İyi Okumalar...
"Kaçmayı aklınızdan çıkarın, bu evliliğin olması şart!"
Zaman durmuştu sanki.. bana asır gibi gelen dakikalardır zorla evlendirileceğim adamın son cümlesi beynimde yankılanıyordu. Yine yıkılmıştı ümitlerim. Hepsi Deniz'in suçuydu! Ben herşeyi kabullenmiştim! Zor da olsa evlenmeyi kabul etmiştim, ama Deniz ne yaptı?
Kalbimin derinlerine saklanan cesaretimi yeniden ortaya çıkardı, yok olmuş ümidimi buldu. İnanmıştım çünkü evleneceğim adamda istemiyordu bu evliliği. Peki, şimdi değişmişti?
Neden yanımda duran kişilerde karşıma geçmişti?
O'da istemiyordu işte! Hatta bana ilk geldiğim gün kaçabileceğim yakınım olup olmadığını soran o değil miydi?
Herkes bu kadar çok mu istiyordu hayatımın kararmasını?Şuan benim için zaman kavramı yoktu, yok olmuştu. Gözlerimi, dizlerimde duran ellerime sabitlemiş şekilde pür dikkat önüme bakıyordum. Ne kadar süre o şekilde durdum hiç bilmiyorum. O an yaşadığımı bile unutmuş vaziyetteydim, nefes alışverişlerimi ise vücudum otomatikman yapıyordu. Sanki nefes almak bile canımı yakıyordu.
Ben zorunlu bir şekilde nefes alıp verirken önüme bakmaya devam ediyordum, ki yanağımda varlığını anladığım yaşları silen yumuşak eli hissedene kadar.. Başımı kaldırıp elin sahibine bakmaya dahi korkuyordum. Görüş hizamı dizlerimden kaldırıp yanağımdaki elin sahibine ya da daha kötüsü evleneceğim adama bakarsam gözlerinde göreceğim kararlılık beni ölesiye korkutuyordu. Eğer böyle kalmaya devam edersem yaşadığım sahnenin kabus olma ihtimali bir hayli gerçek görünüyordu gözüme. Biliyordum, başımı kaldırdığım an tıpkı dayımın attığı tokat gibi gerçekler yüzüme çarpacaktı.
Artık dayanamıyordum, herşey o kadar üst üste gelmişti ki tüm bu yaşananlara sabredemiyordum. Tüm bu yaşananlara tepkim ise her zamanki gibi önüme bakıp sessizce gözyaşı dökmek olmuştu. Ne kadar aciz olmamaya çabalasamda olmuyordu işte, illaki acizliğim bir yerden açık veriyordu.Uzun süre aynı pozisyonda kaldım sanırım, öyle ki yanağımda gözyaşlarımı silen yumuşak eli hissedemez olmuştum. Ardından Deniz'in çığlık atarcasına konuştuğu buğulu cümleleri duymuştu kulaklarım.
"Neden abi? Neden kendi hayatını dahi hiçe sayıp Zeynep'in hayatını da mahvediyorsun?!"
Son cümlesinde öyle çok bağırmıştı ki bu durum benim ellerimle kulaklarımı kapatıp daha fazla ağlamama neden olmuştu. Deniz'in kimseyi sorgulamsını istemiyordum artık, duyacaklarımdan korkuyordum. O'nun sesini duymak bile acı veriyordu çünkü. Kendini savunayım derken beni yıkmasını istemiyordum. Daha yarım saat önce başıma gelen olaylardan neden beni kurban seçtiler diye beynimde onlarca soru varken şimdi hiçbirinin cevabı umrumda değil. Sanki tek bir sorunun cevabını öğrensem ölecekmişim gibi hissediyorum.
Dünyayla, yaşadığım çevreyle tüm bağlantımı kesmek istiyordum, yok olmak istiyordum."Deniz sen karışma, bilmediğin şeyler var!"
Acaba Deniz'in bilmediği şeyleri ben biliyor muydum? O bilmediğimiz şeyleri kim biliyordu?! Başrolünde olduğum olayları ben bilmiyordum da kim biliyordu!
"Söyle o zaman abi! Söyle, neymiş bilmediğimiz mesele?"
"YETER!"
Deniz her cümlesinde o kadar çok bağırmıştı ki katlanamamıştım bu duruma. İçimde birikmiş zehirleri akıtmak istiyordum. Benliğimde var olan savaş bitsin istiyordum artık.
"Yeter, ne istiyorsunuz benden? Özellikle sen! Sende benimle evlenmeyi istemiyordun. Şimdi ne oldu da kararını değiştirdin lanet olası adam! Bundan bi kaç gün önce; 'Yurt dışına kaç orada seni kimse bulamaz' diyen sen değil miydin? Sana ne kötülük yaptım da bana bu cezayı veriyorsun?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hatanın Bedeli
RomantikBaşına gelen olaylar yüzünden oksijen çekmiyordu ciğerlerine küçük kız, çünkü annesi öldüğü gün oksijen yerine acı çekmeye başlamıştı... Ölüydü aslında O, canlı rolü yapan bir ölüydü... O'nun sahibi acımasız insanlardı. Satın aldılar küçük kızı. Baş...