13 ♛ Savaş ve Oniks

12.1K 1.1K 136
                                    

♛ 13

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

♛ 13. Bölüm ♛

SAVAŞ VE ONİKS

Kara Ülke, Zümrüt

O gün gökyüzü Kara Kraliçe'nin ruhunu yansıtıyordu. Oniks Saray'ın üzerini koyu renkli bulutlar örtüyordu.

Ejderhalar Çağı'nda hükümdarların gökyüzünde güçleri olduğu söylenirdi. Hükümdarların geniş kanatlarının, uçmanın ve güçlerine hükmetmenin dışında yapabildiklerinden bahsedilirdi. Ne olduğu bilinmese de, hükümdarların güçlerinin yıllar içinde azaldığı bir gerçekti. Artık eskiden sahip olduklarından daha azına sahiptiler. Hem kendilerinin, hem de ülkelerinin sınırları daralmış, güçleri sınırlanmıştı.

Kara göğün onu yansıtıp yansıtmadığını kimse bilmiyordu, fakat duvarlardaki meşalelerin alevlerinin değişen renklerinin sebebinin o olduğunu tüm saray halkı biliyordu.

Siyah kanatlarının uçları taş zemine değerken yürümeye devam etti. Son zamanlarda kimseyi dinlemiyordu. Kuzeyin insanları güç tutkunu, hırslı ve bağımsızlardı. Onları yöneten kadın da onlardan farksızdı. En yakın dostunun dairesine vardığında muhafızlara haber verdi. Temsilci, dairesinden dakikalar içinde çıktı ve tek kelime etmeyen Kraliçe'nin adımlarını izledi.

"Xanthos ve Artemisia'yı çağırdım." dedi Kara Kraliçe hızlanırken. "Savaş Konseyi'ni açtım."

"Kraliçem." dedi Kara Ejderha'nın Temsilcisi dikkatli bir sesle. "Şu an savaşı değil, kehaneti düşünmeliyiz."

"Kehanet umurumda değil, Rhadenis." dedi Dymentsia merdivenlere yöneldiğinde. "Umurumda olan şey Diyar'ın geleceği."

Konsey odasına varana dek sessiz kaldı. Rhadenis'le birlikte ahşap kapıyı açıp içeri girdiklerinde konsey üyelerinin sesleri kesildi. Daire biçimindeki obsidiyen masanın diğer tarafındaki yerine geçti. Rhadenis onun yanına yerleşti.

"Hazırlıklar bittiği anda yola çıkacağız." diye konuşmaya başladı. Yeşil gözlerinde kırmızı parıltılar fark ediliyordu. Masanın üzerinde birleştirdiği beyaz ellerinde rengarenk yüzükleri vardı. "Nmery, hatasının bedelini ödeyecek."

Rhadenis hariç hiç kimse konuşmadı. "Belki biraz daha beklemeliyiz."

"Savaşımı ilan edeli iki ay oldu. Yeterince bekledim." dedi Kara Kraliçe ona bakarak. "Ancak o beklemedi. Kendi ülkesinde olan olaylardan haberi olmalı. Olanları durdurmanın bir yolunu bulmalıydı. Bulamadıysa artık o yönetmemeli."

Mantığıyla düşünmeliydi. Onun yerine hırsıyla, öfkesiyle, gururuyla ve arzusuyla düşünüyordu. Turkuaz Saray'a yapılan saldırı onun isteklerini körüklemişti. Tehlikeliydi.

Tehlikedeydi. Karanlık onu hep kendine çekiyordu.

Kuzeyin en güçlü savaşçılarından olan Xanthos, Rhadenis'le hemfikir değildi. Uzun yıllardır tanıdığı Dymentsia'nın Diyar'ın tek hükümdarı olması için beklememesi gerektiğini düşünüyordu. "Haklısın, kraliçem. Diyar'ın diğer bölgelerinin şimdi sana ihtiyacı var." Genç adamın yüz hatları ve bakışları sertti. Siyah saçları diğer savaşçılardan daha uzundu, omuzlarına geliyordu.

Dymentsia'nın bir şey dememesi Rhadenis'in ilgisini çekti. Kahverengi gözlerini Kraliçe ve Komutan'ın yüzlerine yöneltti. Hareketleri, davranışları ve sözleri gibi yüz ifadeleri ve bakışları da mesafeliydi.

Tabi bu, savaş konusunda birleşmelerine engel değildi.

Komutan Artemisia başıyla onları onayladı. Güçlü sesiyle konuştu. "Diyar artık birleşmeli, kraliçem."

"Buz halkının isyanıyla baş edemiyorsa bana haber vermeliydi." dedi Kraliçe onların onayından aldığı güçle. Sesi kendinden emindi. Halkı ve dostlarının desteğini severdi. "Daha önce beraber isyanları bastırmıştık. Yine yapardık. Bu kez bana haber vermedi. Savaş artık başlamalı ve ben Diyar'a hükmetmeliyim."

"Sen Diyar'ın Hükümdarı'sın." dedi Rhadenis buna tüm kalbiyle inanarak. "Ancak bu hükmetme arzun er geç Ejderha'nın Öfkesi'yle karşılaşmanı sağlayacak. Dikkatli ol, Kara Kraliçe."

Rhadenis ne zaman ejderhalardan bahsetse Kara Kraliçe'nin düşünceleri, hislerine hükümran olurdu. Ejderhalar uzun yıllar önce hükümdarlara güçlerini vermişlerdi. Onları hem güçlendirmiş, hem de güçlerine bağımlı yapmışlardı.

Rhona ırkının, hükümdarların, sahip oldukları en değerli şeydi bu güç. Bazıları için, özellikle karanlık türden olanlar için ayrıca, hırslarını arttıran bir lanetti.

Bu gücün bir kısmı temsilcilere veriliyordu. Sahip oldukları güçler hükümdarlardan az olsa da hükümdarların onları dikkate almalarına yetiyordu.

"Kara Ejderha'nın Gücü seninle olsun."

"Hazırız. Bir haftanın ardından Kalsedon'un surlarının önünde kamp kurmuş olacağız. Çok yakında, dostlarım, Diyar yeniden birleşecek ve ben Diyar'ın Hükümdarı olacağım."

Obsidiyen masanın çevresindekilere baktı. Hepsi onunla aynı fikirdeydi.

Aklına, iki ülkeyi ayıran sınır geldi. Mor duvar, sadece sınırı belli ediyordu. Bazı noktalarında muhafızlar vardı elbet, ancak herkes dilediği vakit dilediği bölgeye geçebilirdi. Diyar'ın diğer şehirleri gibi Kalsedon da surlarla çevrili bir kale şehirdi. Kara Kraliçe, surları da duvarı da bir cam gibi kırıp parçalara ayırmak istiyordu.

Belki hata yapıyordu. Belki karanlık arzusu onu ele geçiriyordu. Ancak tüm Diyar'a hükmetmeye bu kadar yaklaşmışken durdurulamazdı. Onu durdurabilecek tek kişi kendisiydi ve kendisi de durmayı istemiyordu.


23.12.2015, 21.50

4.262, 689, 785

Düzenlenme Tarihleri: 14.07.2016 - 15.10.2017 

EJDERHA'NIN ÖFKESİ ♛ Kraliçelerin Savaşı IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin