Yemeğin ardından çocuklar bilgisayarların başına üşüşmüş, erkekler de masayı toplayıp oturma odasına çekilmişti. Şimdi kalan dörtlü, Yade'nin tabiriyle muhteşem dörtlü mutfaktaydı ve herkes otururken Yade etrafı toplamaya başlamıştı. Yardım etmek istediklerinde mani oluyordu çünkü herkesin etrafında pervane olması güzel olsa da ailesinin de yorulabildiğini bilmeyecek kadar şımarmamıştı, çok şükür.
"Eee hala, bebek nasıl?"
Durulanmış tabakları makineye diziyor, bir yandan da konuşmalara dâhil olmaya çalışıyordu.
"İyi canım, bir sıkıntımız yok. Üçüncü aya gireceğiz inşallah."
"Sağ salim doğsa da kucağımdan inmese!"
"İnşallah, ne zamandır bebek sesi duymuyorduk zaten."
Babaannesine bakarken kıkırdadı. Yaşlıların genel özelliği olsa gerekti ki onlar da bebeklere aşırı düşkündü ve şimdi oğlanlar da büyüyünce sevecek kimse kalmamıştı.
"Anneciğim beş torunun var, yetmiyor mu hala?"
Halasının sözleri üzerine iç çekip gülümsemişti yaşlı kadın. Toruna doyulur muydu hiç?
"Hem sen iki çocukla kalmasaydın şimdi daha da kalabalık olurduk, babaanne."
"Deden gibi konuşma sen de Yade."
Kadın küser gibi omuz silkince sırıtarak yanına yaklaştı. Ellerini havada sallarken annesi yerleri ıslattığı için başını iki yana sallıyor, halası olağanca neşesiyle kıkırdıyor, babaannesi de uzak durması için ellerini kaldırıyordu. Onu ıslatmaya kıyamayıp yanağını sulu sulu öptü Yade. "Tamam güzelim, kızma sen. İyi ki iki tane yapmışsın da kafamızı dinliyoruz. 5 tane daha oğlan olsaydı, bir adaya taşınmamız gerekebilirdi."
Mutfak sohbeti uzamış, kahvelere sıra geldiğinde Yade bu görevi de devralıp önce erkekler için, sonra kendilerine kahve hazırlamıştı. Yavuz nasıl hamarat bir gelini kaçırdığının farkında mıydı? On parmağında on marifetti, kahvesi de köpürürdü. Ne derdi vardı Allah aşkına?
Ama hayır, düşünmeyecekti onu. En azından bu akşam, düşünmek istemiyordu.
Ancak ne zihni isteksizliğini dikkate alıyordu ne de mutfak masasında önlerinde kahve fincanlarıyla bekleyen aile üyeleri buna izin verecek gibiydi.
"Eee kızım, Yavuz ne yapıyor? Hiç bahsetmiyorsun ondan? Bir sorun mu var?"
Annesine, ardından sırayla halasına ve babaannesine baktı. İlk günden söylemek istememişti fakat yalan söylemek neyi değiştirecekti? Hem belki biraz olsun söylemek yüreğini rahatlatırdı, kim bilir?
Kahvesinden bir yudum içip derin bir nefes aldı. Elinde olmadan yine anılar gün yüzüne sızmaya başladı. O günü düşünmek tüylerini ürpertmişti. Yade her şeyin bittiğini biliyordu ancak bunu dile dökebilmek kolay değildi. İçinden geçirirken bile zorlandığı bir şeyi kelimelere dönüştürmek her harfin canını yakacağı başka bir hatıraya daha sahip olmaktan başka neye yarayabilirdi ki?
Yavuz ile tanışması, ondan hoşlanması, onca geçirilmiş güzel anı ve son yıllarında araya giren soğukluk... Hepsi bir yanaydı, ayrılık konuşmaları başka bir yanaydı. Onca mutluluğu gölgeleyecek kadar acı veriyordu ayrılık. Yade bittiğini biliyordu çünkü onlar hiç ayrılıp barışan, kavga edip bir araya gelen çiftlerden olmamışlardı. Bir tartışma yaşadıklarında sinirlerinin yatışmasını bekleyip meseleyi çözmeye çalışır ve nihayetinde ya çözer ya bir tarafın alttan almasına karar verir ya da haksız tarafın özür dilemesiyle sonuçlanacak bir konuşma yaparlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Bir Zaman Meselesi
RomansaYade, acı bir ayrılığın sonrasında kendini bir çıkmazın içinde bulur. Aşağılanmış, kırılmış ve özgüvenini yitirmiştir. Ama kardeşi Mahir'in arkadaşı Asaf'la karşılaşmaları içine bir umut ışığı düşürür. Kaybettiği özgüvenini Asaf sayesinde yeniden k...