▶14◀

176 24 52
                                    

Öncelikle bu gecikme için özür diliyorum, umarım kusura bakmamışsınızdır. Sınavlarımın hepsinden tam puan aldım onun mutluluğu da var üzerimde bölüm yazayım dedim. Perşembe gününe sarkan bölüm aşağıda, umarım beğenirsiniz :D

Aera eve gelirken anlam vermeye çalışıyordu. Olmadığından emin olduğu bir yerde nasıl olabilirdi? Hemde ailesiyle birlikte olduğunu düşündüğü o zamanlarda nasıl bu marketin önünde olabilirdi?

Kaçırdıkları bir şey vardı. Olmalıydı. Çünkü mantıklı değildi. İçinden bir ses Ara sokaklarda eski ve yırtık kıyafetlerde dolaştığın o andan beri ne mantıklı ki? dedi. O da sessizce bir onay verdi içinden. Arkasında yürüyen iki düşünceli adamdan habersiz yürüyordu. Bir yandan da onların bir fikri olmasını umarak konuşuyordu.

"Orada olmam çok mantıksız, hatırlamıyorum. " diye yakındığında Hongbin unuttuğunu düşündü. Hastalığın ilerlediğini düşündü. Hakyeon, Aera'yı nasıl unutabildiğini düşünüyordu. Aera ise orada olmadığına emindi.

Anlaşılan Aera farklı bir bedene sahip olduğunu unutmuştu. Hongbin'i gördüğü ilk gün üstünde başka kıyafetler olduğunu unutmuştu. Ama sebebi hastalık falan değildi. İşte bunu, en çok şey bilen Hongbin bile bilmiyordu.

Eve geldiklerinde yürümekten ayakları ağrıyordu Aera'nın. Hongbin ise alışıktı bu duruma. Evden pek çıkmamayı tercih etse de Zaman çalmak evdeyken yapılacak bir iş değildi.

Aera havanın çabuk karardığını mı, yoksa geç mi geldikleri sorusuna cevap ararken montunu çıkarıp askılığa astı. Bu eski eve alışması biraz uzun sürmüştü. Çünkü normalde gördüklerinden eski bir görünüşe sahipti. Böyle evlerin daha çok hoşuna gittiğine karar vermişti. Uyumak istediğini fark edip hiç bir şey demeden yukarı çıktı.

Hakyeon arkasından gitmedi. Hongbin de öyle. Onların uyumaktan daha önemli işleri vardı. Hakyeon ile Hongbin salona geçtiğinde Hongbin dirseklerini dizlerine dayadı ve düşünmeye başladı. Hakyeon ise aksine rahat ve umursamaz bir biçimde oturuyordu.

"Sence bunlar ne anlama geliyor? "

"Yardım etmeyeceğimi söylememe rağmen bana soru sorman mı? Aptal olduğun anlamına geliyor."

"Şunu keser misin? Benim hatırlatmama ihtiyacın var sanırım. Kazanamayan grubun ruhlarına ne olacak sanıyorsun? Seçilmiş ruh falan değilsin. Saçma bir ruhsun. Kazanamazsak kaybolup gideceksin. Her şeyden çok sevdiğin (!) Aera da yok olacak. "

Hakyeon gülümsedi. "Saçma bir ruh? Bakıyorum da Aera'yı bu sıfattan uzak tutuyorsun, Bay Aşık. Şimdi hala saçma bir ruha soru sormakta ısrar ediyorsan, konuşmaya devam et. "

Hongbin sinirle bir nefes aldı. Bu çocuk her geçen gün daha da sinirine dokunmaya başlamıştı. Ne yok olmayı ne de Aera'yı umursuyordu. Oysa Hongbin insan olsa bile Aera yok olmasın diye kazanmayı istiyordu. Bu yüzden de Hakyeon'un cevaplarına ihtiyacı vardı. Sesinin sinirli çıkmamasına dikkat ederek tekrar sordu.

"Aradığımız şu beden... Oradan hiç bir şekilde geçmemiş. Mantıksız olan bir teori bu. Diğeri ise şu; aradığımız beden bir adama ait değil. "

Tam saçmalamamasını söyleyecekti ki, doğru olduğunu düşündü. İkincisi birincisinden daha mantıklıydı. Peki Aera'yı nasıl açıklayacaktı? diye sordu. Sorar sormaz ikisinin de aynı anda gözleri büyüdü. Tanrım...Hyuk denilen çocuk Aera'yı tabi ki tanımıştı. Daimi müşterisiydi marketin, o da yandaki binada çalışıyordu. Tabii Aera'yı değil, Aera'nın şuan sahip olduğu bedeni tanımıştı. Onca zaman aradıkları kişinin bedeni...Aera'nın bedeni miydi? Onun gibi kırılgan görünen bir kadın nasıl bir adamı ittirirdi öyle bir güçle? Mantık hatalarını bir kenara ittiler. Gerçekten de aradıkları beden Aera'nın bedeniydi.

