"Dostluk"

55 7 2
                                    

Multimedia: Joseph

Joseph sıra dışı biriydi.
İnanılmayacak kadar yakışıklı, zeki, güçlü ve sağlıklıydı. Kasabadaki yaşıtlarına göre çok çok farklıydı. Anlatılanlara göre -benim duyduğum kadarıyla- kadınlar beşiğinin yanında durup o harika çocuğu kucağına alıp sevebilmek için sıraya girerlerdi. Daha küçük yaştayken sorulan sorulara basit cevaplar vermeyip sanki yetişkinmiş gibi herkesi şaşırtırdı. Zeki ve akıllı oluşu küçüklüğünden belli gibiydi. 15 yaşına geldiğinde artık büyümüş ve serpilmişti. Koyu sarı saçları ve dipsiz okyanus gibi görünen mavi gözleriyle harika görünürdü. Ona bakmaktan kendimi alamazdım. Beni Josephe çeken bu muydu? Harika ve kusursuz oluşu mu? Sanmıyorum. Onda farklı bişeyler vardı.

O günden sonra Joseph beni hiç öpmemişti. En azından ben istememiştim. Çok yakın arkadaş olmuştuk. Ayinlerde, düğünlerde hatta cenazelerde bir araya gelip fısıldaşırdık. Kimseyi aldırmadan ormana yürüyüşe giderdik. Ailelerimiz arkadaşlığımız için birşey yapmıyordu. Yaptılarsa bile haberim yoktu.

Josephle geçirdiğim süre zarfında onun çok yanlız biri olduğunu anladım. Köyün çocukları onu aralarına almazlardı, o da üzülüp tek başına tepedeki kayanın üstüne çıkar kasabayı ve ormanı seyrederdi. Bir gün benide oraya götürmüştü. Çok yüksekti ve harika bir manzarası vardı. Kasabadaki evlerin bacasından dumanlar yükselirdi. Kuş sesleri tüm sessizliği bozardı. Nehirden gelen su sesi içimi ferahlatırdı ve esen o serin rüzgâr içimi ürpertirdi. Bu harikaların yanı sıra Joseph'in de yanımda olması mükemmeldi. Kayaya otururduk. Sert eliyle yumuşak şekilde elime tutar, yanağıma küçük öpücükler kondururdu. O an kendimi dünyanın en mutlu insanı olarak tanımlardım.
Joseph yanımdayken zaman dururdu ve sadece o olurdu.
Kasabaya dönüyorduk. Beni arkada bırakıp önden yürümeye başladı.
- "Neden hızlı yürüyorsun, benimle görülmekten mi korkuyorsun?" dedim.
- "Aptal olma Lanny, herkes seni benimle görüyor zaten"
- "O zaman onlardan hoşlanmadığın için mi yapıyorsun?"
- "Onlardan hoşlanmıyor değilim!" dedi sert bir tavırla.
- "Peki o zaman..." sözümü kesti.
- "Neden beni sorguluyorsun? Hiç birşey sandığın gibi değil!"
Daha hızlı yürümeye başlamıştı. Neden şimdi böyle davrandığını anlamamıştım. Ona yetişebilmek için eteğimi kaldırmam gerekti. İçindeyken rahat koşamıyordum.
- "Keşke bende erkek olsaydım" dedim ona yetişmeye çalışırken.
- "Emin ol istemezsin"
- "Anlamıyorum..." hızlıca bana döndü.
-"Ya abin Kevin benden hoşlanmıyor değil mi? Afallayarak durdum. Evet abim ondan hiç hoşlanmıyordu. Sanırım hiçbir zamanda hoşlanmayacaktı.
- "Sence neden benden nefret ediyor?" diye sordu.
- "Bilmiyorum"
- "Ona benden nefret etmesi için hiç birşey yapmadım. Ama o yine de benden nefret ediyor. Bütün erkekler öyle ve hatta bazı yetişkinler bile. Bunu anlayabiliyorum ve hissediyorum. O yüzden onlardan uzak duruyorum. Beni şimdi anladın mı?"
O bunları söylerken gözlerim dolmuştu. Ağlayarak ona sarılıp teselli etmek istedim. Ama o artık gitmesi gerektiğini söyleyip gitti. Onun için çok üzülüyordum. Ona arkadaşlık edip yanlızlığını almaya çalışıyordum. Ama hâlâ "Keşke erkek olsaydım" diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Saatlerce beraber olurduk, maceralara atılırdık. Onun yanında kız görsem kıskançlıktan çatlamazdım. Bir gün evlenmiş olsa bile onunla rahatça görüşebilirdim ve özellikle pantolon giyebilir onunla beraber ata binebilirdim.

Ben bunları düşünürken yanlış yoldan yürüyerek kasabanın biraz dışında olan bi yere gelmiştim. Annem buraya gelmemin hep tehlikeli olacağını ve gitmememi tembihlerdi. Bende gelmeye cesaret edememiştim. Açıkçası hep orada ne olduğunu merak etmiştim. Biraz ilerledim ve 3-4 metre uzağımda bir kulübe vardı. Sadece 1 insana yetebilecek büyüklükteydi. İçinde birinin yaşadığı belliydi. Annem orda "Maggie" adında bir kadının olduğunu ve kötü işler yaptığını, oradan geçen ormancıları yanına aldığını söylemişti. Kasabalılardan duymuş olmalıydı. Kadının nasıl olduğunu merak ettim ve kulübeye biraz daha yaklaştım. Tam o sırada dışarı iri yarı çirkin bir adam çıktı. Pantolonunu ve kabanını düzeltiyordu. Değişik gecelik giymiş kadın -Maggie olmalı- adamı yolcu ediyordu. O içeri girdikten sonra koşarak kulübeye gittim. Kapıyı çalacakken kapı açıldı ve hızlıca içeri çekildim. Kolumu vurmuştum. Canım yanmıştı. Kadın bana tuhaf bi şekilde bakıyordu. Biraz korkmuştum. Arkasından zayıf uzun boylu bi adam belirdi. O da bana bakıyordu. Onu görünce daha da çok korkmuştum ve kalbim göğsümü parçalarcasına atıyordu.
Adam bana sinsi bir gülüş attı. Gerçekten korkuyordum. Umarım bana dokunmazdı. Kadının gözlerini yalvarırcasına ve korkuyla bakıyordum. Anlamış olmalı ki beni kaldırdı. Kapının önüne çıktık. "Buraya gelmemeliydin küçük kız, sanırım burayı ve beni merak ettin" dedi. Kafamı salladım. "Pekâlâ, şimdi hemen burdan uzaklaş, yarın öğleden sonra istersen gelebilirsin" dedi ve gülümsedi. Çok güzel bi kadındı. Yaşı büyük olmalıydı ama hiç göstermiyordu. "Tamam" dedim ve koşarak evimin yolunu tuttum...

Sonsuz ArzuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin