.

18 2 0
                                    


O günün akşamı bir rüya görmüştüm. Aslında ilk başlarda rüya idi ama sonralardan kabus olmaya başlamıştı. Rüyamda bir tür melektim.Ama bana Afrodia diyorlardı. Kanatlarım saçlarım gibi simsiyahtı. Sonra bir adam vardı,ama genç bir adam. Çok yakışıklı biri idi,bana aşık olmuştu ama nedense kanatlarımı göremiyordu ve bana Afrodia demiyordu,Ella diyordu. Genç adam sarışındı. Gözlerini tam hatırlamıyorum ama ya mavi ya da kahverengi olmalıydı,kaslı biri idi.Ona bir deniz kıyısında bir şeyler fısıldıyordum fakat ne dediğimi duyamıyordum. bir yayım ve okum vardı sürekli istemeden yer değiştiriyordum ve oku insanlara vahşice saplıyor yada yay yardımıyla fırlatıyordum,fakat nedense elimde okum ve yayım olduğunda kimse beni göremiyordu. kime okum gelse ,o kişi karşısındakini aniden öpüyordu. Bu aşktı... ama ben bunu hissedemiyordum. Ne zaman bunun nasıl bir his olduğunu düşünsem anında o genç adamın karşısında buluyordum kendimi. Sonra yine mekan değiştirdim bu sefer oda yanımda idi fakat onunda simsiyah kömür gibi kanatları vardı. Onun ki oldukça büyük ve mükemmel idi. Ama sonra... sonra onun yanında iken kendi kanatlarıma baktığımda pembeleşmişti,çok hafif tatlı bir pembe idi bu!

Bana ve pembeleşmiş kanatlarıma baktı ve gülümsedi. O kocaman gamzeleri adeta hafızama kazımıştım. Sonra bir piyanonun başına oturdu ve sakin pürüzsüz bir müzik mırıldandı parmakları arasındaki tuşlardan. Öylesine etkilenmiştim ki birden müziğe eşlik ettiğimi duydum.

sesler hafızamda yankılanıyordu...

''İts undear now what we inted

we're alone in our own world

and you don't want to be my boyfriend

and I don't want to be your girl...

kelimeler ağzımdan istemsizce ama neşeyle dökülürken sözccüklerimi duyunca durdu ve sert bakışlarıyla beni delip geçti. Şarkı benim sözlerimle beynimin bir yerlerinde devam ederken yine mekan değişitriyordum.Bu sefer karanlık ve boş bir sokaktaydım ve kanatlarım yine simsiyah olmuştu. Sokakta sakince ilerkerken bir okulun önüne geldim. Burası benim okulumdu!

Koşarak okulun içine girdim. Aniden elimde okum belirdi Gözlerimi ileriye doğru çevirdiğimde anında kaskatım kesildi. Karşımda duran bendim, sanki bu günü hatırlıyor gibiydim. 

kendime doğru koştum.

''Hey! Ben buradayım bana bak!''

''Ama tepki bile vermiyordum, elimdeki oktan kurtulmaya çalıştım ama elime adeta yapışmıştı. Aniden ok istemsizce elimle birlikte havaya kalktı,yanıma baktığımda Larry buraya doğru geliyordu. 

Yoo hayır! Bugünü hatırlıyordum, Larry'i ilk gördüğüm gündü! Ben daha ne olduğunu anlıyamadan ok karşımdaki benim kalbime saplandı. Lanet olsun! Kendimi Larry'e ben aşık ettim. Kanatlarım aniden pembeleşmeye başladığında o sarışın genci etrafa bakınarak aramaya başladım, onu görmüştüm! Bana sinirli ve intikam dolu bakıyordu. Ona doğru koşmaya başladığımda elimde aniden bir ok daha belirdi ve ok aniden diğer elimde beliren yaydan çıkıp Larry'e saplandı.

Ona koşmayı bıraktım ve Larry'e döndüm, çünkü o kimseye aşık değildi. Ona baktığımda bana değilde Lee'ye aşık olduğunu gördüm.Ama Lee... Jeremy ile... daha sonra yine mekan değiştirdim ve Jeremy'nin evine geldim. Ama jeremy yoktu, Lee vardı. Kapıda biriyle konuşuyordu, biraz daha ilerlediğimde Larry olduğunu gördüm ve merakla onları dinledim.

'' Tamam! Sen Ella'yı ben Jeremy'i hallederim.''

sonra ise Lee Larry'nin dudaklarına yapıştı. Sonra yine yeniden biraz daha ileriye gittim. Akşam olmak üzere idi Larry birine mesaj atıyordu.

''Bu akşam bana yemeğe gel.''

Bu bir oyundu! Onlar bize oyun oynamıştı! Aniden ağlamaya başladım ve yere kanatlarımın üstüne yattım. Ben sular seller gibi ağlarken şiddetli bir yağmur başladı, benim her çığlık atışımda gök gürültüsü, her ağlayışımda da yağmurlar hızlanıyordu. Mekanım değişmişti. Bu sefer sadece aynalardan ibaret olan bir yerde idim. Ağlamam durmuş, önümde duran aynadan kendime bakmıştım ve simsiyah kanatlarım pembeleşiyordu. Sonra da aynadaki yansımadan arkamda onu gördüm. Ama arkamı döndüğümde o yoktu. Hiç sesini bile duymamıştım! Aynaya baktığımda yine oradaydı. Kulağıma doğru eğildiğini gördüm ve fısıldayarak

''Afrodia, Afrodia! Sen bu dünyaya indirilmiş bir aşk meleğisin ama sen aşkın ne demek olduğunu bilemezsin! Sen bu yer yüzünde hiç üzülmeyen bir meleksin ve çok nadir ağladığında dünyada seninle ağlar, çığlık atar. Aşıklarda seninle ağlar, çığlık atar. Ama sana bir sürprizim var! Ben, bu insanlar, dünya nasıl senin aşkından ağladıysa, nasıl sana itaat ettiyse aşkın nasıl olduğunu sana göstereceğim. Tıpkı senin bana gösterdiğin gibi. Bu biraz acıyacak!''

dedi ve gözleri aniden simsiyah oldu. Korkuyla olanları bekledim ve o aniden elimde beliren oku elimden aldı ve kalbime sapladı. Ben daha ne olduğunu anlıyamadan kendimi onunla birlikte bir denizde boğulurken buldum. Bana baktı ve gülümsedi. Kanatlarım yoktu ve ona aniden aşık olmuştum. Aniden gözüme bir şey takıldı. Kolyesi!

sadece o 4 harfi görebildim.

''D-O-M-İ''

Sonra dudaklarımı onun dudaklarında hissettim. Ölüyordum ama mutluydum... Uyandım ve Brian'a bağırarak onu yanıma çağırmaya çalıştım. Tanrı aşkına! Buda neyin nesiydi böyle? O aptal hikayeden öyle etkilenmiştim ki... aklıma o kolye geldi ve gözlerimi kocaman açıp gördüklerimi sindirmeye çalıştım! Bu o olamazdı!



MR.XHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin