Kapıyı uzun süre bekledikten sonra bir adam açtı. Üstünde sadece atlet vardı ve altında da bir şort vardı. Bana yumuşak bir ağızla "Merhaba. Kime baktınız kardeş?" dedi ve yerdeki gömleğini alıp giydi. Giyerken de "Kusura bakma." dedi. Ben de hemen kağıdı gösterdim ve Abidin o mu diye sordum. O da onaylayınca bütün olayları anlattım ve evinde kalıp kalamayacağımı sordum. O beni içeri aldı. Bir tane çocuğu ve karısıyla kalıyordu. Muhabbete başladık ve ben de merak ettiklerimi sordum:
"Neden herkes bu köyden korkuyor?"
"Bilmiyorum vallahi, bir şeyler uyduruyorlar. Cin falan varmış burada diyorlar."
"Bir de burada herkes kavga ediyor diyorlar. Gerçekten buradaki neredeyse herkes kavga ediyor."
"Burada aile yaşantısı yok. Herkes kavga eder. Ama biz hiç etmeyiz. Değil mi hanım?"
"Evet bey."
Eşi kalkıp bize çay demlemek için mutfağa gitti. Biz televizyon izledik. Bir süre sonra ağabeyinden bahsettim ve onlar da görmediğini söylediler. Yanımda fotoğrafı bile vardı. Gösterdim ama tanıyamadılar. Zaten siyah beyaz bir fotoğraftı. Fotoğrafı çantama geri koyacakken çocuk bana fotoğrafı vermemi söyledi. Fotoğrafı aldı ve bir odaya gitti. Adam da sinirlenmiş gibiydi biraz. Ne olduğunu anlayamadım ve bu yüzden adama ne olduğunu sordum. Adam bilmediğini söyledi. Otururken çocuk odadan çıktı ve yanımıza geldi. Fotoğrafı bana verdi ve:
"Ben bunu tanıyorum. Köyde bir yerde gördüm." dedi.
Ben de şaşırdım. Hemen sordum nerede gördüğünü sordum. O da birisiyle birlikte bir tarla yolunda gezdiğini gördüğünü söyledi. O kim diye sorunca bir an duraksayıp babasına baktı ve bilmiyorum diyerek geçiştirdi ve odasına girdi. Bu ailenin düzgün olduğunu zannederdim ama bu aile de köydekiler gibi değişik çıktı.
Akşam olunca bana yatacağım yeri gösterdiler ve ben de o odaya gittim. Oda çok basıktı. Yatak eskiydi. Pencereleri açtım dışarıyı seyrettim. Odanın da ışığını kapatmıştım yattığımı zannetsinler diye. Neden acaba bu köyde cami yoktu? Sonuçta bu ülkenin her yerinde cami olması gerek. Zaten burada duran kilise de çok eski duruyordu. Bu köyde herhalde kimse dinine sahip çıkmıyor.
Pencereleri kapattım ve su içmek için mutfağa gittim. Mutfağa gittiğimde buzdolabının açılıp kapandığını gördüm. Herhalde mutfakta bir pencere açıktı. Rüzgarın etkisiyle açılıp kapanıyordu. Ben mutfağa girdim ve buzdolabı sertçe kapandı. Pencereler de kapalıydı. Çeşmeyi açtım, yine su iğrenç akıyordu. Hemen kapattım. Bu evde suyu nereden içiyorlar acaba? Mutfaktan çıkacakken yatak odasından adam çıktı ve bana doğru geldi. Kızgın bir suratı vardı.
"Ne yapıyorsun orada?"
"Su içecektim ama çeşmeden siyah şeyler akıyordu. Ben de içmedim."
"Buzdolabında temiz su var. Oradan içersin."
Adamın neden bu kadar tepki gösterdiğini anlayamamıştım. Ben buzdolabını açtım. Sürahide temiz su vardı. Bardağa su doldurup içtim. Daha sonra da odama geçip yattım.
Sabah olmamıştı daha. Güneş bile doğmamıştı. Uyandım birden çok kötü bir kabusla. iyice terlemiştim. Yatağımda duran havluyla sildim ve biraz kendime gelmeye çalıştım. Rüyamda bu odanın kapısı açılıyordu ve içeri bir çarşaflı giriyordu. Güya o cindi. Benim üzerime doğru geldi ve bir şeyler söyledi. Ne söylediğini anlamadım tabi. Arapça tarzı bir şeyler konuşuyordu. Ben biraz Arapça biliyordum ama onun ne dediğini anlayamamıştım. Kabusu atlatıp tekrar gözlerimi kapattım ve gözümde yine o şey canlandı. Gözümü korkudan kapatamıyordum. Uyuyamayacaktım herhalde bu gece. Kalkıp tuvalete gittim ama evde tuvalet yoktu. Herhalde eski usüldü. Dışarıya çıktım ve evin hemen ilerisinde tuvaleti gördüm. Kulübe gibi bir şeydi zaten. işimi hallettikten sonra eve girecekken bir evin ışıklarının sürekli açılıp kapandığını fark ettim. Deli mi ne bunlar! Daha sonra eve girip tekrar uyumaya çalıştım ve uyumayı başardım.
Ne yapacağımı bilmiyordum. Belki de ağabeyimin bir izini bulamayacaktım.