Playlist: Apocalyptica - Hope
Multimedia: L'in gökyüzü şimşek mabedi
Aufeniae öfkeyle dolu gözlerini Zacharus'un bedeninde gezdirdi. Bu nasıl mümkün olabilirdi?
"Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? Bu ne biçim bir oyun?"
Leucetios istemsiz bir şekilde gülerek omuz silkti ve kollarını birleştirdi. Dispater'ın Aufeniae'nin ellerinden kurtulması ona büyük bir haz vermişti. Üstelik görevi başarıyla tamamlamış olmaları, Brighid'i de tehlikeden kurtarmıştı.
Brighid ise Aufeniae'nin daha da intikam duygusunun pis ziftine battığını hissediyordu. Eski ana tanrıçadan yayılan tek enerji nefret duygusunun tadını andırıyordu. Brighid rahatsızlığını belli etmese de, Dispater onun yüz ifadesinden nasıl bir duygu içerisinde olduğunu az da olsa kestirmiş ve buna son vermek istercesine konuşmuştu. Aufeniae'nin gitmesi gerekiyordu.
"Her duyduğun söze inanıp kendini küçük düşürmeye devam mı edeceksin? Daha da küçülmeden git Aufeniae."
Zacharus ise sinsi sırıtışıyla herkesi şaşırtan bir hareket yaparak Dispater'ın yanına gelmiş ve başını onaylayıcı bir şekilde sallamıştı. Yeniden diriliş, onu daha genç ve daha renkli göstermişti.
"Sizinle daha sonra özel olarak konuşmak isterim tanrıçam. Fakat gösteri bitti. Artık gitseniz iyi olur."
Aufeniae, gözlerini sımsıkı kapatarak derin bir nefes aldı. Az önce intikamı parmaklarının ucundayken, şimdiyse geçmiş kadar uzaktı. Gözlerini açıp Dispater'a tehditkar bakışlarını yöneltti ve ardından Brighid ile L'e sinsice baktı. Onların da hakkından gelecekti. Hızlı ve sert adımlarla yer altı dünyasının kasvetli ortamını terk etti.
Zacharus, Aufeniae'nin ardından yüzünde hain bir sırıtışla Dispater'a döndü.
"Gelelim seninle olan sorunumuza..." Ses tonunu kalınlaştırdı ve keyifli bir yüz ifadesi takınarak hafifçe güldü. "Bende sana ait hayati sırlar var biliyorsun. Öyle hayati ki, beni yok edip ardından başına bela olmayacağımı düşündürtecek kadar saf hale getiriyor seni."
Ses tonu, içinde bulunduğu sinir harbinden ötürü istemsizce son kelimelere doğru yükselmişti. Fakat, kurnaz beyni planlarının bozulmasına izin vermeyecek kadar hızlı çalışıyordu. Ses tonunu olması gerektiği düzene yerleştirdi ve vakur duruşunu takındı. Dispater ise hiçbir duygusunu belli etmeyen düz yüz ifadesini takınıyor olmasına rağmen sesinin öfkeli çıkmasına engel olamadı.
"Sus yoksa ebedi şekilde susacaksın."
Tepkisi Zach'i fazlasıyla memnun etmişti. Dispater'ı her şeye pişman edecek ve bunu kendi yöntemleriyle yapacaktı. Gözlerini Leucetios ve Brighid üzerinde gezdirip ardından imalı bir şekilde Dispater'a çevirdi.
"Susabilirim de, susmayabilirim de. Sırrını bildiğimi unutma yalnız tanrı Dispater."
Leucetios şaşkın bakışlarını Dispater'a çevirdi. Dispater'ın bir sırrı mı vardı? Üstelik tek arkadaşı olarak bu sırrı bilmiyordu ve bahsedilen sırrı Zacharus mu biliyordu? Kaşlarını çatarak hırçın ses tonunun kendisini ele geçirmesine engel olamadı.
"Ne diyor bu hırsız?"
Tükürür gibi söylediği "hırsız" kelimesi, Zacharus için bir iltifat gibiydi ve bu iltifat onu öyle onurlandırmıştı ki duruşunu dikleştirmiş ve göğsünü şişirmişti. Çıt bile çıkarmayan Dispater'a dönüp sinsi bakışlarını alaycı gülümsemesi ile süsledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BRIGHT
FantasyŞimşek, kör edecek bir göz arıyordu kendine. Gözler ise, bahşettiği bakışla iyileştirmek istiyordu her kim acı çekiyorsa. Şimşek, gözleri kör etti. Gözler şimşeği aşk ile ehlilleştirdi. Ve ateş, tutuşturacak bir çıra buldu. Çıra tutuştu, yangın old...