▶26◀

124 17 37
                                    

Aera ertesi gün camın başından ayrılmamıştı. Hong bin gelecekti bugün, camın önünde gelsin diye beklemişti. Annesi ne olduğuna anlam veremese de hiç karışmamıştı kızına. Kız kardeşi onun heyecanlı haline gülüp geçmişti yalnızca. Hayret ki,  ablasına laf etmemişti ilk defa. Aera da bir şey dememeyi seçmişti.

Dışarıda yapraklar dökülmeye devam ediyordu. Sonbaharın en güzel anlarıydı bunlar. Yaprakların yerlere süzülerek düşmesi ve çimenlerin kahverengi ile sarı renkleri arasında kaybolması. Aera, sırf bu görüntü için bile sonsuza kadar sonbaharda yaşayabilirdi.

Yaklaşık iki üç saat süren bir beklemeden sonra Aera sonunda bir çift kahverengi göz görmüştü. Heyecanla yerinden kalkıp odasına gitti. Kendisine baktı boy aynasından ve güzel göründüğüne karar verip dışarı çıktı.

Hong bin Aera'nın yanına gelirken düşünmeden edememişti. Bu kız gerçekten de zamanında kendisini görmek istemeyeceğini düşündüğü kız mıydı?  Şimdi görüyordu ki gelişinde bir heyecan vardı. Bunu duyacağı hikayeye yormak istese de bir şekilde bu heyecanın kendisine olduğunu düşünüp mutlu oluyordu. Ve düşünmesi gereken bambaşka bir şey vardı o an: Gelmeden önce Konsey'e gidip insan olmak istemekten pişmanlık duyacak mıydı?

Aera için değer miydi? Bir kaç hafta tanıdığı bir kız için tüm emeklerinden vaz geçmeye ve babasını utandırmaya değer miydi? O kimdi ki? Yalnızca kalbindeki bir kızdı, o kadar. Ama işte kendisine itiraf etmeye korksa da eninde sonunda ortaya çıkacak olan bir şey vardı. Aera,  yalnızca kalbindeki bir kızdeğildi. Aera, aynı zamanda kalbinin sahibiydi. Bunları düşüncelerinde kendisine itiraf edemese de biraz dan söyleyeceklerini hesaba katmamıştı. 

Aera Hong bin düşünürken çoktan yanına varmıştı. Hong bin'i incelemişti bir süre. Üstünde klasik bir pantolon ve tişört vardı. Ama giyen kişi Hong bin olduğunda o kadar farklı duruyordu ki Aera bir an çok tatlı olduğunu düşünmeden edememişti. Sonra yüzüne bakmıştı. Kendisini izliyordu kahverengi gözler. Bu tarif edilemez bir duyguydu. Sen sevdiğin kişiyi heyecanlı gözlerle incelerken, o kişinin de sana büyük bir sevgiyle bakması. Hong bin bunu bilmiyordu işte. Gözlerinde sevgi olduğundan habersiz Aera'ya bakıyordu. Ve Aera'nın aksine yüzünü bir saniye bile olsun bedenine çevirmemişti. Sadece yüzüne,  daha doğrusu gözlerine bakıyordu.

Aera bunu anlayınca birden utandığını hissetti. Hong bin kendisine öyle  bakıyordu ki sanki düşünceleri duyabiliyormuş gibiydi.

"Ee anlatamayacak mısın? "  diye sordu en sonunda. Biraz sabırsız davranıyordu ama merak etmemek elinde değildi. Hong bin gözlerini ayırmadan kafasını salladı. Burada mı anlatacaktı? Nedense anlatacak bir şey olmadığını düşünüyordu hala. Ama Aera bir açıklama istiyordu. Bu yüzden anlatmalıydı. 

Aera onun düşündüklerinden habersiz "Neresi anlatmak için uygun olur?" diye sordu. Hong bin bu soruyla sonunda hayata dönebilmişti. Deminden beri Aera'nın gözlerine bakıyordu. Sorusuna cevap aradı bir süre. Nerede anlatmalıydı? "Burada olabilir." dedi cevap olarak. Aera bunu beklemese de başını sallayarak kabul etti. Arkalarında duran banka doğru ilerledi ve Hong bin de oturunca beklentiyle gözlerine bakmaya başladı.

"İnanması zor olabilir ama bir şeyleri bildiğini düşünerek anlatıyorum. Ben bir Zaman Avcısıyım. İnsanların zamanlarını çalıyorum, bazen unutulan anıların unutulma sebebiyim kısacası. " Aera'nın tepki vermediğini görünce bunu zaten bildiğini anladı ve devam etti. "Konsey bir görev vermeye karar verdi ve Zaman Avcılarının yanına önceden seçtikleri ruhları koydular yardımcı olarak. Görev birini bulmaktı ve bu kişinin bir kaç anısı vardı sadece bizde. Ve aradığımız kişi sendin. Senin ruhunu bir hata sonucu yardımcı ruh olarak aldılar ve yardımcım oldun. Bir çocuk daha vardı ayrıca. Hak yeon...Belki hatırlıyorsundur. Böyle işte...görev bitti ve şimdi normal hayatına geri döndün." dedikten sonra gözlerini kaçırdı. Aera anlatmadığı bir şey olduğunu hissetmişti. Rüyasında gördüğü ufak detayları merak ediyordu. Özellikle şu öpücük meselesini ve Hong bin'in ne hissettiğini. Hong bin gözlerini kaçırdığı için Aera yanına biraz daha yaklaşıp bir eliyle çenesinden tutarak yüzünü kendisine çevirdi.