Hongbin ağzından bir küfür çıkmasına engel olamadı.

Aera uyuyacakken gözüne Hongbin'in odası çarptı. Girmek gibi saçma bir dürtü vardı içinde. Bir kere de onu dinlemek istedi ve adımlarını Hongbin'in odasına çevirdi.

Kapıyı aralayıp içeri süzüldü. Hongbin'in odasını inceleme vakti olmamıştı daha önce. Bu yüzden bir süre gözlerini odada gezdirdi. Ahşap bir dolap, yine ahşaptan bir yatak. Yatağın yanında üst üste yığılmış kağıtlar. Hepsi de eski parşömen kağıtlarıydı. Oraya doğru ilerledi ve en üstünde duran kağıdı aldı. '1.Ders' yazıyordu üstünde. Ve güzel bir el yazısı ile yazılmış bir kaç cümle. Hongbin'in yazısı olmalıydı. Ondan güzel bir el yazısı beklemiyordu. Kağıdı okumaya başladı.

'Anılar, dedi profesör. İnsanların parasız sahip olabileceği tek şey.

Zaman, dedi elini kaldırarak söz alan bir Avcı. Zaman Avcılarının uğruna yaşadıkları tek şey.'

Zaman Avcılarının böyle derslere gittiklerini bilmiyordu Aera. Gerçi onlar hakkında bildiği şeyler sınırlıydı. Umursamadı ve diğer kağıtlara geçti. Bunun gibi bir sürü sayfalar ve notlar vardı. Birisi ise oldukça uzundu. Hongbin'in gelme olasılığını unutarak yatağa oturdu ve uzun yazıları okumaya başladı.

(Y/N: 9.Bölümde anlatılan hikaye. )

Aera okumayı bitirdiğinde efsaneler diye düşündü. Efsaneler niye insanı ağlatırdı? Kadına üzülmüştü. Hikayeyi tam anlayamamıştı ama yazan kişi mi yaşamıştı bunları? Yoksa hikayeyi anlatan baba ile hikayedeki baba farklı kişiler miydi? Aynı olduklarını var saydı. Annesiz büyüyen bir çocuk acaba hiç annesinin nerede olduğunu sormuş muydu? Babasına öyle bir şey sorduğunu düşündü. Anılarında boğuluyor mu olurdu aldığı cevap, yoksa bir çocuğun kalbini kırmamak için yalan mı söylerdi baba?

O bunları düşünürken kapıda onun ne yaptığına bakan Hongbin düşüncelerini merak etmişti. Hikayeyi okumuş olmalıydı. Aynısının başına gelebileceğini bilse ne yapardı acaba? Kaçar mıydı, Hongbin'i mi cezalandırmak isterdi? Yoksa ruhunun kaybolmasına karşı çıkmayıp Hongbin'in kaybetmesine göz mü yumardı?

O sırada içeri girip Aera'nın yanına yaklaştı. Aera kafasını kaldırıp ona baktığında bir an kızacağından korktuysa da sonra bir şey demediğini fark edip yanına oturan Hongbin'e okuduğu kağıdı gösterdi.

"Hastalık mı...Tanıdığım tek Zaman Avcısı'nın soğuk biri olması beni şanslı biri mi yapar? "

Hongbin cevap vermedi. Sadece başını çevirdi. Aslında.. Tanıdığın tek Zaman Avcısı'nın sana aşık olması seni şanssız biri yapar. Ama bunu ona söyleyecek cesareti bile yoktu. Tek yapabildiği susmaktı. Aera için.

Aera cevap vermeyeceğini anlayarak boş verdi ve hikaye hakkında soru sormayı başka bir zamana bıraktı. O kadar çok kağıt vardı ki hepsini okuyamazdı. Bu yüzden elindeki kağıtları diğer kağıtların üstüne bırakmak üzere elini o tarafa götürdü ama Hongbin beklenmedik bir şey yaparak kağıtları geri koymamasını söylemek amacıyla Aera'nın bileklerini tutup yavaşça kendine çevirdi. Aera da bu harekete karşılık kağıtları bıraktı. Şimdi kağıtlar yorganın üstündeydi. Aera Hongbin'in bileklerini bırakmasını bekledi ama Hongbin bırakmadı. Onun yerine merakını gidermek adına konuştu.

"Babamın, " dedi Aera'nın gözlerine bakarak "Her gece anlattığı tek hikayeydi. "

Umarım beğenmişsinizdir! Sorular aşağıda! Cumartesi görüşürüz^^

▶ Başından beri Aera'nın bedenini aramaları konusunda ne düşünüyorsunuz?
▶Sizce hikayeyi anlatan yaşayan kişiyle aynı mı yoksa farklı mı?








Time Hunter|| VIXX(Avcı Serisi 1)✔ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin