"Biliyor musun?" dedi yatakta yan yana uzanırken. Bu konuşmanın üzerinden yaklaşık bir hafta geçmişti. " Sergei Yasenin İngiltere'de bir otelde kendini asarak intihar etmiş. İntiharından bir gün önce bileklerini kesip kendi kanıyla sevdiği kadın Mayakovski'ye şiir yazmış."
"İntihar edeceksen eğer bana böyle şaşalı bir hediye mi bırakacaksın yoksa?"
"Bitirmeme izin ver."
"Devam et Hun."
"1950 yılında Cesare Pavese günlüğüne " Artık sabahı da kaplıyor acı" yazarak bir otel odasında uyku hapı içerek yaşamına son vermiş. Stefan Zweig ise 1942'de karısı Lotte ile intihar ederek hayatına son son vermiş."
" Seninle gelmemi mi istiyorsun?"
"Demek istediğim bu değil. İntihar insanın kendi varoluşu üzerine söyleyebildiği son sözüdür."
"Bugün niye bu kadar çok konuşuyorsun?"
"Sustuğumda nefes alamıyormuş gibi hissediyorum."
" Yine de bunun konumuzla bir ilgisi yok. Ölümden bahsetmeyi kes."
" Yinede bilmeni istiyorum. Olur da ansızın ölüverirsem ve varoluşum üzerine birkaç kelime edemeden nefesim tükenirse... Bil ki benim en büyük sözüm senin varlığın."
***
Şimdi bir hastane odasındayız. Dünden beri uzun bir geceye yatıyor. "Nasılsın?" diyorum. "İyiyim," diyor gülümseyerek. Yetmiyor. Beyaz teni sarıya çalarken kelimeleri inandırıcı gelmiyor. Konuşmaya mecali yok. Yine de huzurlu olduğunu hissediyorum.
"Bir yudumluk daha yaşamım olsaydı.." diyor yorgun ve güçsüz bir şekilde. Boğazını temizleyip devam ediyor. " Sana seni sevdiğimi milyon kez söylerdim Jongin. O gün kaçmasaydım senden ve korkmasaydım seni sevmekten.. Aşk için yaşasaydım keşke. Sanırım tek pişmanlığım bu. Birazcık daha zamanım olsaydı eğer.. Ellerim ellerinde, insanlara aşkı bırakmanın ne kadar yanlış olduğunu anlatırdım. Çünkü insan aşkı bırakınca ölüyor Jongin."
"Beni bırakmadın," diyorum. İşaret parmağımı minik bir bebek gibi avuç içine alıyor. "Bak buradayım. Elimi tutuyorsun."
"Bu öldüğüm gerçeğini değiştirmiyor. Ölüyorum ve bu aşkımdan kaçmak demek. Yine kaçıyorum."
" Eğer birazcık daha yaşamın olsaydı Sehun.. Ellerini kavrayıp, yaşlılara ölümün yaşlanma ile değil unutma ile geldiğini söylerdim. Unutuyordum Sehun. Sonra sen elimi tuttun."
Elinin içindeki parmağımı biraz daha sıkarak kapattı gözlerini. O an öğrendim; yeni doğan küçük bir bebeğin babasının parmağını sıkarken aslında onu sonsuza dek kelepçeyle mahkum ettiğini. Ama bu öğrendiklerim pek işe yaramayacak. Çünkü parmağımdaki tutuşu gevşediğinde hepsini bir çantaya kilitledim. Mutsuz bir şekilde...
Artık bende ölebilir miyim?
*** SON ***
Umarım tatmin edici olmuştur. Yorumlarınızı merak ediyorum çünkü ilk kez angst bir kurgu yazdım. Buraya kadar okuyan herkese teşekkürler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I feel you || kaihun
FanfictionKaranlık yatakta birbirimizi sevmeye devam ettik. Çaylar soğumuştu, muhtemelen ocağın altını da açık unutmuştuk ama bunlar kimin umrundaydı? Bir sonraki saniyeye nefes nefese girerken öptüğümüz bu sevgi, şu an bulunduğumuz konumun bir özeti. Şarkını...