"Bu kadar mı? " diye sorduğunda Hong bin gözlerini kapatıp açtı ve kafasını salladı iki yana. Aera elini hala çenesinde tutuyordu. "Anlatmadığım bir şey var. " 

Aera hala beklentiyle bakıyordu Hong bin'e şimdi. Hong bin gözlerini Aera'nın gözlerine sabitledi. Kendisine son anda itiraf ettiği şeyi dile getirecekti. "Ben..sanırım..." dedi. Aera kaşlarını kaldırmıştı, ne diyeceğini biliyor ama merak ediyordu nedensizce. Hong bin Aera'nın çenesindeki elini tutup çenesinden çekerken "Aşık oldum." dedi. Aera bu itirafla kalbinin sarsıldığını hissetti ve aynı anda Hong bin kendisine yaklaşarak Aera'nın kafasını göğsüne bastırdı. Kollarını da Aera'nın ince bedenine doladı. Aera ne yapacağını bilemez bir halde ona sarılmadan öylece duruyordu. 

"Özür dilerim, bu olmamalıydı ama engel olamıyorum. Hatırlıyor musun bilmiyorum ama özür dilemem gereken o kadar çok şey var ki. Ama önce...seni öptüğüm gün öylece kaçtığım için özür dilerim. Gitmek istememiştim, orada kalıp sana sarılmak istemiştim. Ama ertesi gün edilmesi gereken vedalar vardı. Sana ne söylersem söyleyeyim gitmek zorundaydın ve ben...gelemezdim. Babama ölmeden önce verilmiş bir sözüm vardı, iyi bir Zaman Avcısı olup onu gururlandıracaktım. Bunu unutmamıştım ama onun bana mutluluktan bahsettiğini unutmuştum. Bana mutlu ol demişti ve ben Zaman Avcısı olarak o kadar boştum ki. Yapayalnızdım ve Konsey'e gidip insan olmak istediğimi söylediğimde düşündüğüm şey yalnızlık değil, sensizlikti. Bunları bu kadar geç söylediğim için özür dilerim ama daha erken söyleyecek kadar cesur değildim. Yapayalnız büyümüş birinden ne bekleyebilirsin ki." 

Hong bin sonunda derin bir nefes alarak sustuğunda Aera saçının üstünde nefes alıp verişini duyabiliyordu. Sonunda söylediklerini iyice düşününce heyecanla geri çekildi. "İnsan olmak mı?" diye sordu. Hong bin Aera'nın gözlerinde bir gülümseme görünce bunu yaptığından pişman olmayacağını anladı. O belki Zaman Avcısı olarak doğmuştu, ama kalbi her zaman bir insan için atacaktı. 

Hong bin Aera'nın sorusuna cevap vermediğini fark edince kafasını salladı yavaşça. Ardından elini Aera'nın saçına yaklaştırıp saçını kulağının arkasına sıkıştırdı. "İnsan olmanın...bir ceza değil de ödül olduğunu çok geç öğrendim. Bunun için de özür dileri-" derken Aera başını Hong bin'in göğsüne gömüp kollarını beline dolayarak sözünü kesti. Bir yandan da gülümsüyordu ve bu sesinden de anlaşılıyordu. 

"Özür dileyip durma artık. Ben seni çoktan affettim." 

Hong bin bunları duyunca rahatladığını hissetti. Kendini affetmemesinden korkmuştu. Buna karşılık olarak o da ona sarıldı ve gülümsedi. Aera gülümsediğini hissedip kafasını kaldırdı. İşte, hatırlayamadığı o gamze orada duruyordu. Bir elini Hong bin'in belinden ayırıp gamzesine götürdü. İşaret parmağıyla gamzesine dokununca Hong bin daha da gülümsedi ve gamzesi derinleşti. "Bu o kadar güzel ki." 

Hong bin'in gülümsemesi biraz küçüldü. Şimdi artık küçük bir tebessümdü. Aera'dan bir şey bekliyordu ve beklediği şey dudaklarından çıkacak iki kelimeydi sadece.  Aera ne beklediğini anlamış olacak ki kocaman gülümsedi ve "Seni seviyorum." diye sessiz bir itiraf yaptı. Hong bin buna karşılık olarak az önce yaptığı gibi gülümsedi. 

Aera Hong bin'in gülümsemesine bakarken, Hong bin'in kendi yüzüne bakarken hissettiği gibi, aşkın iliklerine işlediğini hissediyordu. Bir gülümseme vaat etmişti Hong bin ona. 

Aera da kalbini veriyordu.

Evet, çok ama çok geç gelen bir bölüm oldu. Sınavım vardı ve biteli üç hafta oluyor neredeyse. Yazmama karşılık sadece bir bahanem var; yazmadım değil, yazamadım. Ne zaman bölümü tamamlamaya çalışsam olmuyordu ve ben silip baştan başlıyordum. Bir yerden sonra uğraşmayı kestim ve kendime zaman verdim ve sonunda yazdım. Bir daha ki bölüm final, zaten onu da bu bölümden sonra yayınlayacağım. Kısacası finalde görüşürüz!

Time Hunter|| VIXX(Avcı Serisi 1)✔ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin