Sol Kroşe

212 7 1
                                    

Edebiyat dersi olduğu zaman, sınıftakilerin benden beklentileri her zaman çok yüksekti. Çünkü, susan insanın anlatacak şeyi çok olduğunu düşünürler. Edebiyat öğretmenimiz öyle demişti. "Bir insan susuyorsa, içinde anlatmak istediği çok şey vardır." Pazartesi günleri ilk iki ders edebiyat, sonra matematik, coğrafya diye gidiyor. Genellikle diğer derslerde uyurum ama bu pazartesi günlerine özel. