➰ - 1

95 14 25
                                    

Multimedia: Dispater

Playlist: Damh The Bard - Brighid

Tanrıların, dünyaya iniş günüydü. İnsanlara yardım etmek, gerektiği yerde cezalandırmak ve gerektiği yerde ödüllendirmek adına her yıl bir gün tüm Tanrılar yer yüzüne iner ve insanların arasına karışırdı. Tek bir tanrı dışında. Dispater.

Yer altının sessiz ve gizemli tanrısı mabedinden asla uzaklaşmazdı. Birkaç istisnai durum dışında...

Yegane arkadaşı Leucetios'un zorlamaları da bu istisnai durumlar arasında yer alıyordu. Dispater'ın fazlasıyla ciddi ve otoriter ifadesi, Leucetios'un her şeyi dalgaya alan tavrıyla yumuşuyor ve daha çekilir bir hal alıyordu.

Dünyaya iniş gününe katılmasını sağlayan, yine Leucetios'tu.

"Mutlaka görmelisin." Demişti. "Galiba aşk denen şeyi yaşıyorum. Emin olmam gerekiyor. Bilirsin, eğer aşk değilse gerçek aşkını diğer çiçeklerde araması gereken bir arıya dönüşmem gerekebilir."

Elbette karşı koymamıştı ve merak ediyordu. Aşk denen kutsal duyguyla bile dalga geçen bu adamı, bu duyguya inandıran kimdi? Bir insan olmamasını ümit ediyordu. Tanrıların insanlarla birleşme fikri Dispater'ı iğrendiriyordu. Onlar tanrılara muhtaç varlıklardı, denk değillerdi.

Yine de, Leucetios bir insana aşık olmuşsa Dispater onu desteklerdi. Bunu neden yaptığını bilmese de...

* * *

Güneşin parlak ışıkları Brighid'in güneşten de parlak saçlarına vuruyor ve onu herkesin arasında daha da farkedilir kılıyordu. Küçük çocuklar onun etrafında koşuşturuyor ve onu güldürüyorlardı.

Meydanın uzak bir köşesinde, koyu gözler ise Brighid'i takip ediyordu. Ondaki bu sıcak enerjinin sadece kendisine dönük olmayışını kıskanıyor ve bunu idrak etmektense kendince bahaneler üretmeyi tercih ediyordu. Brighid sağlık ve bereket tanrıçası olduğu gibi, aşk tanrıçasıydı da. Bu sebepten ondan gelen çekime kapılması tuhaf değildi. Gerçi... Dispater'a, birine aşık olduğunu ve gelip görmesi gerektiğini çoktan söylemişti. Fakat kendisi bile emin değildi.

Uzaktan bile olsa, gözleri parlak bir tene değdiğinde içine yıldırımdan daha hızlı, daha parlak ve daha sıcak bir şey düşürüyorsa; bu aşk mı oluyordu?

Koyu gözlerini Brighid'den ayırmayı reddederek ağır adımlarla onun ve kıkırdayan minik insanların yanına yaklaşmaya başladı. Brighid dünyaya da fazlasıyla yakışıyordu. Naif gülüşü, yaz günü kana kana içilen buz gibi bir kaynak suyu hissiyatı veriyordu ve Leucetios artık sık sık susuyordu.

Bir yanda ise Brighid, üzerinde hissettiği gözlerin sahibini çoktan tahmin ediyor ve gülüşünün büyüyerek devam etmesine engel olamıyordu. Leucetios'un koyu gözlerinin, kendisi için ilginç bir şekilde huzur duygusuna denk olduğunun farkına varışının üzerinden uzun süre geçmişti.

L hırçındı. Her şeyle eğlenebilir, her şeyle sizi vurabilirdi. Brighid ise L'in tam tersiydi. Naif ve sinirleri aldırılmış gibiydi. Belki de, kendisinde eksik olan yanları sadece L tamamlayabileceği için böyle hissediyordu. Belki de... Birbirlerinin eksiklerini kapatıp sarılır ve bir bütün olurlardı.


"Dünya için büyük bir haksızlık olduğunun farkında mısın?" Diye mırıldanmıştı kadife sesiyle L. Ardından devam etti.

BRIGHTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin