Ben hâlâ olayı anlamaya çalışırken o bana yalvarırcasına bakıyordu. Ne yapmalıydım? Ona yardım edip gerçekler öğrenmelimiydim, yoksa onu teslim mi etmeliydim bilmiyordum. İçim merakla kavruluyordu.
- "Bu... bu nasıl oldu" dedim kekeleyerek.
- "Bana bahsedilmiş bir hediye. Öldürdüğüm adam da bunun en güzel kanıtı. Bizi morga götür sana göstereyim" dedi.
Hastanenin en alt katında bulunan soğuk bir o kadar da kasvetli morga indik. Ceset yeni geldiği için hemen bulabilmiştim. Üstündeki örtüyü kaldırdım ve inanamadım. O nasıl bir insandı. Yüz hatları düzgün ve keskindi. Sarı dalgalı saçları vardı. Yaşarken nasıl göründüğünü merak ettim. Böylesine harika bir insanı nasıl öldürebilmişti? En önemlisi bunu "neden" yaptığıydı.
- "Onu kendi isteği üzerine öldürdüm, çünkü onu benden başkası öldüremezdi" dedi. Hâlâ olanlara inanamıyordum. Karşımda harika görünümlü bir ceset ve yanımda ölümsüz bir kadın vardı. Tanrı bana nasıl bir oyun oynuyordu. Sözleriyle düşüncelerimden ayrıldım.
- "Burdan hemen gitmeliyiz. Benimle gel, Kanada sınırını geçip oradan uçakla Paris'e gidebiliriz, orada evim var" dedi. O an ona yardım etmekten başka çare yokmuş gibi hissettim. Aslında ondan hoşlanmıştım, güzel ve çekici bir kadındı. Kendime ve ona bir şans tanıyabilirdim. Ama tek sorun kızlarım ne olacaktı? Karımla boşanalı 1 yıl olmuştu. Kızlarım Lisa'yla beraber ailemden kalan evde yaşıyorlardı. Ben de bana yetebilecek ufak bir evde kalıyordum.
- "Pekâlâ" dedim. Gülümsedi elimden tuttu ve "hemen buradan çıkalım" dedi. Hastanenin arka çıkışından arabamın olduğu yere çıktık. Bana pasaportumu ve yeterli olabilecek eşyalarımı almamı söyledi. Kaldığım eve sürdüm hızlıca. Yaptığımız şey beni korkutuyordu. Polislerin kaçtığımızı anlayıp harekete geçmeleri biraz zaman alabilirdi. Umarım bizde o zamana kadar sınırı geçebilirdik. Eve girdim hemen pasaportumu buldum, bir pantolon, birkaç tişört ve kapşonlumu sırt çantama koyup hemen çıktım. Bana kaldığı otele gidip eşyalarını alması gerektiğini söyledi ve arabayı otele sürdüm. Onu hem korku hem de heyecanla bekliyordum. Telefonumu çıkarıp Lisa'yı aradım. Gece çok geçti ama konuşmam gerekiyordu.
- "Alo" dedi uykulu sesle.
- "Lisa"
- "Bu saatte ne oldu Jason, kızlar uyuyor".
- "Sana acil bir şeyler söylemem gerek. Ben bir süreliğine yurt dışına çıkıyorum. Nedeni ni sorma. Beni soran olursa lütfen seninle konuştuğumu söyleme ve kızları benim için öp".
- "Ne saçmalıyorsun Jason bu da ne demek?"
- "Lisa lütfen sana sonra herşeyi açıklayacağım"
- "Pekâlâ Jason, umarım başına bela açmıyorsundur".
- "Saol Lisa ben yine arayacağım" diyerek telefonumu kapattım.
Lanny'de koşar adımlarla geldi ve arabaya bindi. "Hazır mısın?" diyip elimi tuttu ve o harika gece mavisine bürünmüş gözleriyle bana baktı. O an içim ısındı. Her ne olacaksa umarım iyi şeyler olurdu. Umarım Lanny şu anda yapacağım şeye değerdi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuz Arzu
FantasyHiçbir şeyden habersiz masasında oturuyordu. Aniden gelen biri tüm hayatını değiştirecekti.