Öte yandan Dennis eve girdiğinde annesi tarafından karşılanmıştı. Annesi onun biraz kırgın olduğunu görünce ne olduğunu sormuş ama cevap vermeden odasına girmişti. Kendini kötü hissettiğinden yatağa doğru uzanmış ve kızgın olan sararmış yüzünü eliyle hızlı hızlı sıvazlamıştı. Allison ona gore peri gibi bir kızdı. Hiç kimseyle konuşamayan sessiz aile kızını aynı kendisine benzetildi her zaman. Dennis de her zaman sessiz ve uyumlu bir çocuktu. Annesi ve babası tarafından son derece sevilen ailenin tek çocuğuydu. Allison'u aşkın en güzel haliyle yalınca ve isteklice seviyordu. Onu düşündüğünde sanki herşeyi yapabilir her şeyin üstesinden gelebilir diye düşünüyordu. Hayatının bu dönemi yani aşkın en güzel yaşanacak yaşlarında olması bu tutkuyu kalbimde derinleştiriyor ve büyütüyordu. Sık sık allison'u düşünen Dennis ayağa kalktı ve eskiden kalma bilgisayarını açtı ve sol bacağı hafif kısa olan sandalyeye oturdu. Bir kaç birsey bakarken Allison'un fotoğraflarına denk geldi ve uzaktan gülümsedigi fotoğrafta kala kaldı. 24'ünde olan bu kız ına gore öyle tatlı öyle güzeldi ki aralarındaki yad farkını hiç umursamıyordu. O sadece ona aşık bir gençti ve onu her gördüğünde net bu şekilde sözlüğünün kesilmesi aşkının ölçüsünü gostermekteydi. Sabah erken kalkacağını hatırlayan ve telefonunu ona gore ayarlayan Dennis yatağa uzandı ve yorganı ta boynunun altına kadar çekti. Allison'un sade yüzünü düşünerek uyumaya dalmak istiyordu. Gözlerini yumdu ve gözleri kapalıyken hayallerine daldı. Çalışmanın verdiği yorgunluk hemen onu tatlı uykunun kucağına bıraktı ve direk uykuya daldı.
Harold ise eve gelmiş ve babasının ona karşı bağırışlarını duyarak direk mutfağa annesinin yanına geçmişti. Hemen bir kaç birsey atıştırarak odasına geçmek istiyordu ve annesinin ısınmadan önüne koyduğu konserve fasulyesinden yedi ve sessizce odasının kapısını acti ve odasına girdi. Odasına girdiği an hemen sakladığı buralardan birisini çıkartıp bilgisayarını acti ve film açarak izlemeye koyuldu. Sabah erken kalkacağını bilmesine karşın bunu hiç umrunda katması ve filmi izlemeye devam etti. Bir an Dennis'i düşündü ama uyumuştur diyerek kendi fikrince uyandırmamak en iyisi diye birasından bir yudum daha aldı. Filmi izlerken yorgunluk tan gözleri git gide küçüldü ve en sonunda kafası kendi kendine düşmeye başladı. Uyuşmanın en iyi tercih olacağını düşünüp tam kalkmaya yeltenirken annesiyle babasının yine kavga ettiğini duydu. Annesiyle babasının kavgalarından o kadar bilmişti ki her sayısında biraz daha deliriyor biraz daha bir şeyleri çarpası geliyordu. O yaptığı suçlarında hep bu yüzden yapan Harold yüzündeki büyük üzüntü ve damarlarındaki sinirle dolu öfkeyle yatağına uzandı ve bütün yorganı üzerine çekti. İnkarı duymak istemediğinden biraz sonra telefonundan müzik açarak uykuya daldı.
Kevin ise eve geldiğinde annesi onu sarılarak karşılamıştı. Hasta olan ve çok yürüyemeyen astımlı babasının yanına oturdu ve gününü sorduktan sonra birşeyler hazırladı kendisine. Sonrasında ise annesiyle günün nasıl geçtiğini konuşup odasına çekildi. Yatağın üzerine oturarak karşısındaki kapalı mavi duvara gözlerini dikti. İ anda hayatını sorgulayan Kevin televizyonda girdiği yakışıklı çocukları ve güzel kızları düşündü. Onun eksiği neydi diye düşünürken gözlerini duvardan çekti ve elleriyle göbeğine dokundu sonrada gülümsedi. Bu biçimsiz vücut ve haftada aldığı 15O sterlinle çok komik durduğunu tekrar tekrar dusunup durdu. Her zaman için şansa inanan Kevin artın şansın bittiğini ve gerçek hayatın insanı ne kadar hırpaladığını düşündü. Her şeye gülebilen annesiyle hata babası ile mutlu olmaya çalışan Kevin her zaman güzel şeylerin gelebileceğini düşünerek yatağına yattı ve gözlerini kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pencerenin Ardı
Mistero / ThrillerBir garip cinayetin yaşandığı bu küçük köyde olayın başlı sonlu incelemesini yaparak insanların nasıl bir doğanın eseri olduğuna ışık tutacak eserde bir çok iç içe girmiş hayatları görecegiz