Medyadaki Adelya.
Sessizce ilerliyordu. Bir kız sevmişti. Aynı liseden sonra aynı üniversitede yer almışlardı. Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi. Fakat o kızın tarafından aldatıldığını öğrenmek onu mahvetmişti. Üstelik sadece aldatılmamıştı,aynı zamanda da kullanılmıştı. Hem de artık gözünde beş para etmeyen o kız tarafından.Nasıl bu kadar saf olabilmişti? Nasıl onun o sahte gülümsemelerine aldanmıştı? Bir türlü aklı almıyordu. Düşündükçe delirecek gibi oluyordu fakat düşünmemek gibi bir ihtimal yoktu. Sonunda mezarın olduğu yere gelmişti. İçinde öfke vardı, gözlerinde ise nefret. Kendisini aldatan ve bununla kalmayıp kullanan kişi karşısındaydı. Mezarda. Zaten bu yüzden bu kadar öfkeliydi. Bu yüzden bu kadar nefret doluydu. İntikamını alamıyordu. Çünkü alacağı kişi ölmüştü. İntikamını alacağı kişi bir ölüydü. Elinden bir şey gelmiyordu. Lanet olsun ki hiçbir şey gelmiyordu. Ama bulmalıydı. Bir çaresi olmalıydı. İntikamını almak zorundaydı. Kendisini kahredeni mahvetmeliydi. Her zerresine kadar soğuğu hissediyordu. Fakat bu o bilindik soğuk değildi. İçindeki soğuktu. Ve bu soğuk karşısındakini donduracak kadar büyüktü. Daha fazla orda durmanın bir anlamı yoktu. Yavaşça arkasını döndü. Ve geldiği yöne doğru ilerlemeye başladı. O sırada karşıdan biri gelmeye başladı. Bir kız. Fakat o bunu farketmemişti. O kızı farketmemişti,görmemişti. Oysaki avı tam karşısındaydı. Gelmekteydi. Fakat o sessizce çıkışa ilerlerken intikam alamayacağını düşünmekteydi. Bu durum onu daha da güçlendiriyordu.
O gün yorucuydu ve ablasının mezarına gitmeliydi. Ve gitti de. O sırada mezarın başında duran bir erkek silüeti gördü. Onu ilk defa görüyordu. Tanımadığı biriydi ve ablasının mezarının başında nefret dolu gözlerle durmaktaydı. Adamın gözlerini görecek kadar yaklaşmıştı fakat o sırada da adam arkasını yavaşça dönüp ters istikamete doğru ilerlemeye başlamıştı. Bu adam kimdi ve ablasının mezarında ne arıyordu? Bu sorunun cevabını bilmeliydi fakat sonraya ertelese iyi olurdu. Çünkü mezardan sonra Bilkent Üniversitesi Tıp Fakültesine kaydını yaptıracaktı. Hem de %100 tam burslu olarak. Ablası aynı üniversitenin hukuk fakültesine gitmişti. %25 burslu olarak. Ne kadar bu durum onu rahatsız etsede başka seçeneği yoktu. Ablasını sevmiyordu. Çünkü ablası onun tam zıt karakteriydi. Bu da yetmezmiş gibi AIDS hastalığından gitmişti. Kim bilir kaç erkekle beraberdi fakat bunlar kendisini ilgilendirmiyordu. Sonuç olarak başına bela açacak bir ablası yoktu,ölmüştü. Artık başı belaya girmezdi. Saçma bir durumdu. Ama ablası hayattayken başına gelmeyen bela kalmamıştı. Çünkü ablasına yüz tipi olarak çok benziyordu ve ablası da bu benzerlikten faydalanıyordu. Birkaç erkeği aynı anda böylece idare ediyordu. Bu asla kendisinin o erkeklerle beraber olduğunu göstermiyordu. Farkında olmadan suçlanıyordu sadece. Ablasının yaptıkları kendisi yapmış gibi gösteriliyordu. İyiki ablası ölmüştü de rahat bir nefes almıştı. Artık hiçbir şey yüzünden yargılanmıyordu. Yargılanmayacaktı.
Ya da onlar öyle sanıyordu. Ne olacağını ne adam biliyordu ne de kız. Asıl olay üniversitede başlayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM: Adelya
Dla nastolatkówİntikamla yoğurulmuş bir aşkın hikayesi. 😊😊😊Bölümlerden kısa kesit 😊😊😊 Gözlerinden ateş çıkıyordu. Yavaş ve emin hareketlerle bana doğru gelmeye başladı. Tabi ben de refleks olarak geri geri gidiyordum ki takılıp yatağa sırt üstü düştüm. O is...