01.07
•••
Fırtına şiddetini arttırırken denizin kokusu genç kızın derin bir nefes almasına sebep oluyordu.Yağmur damlaları tek tek denize düşerken ıslandığının farkında değildi genç kız.Yine her zamanki gibi denize,rüzgara,zamana takılı kalmıştı gözleri.Yalnızlık ilaç gibi derde deva olurken ıslanmaktan sırılsıklam olmuştu.
Dalgaları kendine benzeten genç kız, hırçın denize bakındı.Kıyıya vuran her dalga aynı şekilde kıyıya vururken kayayı aşamayan dalga köpürüyor,düz ve zayıf bir şekilde kıyıya vuruyordu.
Hepimiz biraz böyle değil miydik?
Bazen kükrer bazen sönerdik.
Bazen çok sessiz bazen çığrından çıkmış gibi değil miydik?Genç kız titremeye başlarken artık gitmesi gerektiğini düşündü.
Oturduğu taşın üstünden kalkıp yavaş adımlarla yürümeye başladı.Ellerinin titremesine engel olamayıp,taşların üstünden yavaş adımlarla geçti.Gözlüklerini hizalayıp,caddeye doğru yürüdü.
Bir dakika, bir hafta, bir ay, bir yılı ya da bir günü vardı bilmiyordu.Yüze vuran karanlık gerçeklerle yüzleşmiş,beyaz gerçeklere kürek çekmek istiyordu.Lodos ve fırtına şiddetini arttırırken sımsıkı sarıldı montuna.Rüzgarı severdi.İçindekileri kendince rüzgara karşı haykırırdı.Sanki bedenini kendi değil de ruhu yönetirdi.
Her zamanki gibi caddenin kıyı kesimindeki sevdiği kafeye girdi.Kitaplıktaki kitaplara bakınıp içlerinden bir tanesini alıp,bir masaya oturdu.
Herkes fırtınadan dolayı dışarıya çıkmazken genç kız kafenin tek müşterisi gibi gözüküyordu.Burası her zaman geldiği nadir beğendiği yerlerden biriydi.Garsona siparişi verdikten sonra aldığı kitaba bakındı bir süre.Roman okumak haz verirken,dergi ve gazete gibi güncel şeylerden haz duymazdı.Sonu mutsuz biten romanları da almak istemezdi.Genç kıza göre her kitabın finaline kadar sabredip her kısım güzelce altını çizerek okunmalıydı.Ama bu yüzden aldığı romanların isminden bir anlam çıkarıp kitabın esaret olduğu final bölümünü okumazdı.Okusa haz denilen bir zevk türü ortaya çıkmaz,klasikleşirdi kitap.
Kitaba dalmışken önüne gelen sütlü kahveyle irkilip,arkasına yaslandı.Garsona teşekkür ettikten sonra kahvesinden bir yudum aldı.Kitabı açıp ilk satırlarına odaklandı.
'Kelimeler,harfler,cümleler dahi tükenmişlik hissi verirken ıssız kaldırımlarda bir müzik korosuydu ayak sesleri.Bitmeyen bir şarkıydı gıcırtılar.Gerçeğe karşı bitmeyen bir dağdı ufkum.Her şeye karşı toy oldu küçük bedenim.'
Genç kız satırlara inat ufak bir tebessüm etti.
Bu satırlar sırdaşıydı.
Bir kelimede yüz hissedilmişlik vardı.Ellerini satırların üzerinde gezdirip kahvesini yudumlamaya devam etti.O an sessizliğe bir balyoz vurulunca ne olduğunu anlamayarak sıçradı .Kafe çalışanlarının da yüzündeki ifadelerden endişelendiklerini anlayabiliyordu.Hepsinin yüzünü bir korku hissi sarmıştı.Genç kız ikinci kez silah patladığında kahve fincanının feryat koparışıyla birlikte refleks olarak ayağa kalkmıştı.Bedeni milim dahi oynamazken dışarıya dikkat kesildi.Sonra gözünü parçalara ayrılan kahve fincanına dikti.Kitabın yavaş yavaş kahveye bulanışına karşı bir şey yapamadan geri çekildi.Kafedeki çalışanlar tek tek yangın merdivenine yönelirken genç kız onların aksine ateş eden kişiyi görmek için dikkatlice etrafa bakınıyordu.Bir şey göremeyince kitaba son kez daha baktı.
'Gerçek' dedi kendi kendine.
Hisler gerçekti.Kahve kitabın üstüne kan gibi yayılmıştı.Kitabın her sayfası yıpranırken artık gitmesi gerektiğini düşündü .Daha fazla adrenalin yaşamak istemiyordu.Rutin gitmeyen hayatına bir yük daha koymak gibi bir düşüncesi yoktu.Kahveye bulanan kitabı eline alarak yangın merdivenine doğru yöneldi.
Bu en büyük işaretti, katilin ruhu bir çakmaktı.
Kızın ruhu bir kibritti .
Katil çakmağı çaktı, kız alev aldı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GERÇEK
أدب الهواةBir sonbahar günü iki el silah sesi duyuldu. Bu ölümün nakaratıydı. Bu bir gerçeğin sesiydi. Katilin ruhu bir çakmaktı. Kızın ruhu bir kibritti. Katil çakmağı çaktı, kız alev aldı.