BÖLÜM 25...

108 8 2
                                    

Multimedia Eylül.

İyi okumalar.

•••

Melisa'ya cevap vermeden kapıyı yavaşça çekip çıktım. Sanki yanlız kalsam iyi olacaktı..

Melisa'nın ağzından;

Eylül cevap vermeden çıktığında derin bir of çektim. En son onu böyle Selin olayında görmüştüm. Yani ne olmuştu ki, bütün tartışma boyunca neden bahsetmişlerdi?

Emre'nin yanına oturup ona döndüm. ''Sence ne oldu? Veya ne oluyor?''. Dudağını büzdü ''Anlamadım ki''. İç çekip göğsüne yaslandığımda kolunu omzuma atıp sarıldı. ''Ne oluyor bilmiyorum ama iç açıcı bir olay olmadığı kesin. Sanki akışına bırakmalıyız he?'' Dedi. Başımı onaylarcasına sallayıp kollarımı beline sardım. Yaklaşık bir on beş dakika sonra ondan ayrılıp ''Ee Emre, konuşalım mı artık şu şıllıkla ne yaptığınızı?'' Dedim imayla. Gülüp kollarını omzumdan çekti ''Merak mı ettin?''. Saçlarımı omuzlarımdan arkaya atıp ''Yok canım. Ne merakı? Hani ben şu plan şeysi olsun işe yarasın diye şey ettim.'' Dedim. Tekrardan gülüp ''Tabi kesin kesin'' dedi. İnanmamıştı galiba. Ayaklarımı koltukta bağdaş yapıp ''Neyse ne anlat yine de. Hem Eylül bana sorar sonra.'' Dedim. Aklıma Eylül'ün son hali gelince ister istemez bir burukluk çöktü üzerime. ''Tamam. Bak şimdi ilk olarak Selin'ler beni toplantı odalarına almadılar yani şuphelendiler sanırım. İlk toplantıya giremedim ama sonra ben Selin'i öyle böyle ikna edip ikinci toplantıya girdim. Ond..-'' derken sözünü kestim. Emre üstü kapalı geçmişti ama bu nokta önemliydi. ''Ne, nasıl ikna ettin Selin'i?!''. Bu sefer kahkahalar arasında konuştu. ''Merak etme. Öyle sandığın gibi abartılı bir şeyle ikna etmedim.'' Üzerimi başımı düzeltip ''Ya nasıl ikna ettin o zaman?'' Dedim. ''İşte...''. Dedi gözlerini kaçırarak ''İşte ne!?" Dedim bende anında. ''Of tamam. Onu bi kere öpmek şartıyla bu kadar.'' Dedi tek nefesle. Selin'i öpmek dedi, öpmek dedi, öpmek, selin'i, dedi.! ''Ne dedin sen!?'' Diye bağırdım azcık (!). ''Öptüm deme sakın'' dedim bu sefer. Cevap vermediğinde ''Başka bir yolunu buldum. Öpmedim de Emre.'' Dedim. Gözlerini deli gibi etrafta gezdirirken ''Öptüm'' diye mırıldandı ama tabi böyle bir şeyi duymamam imkansızdı. ''Nee?!'' Diye bağırdım bu sefer. Bana dönüp ellerimi tuttu. ''Öptüm ama yanağından cidden başka ne yapabilirdim ki anca bu kadar zorlayabildim'' dedi. ''Yanak demek. Seni nasıl affetmemi istersin? Şıkları söylüyorum. A)Osmanlı tokatım eşsizdir. B)5 gün yatağını esir alabilirim. C)Kareteci olduğumu biliyorsundur sanırım. Ha hangisi?'' dedim. ''Ama Melisa çok canisin valla. Ben sanki keyfimden mi öptüm Allah aşkına. Fondaten sever miyim sanıyorsun. Dün ağzıma geldi be. Haram şey yedirmiyor vesselam.'' Dedi. Şebekliğin luzmu yok demek isterdim ama tatlı tatlı bakıyordu bana. Ellerimi ellerinden çekip yanaklarına çıkarıp sıktım. ''Oy oyy şebekk ya. Hadi hadi affettim.'' Dedim. Tam öpmek için yaklaşmıştı ki bütün gücümle ittirip '' O dudaklar dezenfektelenmeden olmaz!'' Dedim. Yayvanca sırıtıp ''Temizleyip geliyorum. Fikirden caymak yok Melisa Hanım. Biliyorsun ki insanları heveslendirip kursağında bırakmak en çok yaptığın şey'' deyip ayağa kalktı. Banyoya doğru bana bakarak ilerliyordu. ''Tamam mı? Yoksa boşuna temizlemeyeyim fondaten o kadarda fena degil.'' Demesiyle kucağımdaki yastığı üzerine fırlattım. ''Tamam tamam söz. O heves kursakta kalmayacak'' dedim. Bir çocuk misali koşarak banyoya girdi..

Eylül'ün ağzından;

Sahil kenarında öyle dağınık yürüyordum ki gören sarhoş sanardı. Aniden şiddetlenen soğuk rüzgara karşı ellerimi hırkamın cebine sokup pek mümkün olmasada ısınmaya çalıştım. Şuan bin bir türlü duyguyu aynı anda yaşıyordum. Ama en baskın hüzündü sanki. Benimle yaşantısını paylaşmıştı ilk defa ama bana karşı ilk kez de bu kadar hiddetlenmişti. Üstelik bana güvenmediğini biliyordum, benim ona güvenmediğim gibi ama bunu bu kadar belli etmesi biraz dokunmuştu bana. Emindim ki benim ona 'sana güvenmiyorum' demem o kadar etki etmemişti. Yani umursamıyordu çünkü. Kurumuş göz yaşlarımı esen rüzgarla tekrardan hissettim. Göz yaşının tuzunun dudaklarımda kuruyup yer edinmeside her esen rüzgarda daha da belli ediyordu kendini. Sahil kenarında denize yakın bulduğum büyük bir kayaya oturdum. Sıkıntılı bir hava vardı. Her an yağmur yağacakmış gibi, üstelik havada hafiften kararmaya başlamıştı. Denizle bakışmayı bırakıp ayağa kalktım ve yürümeye başladım. Gitmek istediğim bir yer yoktu. Bir kaç saatliğine kafa dağıtsam yeterdi.

Fırtına Öncesi FISILTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin