiydi. Biz elmayı seviyoruz diye onun da bizi sevmesine gerek yoktu. Oturup turta yapma fırsatı vermiştik kendimize.
Üstesinden gelebilme düşüncesiyle yarım kalmış binlerce anıyı her zaman bir şeylere benzetmeye çalışıyoruz. "Ya böyle şey ama öyle de değil" diye herkese yalan söylerken, göz kapaklarını zor tutuyoruz. Her şey yoluna girecek diye diye sigara ve alkole başlamadık mı zaten? Hayır, sanki ben burada sadece aşktan ve o çeşit duygulardan bahsediyorum... Herhangi bir şey, en miniğinden en büyüğüne. Ulan diye çıkıştığımız, dengesizliklere yenildiğimiz şeylere. Yukiko'dan Shimamoto'ya, düzenli ve anlamsız bir mektup gibi. Bedeninizi uykuya zorladığınız gecelerin yorgunluğu...
Kitapların, şarapların, neon ışıkların ve seksin başlangıç noktası. Sıradan bir dairenin tavanı; vücudun hislere verdiği karşılık. Atık hayallerden çok yeni günün müjdesi. Yeni bir yer, yine yapayalnız kalmak istemeyeceğimiz türden. Sonrasında sigaranız esmer tarafından kaktüs toprağında değil de en sevdiği çizgi roman üzerinde söndürülüyorsa, verecek tek cevabınız bacaklarınızı aralamak oluyor.
Ne de özlemişim, parmaklarını.. Göğsünün iniş çıkışını hissettiğim yer, içinde olmanı istediğim yer.. Sızlıyor aslında bacaklarım hatırladığımda bu anı ve yanıyor küçük, pembe deliğim.. Tekrar tekrar kasılıyorum.. Ve tekrar üzerimde ağırlığınla hakimiyet kuruyorsun. Sımsıkı sarılıp kulağıma adımı fısıldıyorsun. Ve Sehun* derken son hecede bıraktığın nefes ile kapanıyor gözlerim.. Kıvrım kıvrım kıvrılıyorum altında, bacaklarım belinde kenetlenmiş, daha derine ulaşman için yapışıyorum bedenine.. Ayak bileklerimden tutup bacaklarımı ayırdığında nasıl birleştiğimizi gördüğün an, dudakların aralanıyor ya, sıcacık ve ıslak bir öpücük kondurmak istiyorum. Kendini yavaş yavaş ve tadını çıkararak içime itiyorsun, uyuşuyor kasık bölgem ve karnıma doğru çıkıyor.. Sırtımda sert bi soğuk, bileklerimde sıcak avuçiçlerin, içim ikisi arasında nasıl gidip geliyor tarif etmesi zor.. Hızlanıyorsun ve ben bacaklarımı kapatma arzuma engel olmak için çok çabalıyorum, yüzümde tatlı acının güzel ifadesiyle sana bakarken, daha hızlı olmanı diler gibiyim.. Daha da ıslanıyorum, ellerim boynuna tutunurken kalçalarımda parmak izlerin ve göğüs kafesim en çok göğsüne yakışıyor.. Terliyoruz.. Dudaklarının nemi benimkilere karışıyor.. İyice bastırıyorum kendimi sana, sımsıkı sarıyorsun belimden, orgazm nefeslerimizi birbirine karıştırıyor.. Nasıl tatlı dudakların, kirpiklerin.. Erkekliğin hala içimde..Yine birbirimizi sevdiğimiz en sakin anı yıllar sonra tekrar yaşıyoruz. Tüm yorgunluğun ile üzerime yığılıyorsun. Düzene sokmaya çalıştığın nefesin boynumu yalayıp geçiyor. Duruşunu hiç bozmadan kenetliyorsun ellerini ellerime. Sessiz bekleyiş.. Kendi günahımızın yorgunluğunu çekiyoruz şimdi.
" Teşekkür ederim."
" Teşekkür ederim."
"Sen neden teşekkür ediyorsun?"
Sorusuyla birlikte elimden geldiğince yavaş hareketlerle altıma almıştım onu. Erkekliği hala içimdeydi. Tek bir çift hareket. Dizlerim üzerinde hafif doğrulup tekrar içime almıştım onu. Sonrasında etrafa yaydığı inleme belki de ömrümün sonuna kadar kulaklarımda yankılanacaktı.
"Hissediyor musun?" diye sordum.
" Hissediyorum." dedi.
" Peki sen neden teşekkür ettin?" diye sorduğumda cevaplamadan önce ufak bir kıkırtı yaydı odaya.
" Hissettiğim ilk ve son beden olmama izin verdiğin içindi o."
Bu onun "seviyorum" deme şekliydi en kırmızısıyla..
***
Bugün doğum günüüüüm ! İki haftadır yatak döşek hastayım... Yine de bugün her hikayeme bir bölüm yazacağım. Bugün yazdıklarımı anlamayan varsa diye açıklık getireyim; Sehun aids hastasıydı. Jongin onunla birlikte olarak hastalığı kendine de bulaştırdı. Yani dokunduğu ilk ve son beden Sehun..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I feel you || kaihun
FanfictionKaranlık yatakta birbirimizi sevmeye devam ettik. Çaylar soğumuştu, muhtemelen ocağın altını da açık unutmuştuk ama bunlar kimin umrundaydı? Bir sonraki saniyeye nefes nefese girerken öptüğümüz bu sevgi, şu an bulunduğumuz konumun bir özeti. Şarkını...