2010
Camdan dışarıyı seyrediyordum. Bahar gelmiş, Ağaçlar yeşermişti. O korkunç kış sonunda bitmişti. Hayatımı mahveden kazanın üzerinden de tam 6 ay geçmişti. Ama bende dahil olmak üzere kimse unutmamıştı o yaşananları. Aylar geçtikçe herkes bana bir katilmişim gibi bakmaya başlamıştı. Ben 12 yaşında bir kızım. hayatımda insan ölüsü bile görmemişken bana böyle bakmaları çok canımı yakıyordu. Ben daha acımı bile yaşayamamışken onların benim hakkımdaki düşünceleri 'keşke o kazada ben ölseydim' dedirtiyor her seferinde bana. Neden hep böyle olmak zorunda? Neden insanlar bu kadar acımasız? Ne yaptımda bunlar geldi başıma? Annemin sözünü dinlemedim diye mi? Kesin bu yüzdendi. Başka ne için olabilir ki? Hayat, bana gerçek yüzünü bu kadar erken göstermek zorunda değildi. Ben bir yalanla da mutlu olabilirdim. Neden gerçekleri vurdu yüzüme? Neden bana yaşamam için biraz zaman vermedi? Neden şu hayatta beni yapayalnız bıraktı?...
Birden kapının açılmasıyla irkildim. Sırtım kapıya dönüktü. Bu yüzden kimin geldiğini görmedim. Ama az çok kestirebiliyordum. Anneannemdi. Yani muhtemelen. Bu evde beni düşünen bir tek o vardı çünkü.
"kahvaltıya gelmeyeceğim anneanne"
Genellikle bu saatlerde hep kahvaltıya çağırmak için gelirdi.
"Kahvaltı için gelmedim"
Bu ses! Dedemin sesiydi. 6 aydır yanıma bir kere bile gelmeyen dedemin. Arkamı dönüp ona baktım. Şaşırmıştım. 6 aylık bir tramvadan sonra sonunda üskatta bir torunu olduğunu hatırlamıştı heralde.hiçbirşey söylemedim. O da öylece bana bakıyordu. Bişey söylemeye geldi madem söylese ya artık!
"aşağıya gelirmisin? Seninle konuşmamız gereken önemli bir konu var "
Bunu söylerken gözleri benim haricimde heryerde dolanmıştı. Tabi ya! Hala nefret ediyordu benden. Hala beni suçluyordu. Yoksa çoktan sarılırdı bana. 'kızım affet beni. Çok üzdüm seni ' derdi. Ama o hala sabit bir şekilde kapının önünde duruyordu. Bu davranışlarında beni tedirgin eden birşeyler vardı. Neyse! Nasılsa birazden öğrenecektim.
"tamam. Üstümü giyip geliyorum. "
Dümdüz bir şekilde söyledim. Hiçbir duygu katmadan.O da farketmiş olmalı ki göz devirip odadan çıktı. Ne bekliyordu ki? Bunca zamandır yüzüme bakmaya iğrenen adam şimdi gelip konuşmak istediğini söylüyor diye havalara uçup boynuna atlayacak değildim. Hem de bana iftira atmışken...
Üstüme bişeyler giyip aşağıya indim. Oturma odasına yöneldiğimde dedemin de orada olduğunu farkettim. O da beni görünce koltuğu işaret etti."geç otur şuraya"
O da benim yaptığım gibi yapmıştı. Dümdüz, duygusuz. Hiç takmadan yavaşça geçip oturdum koltuğun ucuna. Sonuçta oturmuştum. Neresi olduğu önemli olmazdı heralde. Gözlerimi ona çevirdiğimde gözlerini kısmış bana bakıyordu. Kızmıştı sanırım. Ardından gözlerini üzerimden çekti. Anneannem geldi içeriye. Ona baktım. Bana gülümsüyordu. Gözlerini kapatıp açtı. Herşey yolundamıydı gerçekten?
"uzun zamandır düşünüyordum bunu " diye başladı. Hadi bakalım! Bu konuşmanın sonu nereye varacaktı acaba?
"biliyorsun ki sen bize annen ve babanın emanetisin"
Nasıl bu kadar rahat konuşabiliyordu benimle? Unutmuş olamazdı değilmi bana söylediklerini? Emanet mi? babam senin bana yaptıklarını görseydi emaneti gösterirdi sana.
"ama artık olmuyor. Yani biz sana bakamıyoruz. Bu yüzden seni teyzenin yanına gönderiyoruz. Artık onunla yaşayacaksın "
Donakaldım. Gözlerimi dedemin gözlerinden ayırmıyordum. Teyzem İngiltere'de yaşıyordu. Ve ben yurtdışına gitmek için hazır değildim. Tamam belki 1 yıl önce bana böyle bişey söyleselerdi havalara uçardım. Çünkü gerçekten de en büyük hayalimdi yurtdışına gitmek. Ama şimdi söylediğinde hiç heyecanlanmadım ya da mutlu olmadım. Aksine gitmek bile istemiyordum. Odamdan çıkmaya bile korkarken İngiltere'ye gitmek hiç cazip gelmedi bana.
" ya istemiyorsam? "
Kendime inanamadım. Bu kelimeler benim ağzımdan çıkmıştı. Şu ana kadar dedeme hiç kafa tutmadım. Hep sustum ama hayatıma da karışmasına izin vermemeliydim. Dedem sinirlenmişti. Bunu her halinden belli ediyordu.biraz korktum.
" istememe gibi bir seçenek hakkın yok. Biz karar verdik ve gideceksin"
Hala beni sevmiyordu. Siniri biraz olsun dinmişti ama hala belliydi benden nefret ettiği. Belkide gitmek en iyi çözümdü. Dedemden, burdan uzaklaşmak bana iyi gelebilirdi. Zaten bana seçme şansı vermemişler ki! sadece kararlarını söylemek için çağırmışlar. Hiçbirşey söylemeden ayağa kalktım.
" pazartesi günü yola çıkacaksın Gece! Senin için zor olacak biliyorum ama gidip Ebru'yla vedalaşmalısın. Kız 6 aydır seni biran olsun yalnız bırakmadı."
Zordan kastı dışarı çıkmamdı. Ama bunu Ebru 'ya borçluydum. En zor zamanlarımda kimse yanımda yokken hep o vardı. Yanında huzurlu olduğum tek insan. Tabi babamdan sonra.
" tamam anneanne" dedim donuk bir sesle. Sonra odadan çıkıp merdivenlere yöneldim. Okul dışında dışarıya adımımı atmamıştım. Ve şimdi yurtdışına taşınıyordum. Ne kadar da mükemmel bir hayatım varmış meğer (!)
Odama girip kapıyı kapattım. Ebru'lara gidecektim. Bari bu sefer birinden ayrılmadan önce vedalaşmalıydım. Üzerime daha düzgün birşeyler giyip aşağıya indim. Uzun bir offf çekip kapıyı açtım. Bahçeden geçip sokağa çıktım. Neredeyse yolları bile unutmuştum. Ebru'ların evi bizim evden iki mahalle ötedeydi. Korkar adımlarla yürümeye başladım. Önceden dedemlere geldiğimde bazen çıkardım sokağa. Ama uzun bir aradan sonra bildiğim yerleride unuttum sanırım. Zaten okula giderken de servis hep kapının önünden alıyordu. Sokağa geçmeme hiç gerek kalmıyordu. Sokaklar birden çok farklı gelmeye başladı bana. Ah! Kayboldum. Evleri dikkatlice süzerken dışarıya çıktığıma pişman oldum. Ben odamda mutluydum. Neden çıktım ki dışarı? O an eski hayatıma geri dönmek istedim. İstanbul'a, evime, arkadaşlarıma. Hepsine geri dönmek istedim. Önceden Kırklareli'ne çok sık gelmiyordum. Bu yüzden merkezini bırakın Karacaköy'ü bile doğru düzgün bilmiyorum. Sadece anneannemlerin evinin karşısındaki bakkalı hatırlıyorum
...Girdiğim ara sokaktan çıktıktan sonra kendimi geniş bir alana yapılmış çocuk parkında buldum. Çocuklar kaydıraktan kayıyor, anneleri de banklara oturmuş onları gözlüyorlardı. Ne kadar acı ki annemle gözümde canlandırabileceğim böyle bir ânım bile yoktu. Hiç olmamıştı. Genellikle bakıcım beni böyle yerlere götürürdü. Annem çalıştığı için o hayattayken böyle bir fırsat hiç yakalayamamıştım. Daha doğrusu o vakit ayırma gibi bir gereksinime hiç girmedi. O çocuklara şuan imrenerek bakıyordum. Ne kadar şanslı olduklarının farkında bile değillerdi. Benim onlar gibi mutlu bir çocukluğum olmadı. 13 yaşındayım ama bu yaşıma rağmen bir çok genç kızdan daha ağır şeyler yaşadım. Benim yaşıtlarım şu an ergenlik triplerindeyken ben hayatımı düzene sokma peşindeyim. Bütün bu olaylar beni olgunlaştırmış mıydı? Yoksa daha çıkılmaz bir hale mi sokmuştu? Hala cevabını bulamamıştım.
Banka geçip oturdum. Zaten evi bulamayacaktım. Boşuna kendimi yoruyordum. O sırada gözüm kaydıraktaki küçük çocuğa kaydı. Ağlıyordu. Aşağıdan annesi ona sesleniyordu" hadi kay oğlum, korkma! "
Ama çocuk hiç aldırmadan ağlamaya devam etti. Bir de kaydırak büyük olsa anlıcam da küçücük bişeydi. Çocuğu öyle görünce gerçektende gülmek istedim. Biranda kasılmış olan yüzüm gevşedi. Elimde olmayan bir şekilde dudaklarım olabildiğince geri gitmişti. İnanamıyordum kendime. Gülümsüyordum. Bu duygunun bu kadar iyi hissettireceğini tahmin bile edemezdim. Bir süre onları izledim. Biraz sonra önümden bir karatı geçti. Pek aldırmadım. Etrafımı seyretmeye başladım. Parktaki herkes çok mutluydu. Tam bu düşüncelere dalmışken tekrar biri geçti önümden. Yüzüm tekrar kasıldı. Ne yapmaya çalışıyordu bu? Aldırmıyormuş gibi önüme bakmaya devam ettim. Bir süre sonra yanıma birinin oturduğunu hissettim. Kafamı o tarafa çevirmemle Gülümseyerek bana bakan bir yüzle karşılaşmam bir oldu. Pürüzsüz bir yüzü vardı. Hemen hemen benimle yaşıt gibi gözükse de dikkat çekici ve kemikli bir yüzü vardı. Bana o kadar yakın oturuyordu ki bunu faketmemek mümkün değildi. Ben onu şaşkınlıkla incelerken o hala gözlerimin içine bakıyordu
"sana gülmek bu kadar çok yakışıyorken neden yüzüne eziyet ediyorsun "
...
^_^
bu arada hikayeme ilgi gösteren herkese çok teşekkür ederim. Elimden geldiğince güzel yazmaya çalışıyorum. Hatalarım varsa lütfen söyleyin...tekrardan teşekkürlerrrrr ^_^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YİNE VE YENİDEN (UÇURUM SERİSİ-1)
Teen FictionÖzgür YAMAN ; Hem ilk aşkım, hem de son hatam.Bir daha tekrarlanmayacak bir hata. Ama ne kadar aklımın buna izin vermeyeceğini bilsem de kalbime söz geçiremiyorum... Senden kaçamıyorum Özgür, senden uzak duramıyorum.