Giriş

127 18 10
                                    

Narin parmaklarının dokunduğu kuru dallar yeşeriyordu. Kendini öylesine kaptırmıştı ki, bir çift siyah göz tarafından izlediğinden habersizdi. Önündeki kırılmış çiçeği uzanıp avuçlarının içine aldı ve sadece gülümsedi. Sanki bu işten zevk alıyor gibiydi. Hatta daha fazlası, yaptığı işi aşk ile bütünleştiriyor, kendini katıyordu.

Avuçlarından yayılan beyaz ışık çiçeği sanki hiç kırılmamış gibi bir araya getiriyor, onarıyordu. Uzakta, gözlerini bu narin bedenden ayıramayan Leucetios'un kafasında tek bir soru belirdi. Acaba o da bu dal gibi onarılabilir miydi Brighid'in avuçları arasında?

Düşüncesine istemsiz bir şekilde güldü. Kim isterdi ki iyileşmeyi? Kimin ihtiyacı vardı sanki?

Dik başlı tanrı, gözlerini gökyüzüne dikti ve bakışlarının mavilikle buluşması ile, Brighid'in birkaç saniye önce iyileştirerek avuçlarından bıraktığı çiçeğin üzerine büyük bir yıldırımın düşüp çiçeği yok etmesi bir oldu.

Uysal tanrıça bezgin ve neredeyse ağlamaklı bir ifadeyle, nereden geldiğini tahmin ettiği belaya çevirdi başını. Yanılmamıştı. Kuru ağaçlardan birine yaslanmış, kollarını birleştirmiş umursamaz tanrı Leucetios karşısında duruyor, kendisini alaylı gözlerle süzüyordu.

Sakinliğini bir an bile kaybetmeden, kibar adımlarla umursamaz tanrı ile aralarında olan mesafeyi kapatmaya başladı. Tam önünde durduğu sırada, Leucetios'un yüzünde arsız bir sırıtış belirmişti.

"Neden üzülüyorsun? Az önce gayet mutlu gözüküyordun. Bir şeyleri iyileştirmeyi, onlara içindeki aşk ile bereket salmayı seviyorsun. Görebiliyorum." Umursamazca omuz silkip başını yana yatırdı ve devam etti. "Ben de sana iyileştirebilecek bir şeylere sahip olmanda yardım ediyorum. Eğer o çiçeği yakmasaydım, iyileştirecek bir şeyin kalmayacaktı."

Brighid rüzgarın yalayıp yüzüne dağıttı saçlarını hafif bir hareketle kulağının arkasına sıkıştırdı ve buğulu gözlerini hafif bir gülümsemeyle süsleyerek Leucetios'a kırgın bakışlarını yöneltti. Öfkelenmiyordu. Öfke, onun doğasında yoktu.

"Çiçeği yakarken ona verdiğim aşkı da yaktın. Hem... Sen bir türlü iyileşmiyorsun. O çiçek yine iyileşecek, ama sen asla iyileşemeyeceksin."

Leucetios, Brighid'in sakinliği karşısında içten içe sinirleniyor, istediğini elde edemiyor oluşunun verdiği hırçınlığı içinde tutmaya çalışıyordu. Belki, cümlelere odaklanırsa hırçınlığı yerini Brighid'in gittiği her yere yaydığı dinginlik ve huzura bırakırdı... O kadar ihtiyacı vardı ki! Brighid ile arasındaki birkaç santim mesafe bile ona çok geliyordu. Sanki... Brighid'in enerjisi bağımlılık yapıyordu. O'na ulaşmak, yaydığı huzurda kaybolmak istiyordu. Fakat, bunu belli edemezdi. Yoksa eğlenecek hiçbir şeyi kalmazdı.

Kendinden emin duruşu ve iç titreten, çapkınlıkla ukalalığını harmanladığı kendine özgü gülüşüyle Brighid'e doğru hafifçe eğildi ve fısıldadı.

"Öyleyse, çiçekten sonra beni iyileştir. Aşkınla."

-----------------

Merhaba arkadaşlar! Uzun zamandır planladığım bir kurguyu burada paylaşıp paylaşmamak konusunda biraz çekimser kalmıştım fakat sonunda dayanamadım. İşin ilginç kısmı, Leucetios ve Brighid aslında "Camellia- Kan ve Kalp" adlı hikayemle fazlasıyla bağlantılı. Fakat, hikaye daha çok başlarda olduğu için bu bağı anlamanız ya da tahmin etmeniz pek mümkün değil. Yine de, birbirlerine bağlı olduklarını belirtmek isterim. Bu hikayeye de en az Camellia kadar hevesliyim. Bakalım bu yeni yolculuğumuz bizi nereye götürecek? Okuduğunuz için teşekkür ederim!

BRIGHTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin