Lütfen, Sevişmeyelim

2.1K 137 7
                                    

Giysilerimi yavaşça çıkardığımda o utangaç bakışlarla bana bakıyordu. Bileklerinden parmak uçlarına kadar titredi, derin ve ağır nefesler alıyordu. Işığın mermerlerden gelen o bembeyaz yansıması, çıplak bedenine vuruyor ve vücudundaki kıvrımların yerini belirleştiriyordu. Meme uçlarından köprücük kemiklerine, ayak bileklerinden tıraş etmediği erkekliğine, ısırdığı dudaklarından ensesine, vücudunun her bir noktası harikaydı.

Kafasını eğdi ve sağ elini benim elime yaklaştırdı. İşaret parmağıyla baş parmağımı tuttu inceden. Dudağını ısırdı bir kez daha. Titrek sesle, "Lütfen Jongin. Sevişmeyelim.." diye mırıldandı. Gözlerimi ona doğru yönelttim. Sırıttım, küvetin oraya doğru ilerledim. Biliyordu. Sonumu onunla yazmak istediğimi, hissetmem gereken tek tenin onun süt beyaz teni olduğunu biliyordu. Ona, hafızamdaki son dokunuşların ona ait olmasını istediğimi söylemiştim. Ölecek miydi? Bazı şeylerin canı cehennemeydi. Zaten kaybolduğumu zannederken bulmamış mıydım onu? Bir gün penisine dil darbeleri atarken bulmasaydım kendimi, yine ölmeyecek miydi Sehun? Sıcak suyu açtım, aynı zamanda tabureyi de çektim küvetin yanına. Suyun dolmasını beklerken tabureye oturdum. Giderek sertleşen penisime gözünün ucuyla bakıyor, minik ve çarpık adımlarla yanıma geliyordu.

Yavaşça eğildi ve dizlerinin üstüne çöktü. Eline sıvı sabun sıktı, biraz ovaladı. Sol eli ile anlına düşen perçemlerini nazikçe geriye itti.

İlk dokunuşu yaptı. İrkilmedim değil. İçimden bir ses, " İlk dokunuş her zaman hoşuna giderdi Jongin." dedi. Yavaşça ucundan başlayarak ovalamaya başladı. Soyunduktan sonraki o utanç pek kalmamıştı.

"Penisin normal bir penis boyu kadarmış..."

Sohbet mi etmek istiyordu, anlamamıştım. Basitçe kafamı onaylayarak salladım.

"Söylesene, hoşuna gidiyor mu? Biraz daha sıvı sabun sıkayım mı ellerime yoksa su tutmamı mı istersin?"

"Böyle iyi..."

Penisim olabileceği en sert noktasına ulaşmış, onun nazik el hareketleri ise yerini hızlı ve tahrik edici noktaları keşfettiği sıralara bırakmıştı. O penisimi keşfederken bende bir elimle küvetin musluğunu kapadım.

Boşalmaya yakınken çenesine dokundum ve kaldırdım. Küvetin başında ayakta dikildik bir süre. Eli hala penisimdeydi. Ara sıra ovalıyor duruyordu bazense bana bakıyordu. Onu biraz zevke getirmek için sağ elimi onun vücuduna yaklaştırdım; parmaklarımla köprücük kemiklerinden göğsüne ve kasıklarının biraz aşağısından başlayan kıllarının bulutsu karasına doğru ince dokunuşlarla indim. Orta ve işaret parmaklarımı yavaşça küçük, sıkı deliğine soktum. O an gözleri kısıldı, kedi yavrusu tadında bir ses çıkardı kafasını çevirirken. Alt dudağını ısırdı ben hızlandıkça. Son bir kez sertçe tekrar soktum parmaklarımı. Bu sefer attığı çığlık banyoda yankılandı.

El ele tutuşup küvete girdik. Bir ucuna o diğer ucuna ben geçtim. Bacaklarımızı bacaklarımızın yanına koyduk. Bakıştık bir süre. Benim hala ereksiyonda olan penisim suyun kırılmasıyla yer yer gereğinden küçük ve büyük gözüküyordu. Onun suda kalmış meme uçları ise sırıtmam için geçerli bir sebepti.

Uzun bir süre küvetin içinde zaman öldürdük. İki-üç bilemedim beş cümleden oluşan konuşmalar geçti. Yarın sabah kaçta kalkacağımızdan, neden demin boşalmadığıma değindik. İlk kalkanın kahvaltı hazırlaması gerektiğinde hemfikir olduk.

Aslında biliyor musunuz, ben bunu sevdiğimi farkettim. İki çıplak bedenin birbirini özet cümlelerle ve dokunuşlar eşliğinde tanımasını, aynaya vuran buhardan tutun, tavandan küvete düşen su damlalarını izlemeyi sevdiğimi.

Parmaklarımız suda kalmaktan büzüşmüştü. Ne ara gözlerimiz birbirine dalmıştı, ne ara dudaklarımız bir araya gelmişti hatırlamıyorum, zaman kavramına dair her şeyi unuttuğum bir geceydi.

Sabahında o erkenden kalkmış, marketten bana soğuk latte kendine soğuk yeşil çay almıştı. Yemek yapmayı beceremediğinden pot noodle almıştı. En çok hoşuma giden ise, sadece benim süper kahraman temalı tişörtümü giymiş altı çıplak bir şekilde sabah öpücüğünü dudaklarıma kondurmak için sabırla beklemesiydi.

Sevişememiştik belki bugün için ama şimdilik önemi yoktu. Önümüzde Sehun'un hayatta olduğu çok fazla gün vardı. Değil mi?

I feel you || kaihunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin