"ÇAMUR"

98 6 3
                                    


          Teen Wolf'un jenerik müziğiyle uyandım. Esneyerek arkamı dönünce birden Mertle göz göze geldik.Mert benim erkek kardeşimdi (Maalesef.) "Elis hadi annem seni kahvaltıya bekliyor. Ayrıca o alarmı değiştirmeni söyledi," dedi pis pis sırıtarak. Bu çocuk 5 yaşında olduğu halde bana abla demiyordu. Farklı teorileri vardı. Mesela büyükler küçüklere abi veya abla demeliydi. Tabii ki ben onun bu saçma teorilerine uymuyordum. "Geliyorum," dedim hem uykulu hem de yorgun çıkan sesimle. Alarm konusunu unutmamış, zamanı gelince açmak üzere kaldırmıştım. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadıktan sonra aynada kendi kendime konuşmaya başladım "Bal rengi gözlerim, turuncumsu saçlarım ne kadar da güzelim," Sonra söylediklerimi düşündüm de... Sabah sabah bu ukalalık fazlaydı. Ukalalığımı da alıp banyodan çıktım. Dolabın karşısına geçip siyah dar pantolon üzerine gri, siyah "crazy!" yazan bir tişört giyip tişörtü pantolonumun içine soktum. Saçlarımı düzleştirip çantamı da alarak kahvaltıya indim. Aşağıda annemle Mert kahvaltılarını bitirmek üzerelerdi. Annem bi an bana dönerek "Ooo Elis hanım gelmeseydiniz, ben kahvaltınızı yatağınıza getirirdim," diyerek sertçe kalktı masadan. Cevap vermeden salatalık ve domatesleri hızlıca ağzıma atarak evden çıktım. Arkamda çok sinirli bir ebeveyn bırakmıştım. Kulaklığımı takıp "The Youth Parade-Follow" dinlemeye başladım. Durağa vardığımda otobüs çoktan gelmişti. Cam kenarına oturdum. Babamı düşündüm. Nerede? Ne yapıyor? Gerçekten merak ediyordum. Tek bildiğim şey Pazar akşamı Canhan'dan New York uçağına bindiğiydi. Sonrası yoktu ve bundan sonra olsa da olamazdı.

          Sınıfa girdiğimde Yağmur pencerenin yanında Seda'yla konuşuyordu. Yağmur bu sınıfta hatta bu dünyada güvendiğim tek kan bağım olmayan insandı. Seda ise sınıfın en çalışkanı (bir nevi ineği) ve en ispiyoncusuydu. Seda'nın bir de ikizi vardı; Eda. Eda , Seda'nın aksine tembel ve acayip dürüst bir kızdı. İspiyoncu değildi onu yani onları seviyorduk. Çantamı Yağmur'un çantası olduğunu bildiğim çantanın yanına koyduktan sonra "Günaydın," diye cırladım.

"Günaydın cırlak."

"Günaydın Elis,"

"Günaydın tatlım,"

Her zaman olduğu gibi sırasıyla ;Yağmur,Seda ve Eda cevap vermişlerdi. Diğerlerinin beni duyduğundan bile emin değildim.Öğle molasından sonra 2 dersimiz vardı ve o iki ders bugün boştu bende eve gitmeye karar verdim. Yağmur Eda ve Seda'yla sınıfta kalmayı tercih edip beni bırakmıştı. Olsundu. Eve tek başıma da gidebilirdim. Yarım saattir beklediğim otobüs hala gelmemekte ısrar ederken bir rüzgar esti ve ben çabuk üşürüm. Bu yüzden yanımda hep bir hırka taşırım. Çantamdaki hırkayı çıkarmak için çantamı açtığımda tam hırkayı çıkaracakken okul gazetesinin bu ayki röportajını yere düşürdüm. Eğilip alacaktım ki lanet olasıca rüzgar bir daha esti esti ve kağıt uçmaya başladı. O uçuyordu ben arkasından koşuyordum. Dikkatsizliğim yüzünden önümdeki çamur havuzunu görmeyip "ŞLAP!" diye çıkan sesin ardından yere yapıştım. Kalkmaya çalışırken etraftakilerin güldüğünü fark ettim ayağa kalkıp "Birde insanız diye geçiniyorsunuz," diye bağırdım. Çantam çukura gömülmüştü. Çektim çektim gelmedi. Sinirlenip bir anda çekince çukurdan çıktı. Onun verdiği özgüvenle yürüyecektim ki arkamda çamura bulanmış bir oğlan fark ettim. Şimdi öyle bir kahkaha atmak vardı ki... Ama yapmadım. Oğlan o kadar sert bakmıştı ki acayip tırsmıştım. Omuz silkip yürümeye devam ettim. Arkamdan "Bensiz eve bile gidemeyen bir arkadaşım var ne kadar da şanslıyım," diyen Yağmur'a sert sert bakıp "Yürü Yağmur, yürü," dedim gayet açık bir şekilde konuşmak istemiyorum demekti bu. Ve Yağmur bunu anlamıştı.

^^

İlk bölüm... Yazarken çok heyecanlandım. Umarım beğenirsiniz. Bu sade bir bölümdü, olsundu maceralar nasıl olsa başlayacaktı. 

"BİRAZCIK SEN"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin