◀7▶

300 34 52
                                    

"Gidiyoruz, "  diyerek aceleci bir şekilde içeri girdi Hongbin. Bir karar vermişti. Hafta bittiği için onlara yardım edecekti. Daha doğrusu yardım etmelerine izin verecekti. Çünkü baş oydu. Öyle olmasa da asla birinden emir almazdı Hongbin. Aera'nın kendisine şaşkınca baktığını gördü. Bir an gözlerini salonda gezdirip "Hakyeon nerde?" diye sordu. Bildiği kadarıyla dün gece gitmişti ama geri gelmesi gerekiyordu bu zamana kadar. Aera bilmiyorum dercesine kafasını salladı ve ayağa kalktı. "Nereye?" dye sordu. 

Hongbin öncelikle anılar hakkında bilgi alması gerektiğinin farkındaydı. O kadar boşlamıştı ki.  Aceleci davranmayı kesip güzelce plan yaptıktan sonra gitmeleri gerektiğini düşündü. Derin bir nefes alarak Aera'nın kalktığı halıya oturup bağdaş kurdu. " Kağıtlar nerede?" 

Aera ne yaptığını anlayarak hafifçe gülümsedi. Sonra birden yüzünü ciddileştirdi. Buraya geldiğinden beri ilk defa gülümsemiş gibi hissetti. Ama öyle değildi, Hakyeon ile gülerken ve eğlenirken gayet de mutluydu. Yani öyle olması gerekiyordu. Bir anda ilk gülümsemesiymiş gibi hissetmesi tuhaftı. Dikkat çekmemek adına kağıtları Hongbin'e uzatıp yanına oturdu.  Başından beri buldukları şeyleri Hongbin'e anlatırken Hongbin kafasını sallıyordu. Kendisini dinlemesi hoşuna gitmişti.

"Bu anıda da Hakyeon'un şapkası var ayrıntıda. Bu da demek oluyor ki,"

Hongbin devam etti. "Aradığımız  kişinin Hakyeon ile aynı yerde bulunduğu. Muhtemelen bu şehir. Hakyeon'un çok gezmediğini söyledin." Aera kafasını salladı. "Bundan fazlası yok. Nereden başlamalıyız aramaya?"

 "Buradan," diyerek elindeki haritadan rastgele bir yer gösterdi Hongbin. Aera nereyi gösterdiğine baktı. Bulundukları şehre bir kaç saat uzaktaydı en fazla. "Niye burası peki?" Hongbin omuz silkti. "Birilerinin bana yardım ettiğini düşündüğünüzü söylememiş miydiniz? Eğer gerçekten öyleyse hissettiğim yerdedir adam. Değilse döner sizden yardım almadan bulabilirim adamı. Bu kadar da zor bir şey değil." Aera onu dinledikten sonra böyle saçma bir düşünceyi nasıl aklına soktuğuna şaşırmadan edemedi. Kaşları düşüncenin saçmalığıyla çatılmıştı. 

"Madem bu kadar zor değil," kafasını kaldırıp Hongbin'e baktı. "Bizden yardım almadan bulabileceğini düşünen senken, yardım alan kişiler neden bulan olmasınlar?"

"Çünkü..." Diyecek bir şeyi yoktu aslında. Eliyle saçını karıştırdı. "Umalım da orada olsun o zaman." demekle yetindi. Kendisine cevap verememesi Aera'yı neden gururlandırmıştı? Bir süre daha düşünmeye devam ettiler. Hakyeon gelmedi.

  ▪  

Hakyeon, marketi bulmaya çıkarken bu kadar soğuk olmasını ummuyordu. Üstüne giydiği montun yetmeyeceğini tahmin edememişti. Seul bu sıralar çok soğuktu. Daha da soğuklaşacaktı. Marketi bulup eve dönmek istiyordu. Vaz geçmek ona göre değildi, derlerdi hep. Ama öyleydi. Vazgeçmek ile bütünleşmiş biriydi. Kendini tanımaya başlayalım fazla olmamıştı ama çıkardığı sonuçlar hep kötüydü. Çabuk pes eden. Korkak. Buydu o. Kimseye yardımı dokunmuyordu. En azından bu soğuktu Aera'yı dışarı çıkarıp onun donmasını engelliyordu şu an. En azından bunu yapıyordu. Kendisi marketi bulacak ve eve gidecekti. Bu şehirde olduğuna dair kanıtlar lazımdı. Bu yüzden de marketteki güvenlik kamerasını isteyecekti. Adamla konuşurdu belki. Ama ilk önce marketi bulmalıydı. 

Birden durdu. Aera evde Hongbin ileydi. Hongbin yine Aera'ya bağırır mıydı? Ona bağırmasını sevmiyordu. Hongbin'i babası öldüğü günden beri tanıyordu, sevmediği söylenemezdi. Ama Aera'ya bağırmasını sevmiyordu. İçinden onu dövmek gibi saçma bir his oluşuyordu. Bunu asla yapamayacağını biliyordu. Ne onun gibi Aera'ya bağırabilir, azarlayabilir ve tersleyebilirdi. Ne de Hongbin'i  dövebilirdi.  Düşüncelerinin saçmalığına güldü. Biri yıllardır tanıdığı biri, diğeriyse...

Aera neydi? Arkadaş mı? Bu en sıcak gelen seçenek olsa da kalbi bu düşünceye şiddetle başını sallıyordu. kalbinin de kendisinin de bildiği küçük bir gerçekte saklıydı belki de cevap. Aera, onun arkadaşı falan değildi. Düşünmeyi keserek yürümesi gerekirdi. Öyle yaptı. Etrafına bakarak, geçtiği sokakları hatırlayarak yürüdü. Ne yavaş ne hızlı. Gözünden kaçmaması gerekiyordu. Hava kararana kadar yürüdü. Artık bilmediği sokaklara giriyordu. Buralara hiç gelmediğine adı gibi emindi. Adımlarının yönünü değiştirip eve doğru yürümeye başladı. Market falan yoktu. Belki de Hakyeon o gün, orada hiç bulunmamıştı. Zaman Avcıları Hongbin'e yarım falan etmiyordu belki de. Kafasını karıştırmaktı amaçları. İnsanların anılarını çalan kişiler, anılara sahte görüntüler de eklerdi elbette.

Ama gözden kaçırdığı küçük bir ayrıntıydı onu bu düşüncelere iten. Sadece, küçük bir ayrıntı.

  ▪  

Hongbin ile Aera evde öylece oturup arada sohbet ederken eve gergin bir ortam hakimdi. İlk yalnız kalışları değildi ama ilk defa Aera onunla konuşmak istiyordu. Sıcak bir yanı olabileceğine inanıyordu. Okuldayken denk geldiği aşktan dolayı soğuklaşmış insanlardan mıydı Hongbin? Bunu sormalıydı. Eğer böyle saçma bir şey için hayatını kendine zehir ediyorsa onu uyarmalıydı. Çünkü aşk acısı hiç bir yere varmıyordu. Belki de varamıyordu.

"İnsanların böyle soğuk olmak için sebepleri olur genelde..." Hongbin'in bakışlarının kendisine döndüğünü hissetti. Kafasını çevirip soğuk bir bakış görmekten korktu bir an. Sonra kafasını çevirdi. Beklediği yoktu. Kaşları bile çatılmamıştı. Kendisine meraklı gözlerle bakıyordu. Gözlerinin tam içine baktı. Kahverengi hiç bu kadar güzel olmuş muydu acaba onun için? Uzun süredir ilk defa birinin gözlerinin içine bakıyordu. Annesine onu sevdiğini söylerken bakmıştı, babasına sarılırken bakmıştı. Arkadaşlarının doğum gününde bir çok kez bakmıştı. Hepsinin gözü kahverengiydi. O niye farklıydı. Rahatsızlık duydu. Gözlerini kaçırarak boğazını temizledi.

"Yani-" derken Hongbin sözünü kesti.

"Aşk falan değil." Ne dediğini algılayamadı bir an Aera. Kendisine bakışını sorguladığını mı düşünmüştü? "Öyle deme-"

"Hiç aşık olmadım. Aşk acısı değil." Az önce sorduğu soruya yanıt vermişti. Nasıl unutabilmişti iki dakika da. Sözünü bitirmesine izin vermediği için teşekkür etti içinden Hongbin'e. Sessizlik tekrar başlarken yeni anı geldiğini belli eden bir ses geldi piyanodan. Aera kafasını oraya çevirirken Hongbin çoktan anıyı görmek için piyanonun  yanında gitmişti bile. Anıyı başlattı. Sonunda bir şey bulacaklarını umuyordu bunu izleyince. Oysa görüntüde olan tek şey iki saniyelik sarsılma ve ardından karanlıktı. Bu kadar mıydı? Görüntüde adamın gözünden olduğu için hiç bir şey anlaşılmıyordu. Sarsıntılar, düşüş ve karanlık. Ne anlama geldiğini sorgulayacakken bir şey daha geldi. O görüntüyü de başlattı. 

Görüntüde baş Zaman Avcısı konuşuyordu. 

"Bu gelen son anınız. Tahmini olarak en fazla 1 ayınız var. Çabuk olun, ve mantıklı düşünün." Ve o görüntüde bitiyordu. Hongbin kafasını Aera'ya çevirdi. Ne olduğunu onun anlamasını umuyordu çünkü ne kadar ukalalık taslasa da o hiç bir şey anlamamıştı. Aera da anlamamış gibi görünüyordu. O sırada kapı çaldı. Aera koşup kapıyı açtı. 

Gelen Hakyeondu. Marketi bulamamış ve donmuş bir haldeydi. Dışarısı soğuk olmalıydı. Aera Hakyeon'u içeri aldı. Hakyeon  Aera'ya bakarken konuştu.

" Ben orada değildim, market falan yok."

Dün ablam geldi falan filan. Ama aslıda bundan başka geçerli bahanem yok. Bölüm günlerine alışmam biraz uzun sürdü sanırım. Haftaya eksiksiz cumartesi veya  pazar bölüm gelecek umarım ^^ Ne uzun ne kısa bir bölüm oldu. Umarım beğenirsiniz, tahminlerinizi alabilir miyim? Yeni aıi ne ile ilgili olabilir? Hak yeon'un gözden kaçırdığı ayrıntı ne olabilir? 

Haftaya görüşürüz!! Sizi seviyorum!

Bu arada diğer fan ficlerime bakarsanız beni mutlu edersiniz, oralarda da görüşmek üzere!!






Time Hunter|| VIXX(Avcı Serisi 1)✔ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin