AOA 8| "Zamanımı Almaya Değer Sırların Var mı?"

146 16 0
                                    


Aslında hiç karşılaşmamış olmamıza rağmen, sanki uzun senelerdir tanışıyormuşuz gibi bir edayla, "Selam, Katniss," dedi.

Yakınlığından -özellikle teninin büyük bir kısmı açıkta olduğu için- tedirgin olsam da rahat görünmeye çalışarak "Selam, Finnick," dedim.

"Küp şeker ister misin?" diye sorarak tepeleme şeker dolu avuç bana uzattı. "Aslında atlar için ama kimin umrunda? Onların şeker yiyecekleri uzun seneleri olacak.Oysa sen ve ben... Her neyse, tatlı bir şey görünce, vakit kaybetmeden kapmak gerek."

Finnick Odair, Panem için yaşayan efsane gibi bir şeydir. Henüz on dört yaşındayken Açlık Oyunları'nı kazandığı günden beri, hâlâ, yaşayan en genç galiplerden biri. 4. Mıntıka'da yetiştiği için, o da bir Kariyer haracıydı ve tahminler lehineydi ama hiçbir eğitmen ona sıradışı yakışıklılığını kazandırmakla böbürlenemezdi. Uzun boy, atletik bir vücut, altın renkli bir ten,bronz saçlar ve inanılmaz bir çift göz. O seneki diğer haraçlar hediye olarak bir avuç tahıl ya da birkaç kibrit almakta bile zorlanırken, Finnick'in hiçbir şey -ne ilaç, ne yiyecek ne de silah- istemesine gerek kalmamıştı. Rakiplerinin asıl öldürülmesi gerekenin o olduğunu anlamaları bir haftayı bulmuştu; fakat artık çok geçti. Cornucopia'da bulduğu mızraklar ve bıçaklarla zaten yeterince güçlü bir savaşçıydı. Ucuna üç dişli bir zıpkın bağlanmış gümüş renkli paraşütü aldığında -ki arenada gördüğüm en pahalı hediye bu olmalı- her şey bitmişti. 4.Mıntıka'nın sanayi kolu balıkçılıktır. Finnick de bütün hayatını teknelerde geçirmişti. Zıpkın kolunun doğal ve ölümcül bir uzantısı gibiydi. Bulduğu bir asma türünden bir ağ örmüştü. Ağı, rakiplerini zıpkınıyla öldürebilmek için etkisiz hale
getirmede kullanıyordu. Birkaç güne kalmadan taç onun oldu.

O zamandan beri, Capitol halkı, Finnick'i ağızlarının suyu akarak izliyorlardı. Gençliğinden dolayı ilk bir iki sene ona dokunamadılar Ancak on altı yaşını doldurduğu günden beri, Oyunlar'daki zamanını, peşinde umutsuz aşıklarıyla geçirir oldu. Hiç kimse, Finnick'in kalbindeki yerini uzun süre koruyamıyordu.

Senelik ziyaretlerinden dört, beş kişiyi arka arkaya dizdiği oluyordu. Yaşlı ya da genç, hoş ya da sıradan, zengin ya da çok zengin, hepsine yarenlik edip abartılı hediyelerini alıyor ama asla içlerinden biriyle kalmıyordu. Ve bir kez gitti mi, asla geri gelmiyordu.

Finnick'in gezegendeki en çarpıcı ve en çok şehvet uyandıran insanlardan biri olduğuna itiraz edecek değilim. Fakat bana hiçbir zaman çekici gelmediğini dürüstçe söyleyebilirim. Belki fazla hoş ya da elde edilmesi fazla kolay ya da belki de gerçekte kaybedilmesi çok kolay biri olduğu içindir.

Şeker teklifine karşılık "Hayır, teşekkürler," dedim. "Gerçi bir ara kıyafetini ödünç almak isteyebilirim."

Düğüm yeri stratejik olarak tam kasıklarının arasına denk getirilmiş altın renkli bir ağa sarılmıştı. Teknik anlamda çıplak olduğu söyleyenemezdi ama çıplaklığa daha fazla yaklaşmazdı. Stilistinin seyircilere ne kadar fazla Finnick gösterirse, sonucun o kadar iyi olacağını düşündüğünden emindim.

"Kılığınla beni kesinlikle dehşete düşürüyorsun. Cici kız elbiselerine ne oldu, söyler misin?" diye sordu. Dudaklarını diliyle hafifçe ıslattı. Büyük ihtimalle, bu hareketiyle pek çok insanı delirtiyordur. Fakat her nedense, benim aklıma açlıktan ölmek üzere olan zavallı kadınlara salyalarını akıtan Cray'den başka bir şey gelmiyordu.

"O elbiseleri aştım," dedim.

Finnick kıyafetimin yakasını tutup parmaklarının arasından geçirdi. "Şu Çeyrek Asır olayı çok kötü oldu. Capitol'de haydut gibi yaşayıp gidebilirdin. Mücevherler, para, ne istersen."

"Mücevherleri sevmem. Zaten ihtiyacım olandan daha çok param var. Bu arada, sen paralarını neye harcarsın, Finnick?" dedim.

"Ah, senelerdir para gibi bayağı şeylerle işim olmadı," dedi Finnick.

"O zaman, insanlar arkadaşlığından aldıkları keyfin karşılığını sana nasıl ödüyorlar?" diye sordum.

Yumuşak bir sesle "Sırlarla," dedi. Kafasın eğince dudakları, dudaklarıma değecek kadar yaklaştı. "Ya sen alevler içindeki kız? Zamanımı almaya değer sırların var mı?"

Aptalca bir nedenden ötürü kızardım ve kendime ayaklarımı yere
sağlam basmam gerektiğini hatırlattım. "Hayır, ben açık bir kitap gibiyim," diye fısıldadım. "İnsanlar sırlarımı benden önce öğrenmiş oluyorlar."

Gülümsedi. "Ne yazık ki, doğru söylüyorsun." Gözleri yana kaydı. "Peeta geliyor. Düğününüzü iptal etmek zorunda kalmanıza çok üzüldüm. Bunun sizin için ne büyük bir yıkım olduğunu tahmin edebiliyorum." Ağzına bir küp şeker daha attıktan sonra telaşsız adımlarla yanımdan uzaklaştı.

----------

ATEŞİ YAKALMAK ( CATCHING FIRE) syf 215

Açlık Oyunları AlıntılarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin