Prologue

112 15 10
                                    

Yüzümde ki şişliğe hafifçe dokundum ve acıyla inledim. Canım çok acımıştı. Yine dayak yemiştim... En küçük yaşlı ve tek siyahi olmanın zararları... Ayrımcılık nasıl bir şey, ya?
Sert yatağıma uzandım ve ranzanın kirişleriyle, kırık parçalarına baktım. Her an üstüme düşebilirdi... Keşke düşsede bu zor hayattan kurtulsam!
Rengim bozuk, soyadım bilinmiyor diye, ezilmem mi, gerekiyor!? Yukarıda ki yatağı tekmeledim ve ağlamaya başladım. Yatakhane de tek olduğum için rahattım...
Uzun, haç mozaikli, tozlu camları süzdüm ve yüzüme çok güneş geldiği için perdeleri çektim. Soğuk mermere yıkıldım ve tekrar ağladım. Yapabileceğim tek şey ağlamaktı...
O sırada içeri Rahibe Maddie içeri girdi. Sıfatsız kaltak! Koyu kahverengi gözleri, neredeyse simsiyahtı. Buruşuk bir suratı ve asla düzelmeyen çatık kaşları vardı. Dişlerinin çoğu dökülmüştü ve geniş burnu, tipini tamamlıyordu.
Yuvarlak vücuduna uyan paytak adımlarla yanıma gelip, kulağımı çekti. Ben acıyla bağırırken "(Bana taktığı lakap) Rengi Bozuk H! Burada ne yapıyorsun, sen? Aşağıda beden eğitimi dersine girmelisin!" dedi ve hunharca yarama bastırdı. Ben bir şey diyemeden "Demek, kavga ettin! Aptal! Geceni kazan dairesinde geçireceksin ve umarım fareler o çirkin yüzünü kemirirler!" dedi. Usulca ona küfür ettim ve dizime tekme atıp "Şimdi aşağı in ve dersini işle!" dedi. Sinirle onun gözlerine baktım ve "Hemen kazan dairesine gitmeyi yeğlerim, en azından dişi fareler senden daha güzeller!" dedim.
Battaniyemi kapıp, hışımla bodruma indim...

Ağlamaya orada devam ettim. Yanımda ki sobanın ısısıyla battaniyeyi altıma sermiştim ve onun üstünde bağdaş kurmuş, başımı kollarımın arasına gömmüştüm...
Hayat çok acımasızdı... Ben bu hayatı istemiyordum. En azından şu on üç yıllık günahsız hayatımla cennetin kapılarını görebilirdim. Ayağa kalktım ve tahta raftaki aletlere bakmaya başladım... Sonunda işime yarar bir şey buldum. Gözüm kapalı bir şekilde bıçağa uzandım ve elime başka bir şey geldi.
Küçük bir çember... Gözlerimi açtım ve bıçağın yerinde olduğunu gördüm. Benim elimde ise... Bir yüzük vardı. Yüzüğü korkuyla yere attım ve hafif bir metal sesi duydum.
Yüzüğü yavaşça yerden aldım ve elimde çevirdim. Üstünde kan lekeleri vardı. Lekeler aniden yok oldu ama korkmuştum... Yüzüğü yavaşça işaret parmağıma geçirdim ve etrafı yeşil ışıklar kapladı.
Herkesin beklediği o kurgu. O Green Lantern kurgusu artık elinizde. Baş karakterimiz Hurt, sürekli dışlanmış ve itilip kakılmış bir çocuk. Ayrıca benim yaşımda!
Ama artık bu hikaye böyle devam etmeyecek. Hurt artık en güçlü olacak ve karşımıza gerçek bir Green Lantern olarak çıkacak. Onun bu nefes kesici macerasına tanıklık etmek için beklemede kalın! (Beklemede ince zaa xd)

Ring and RevengeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin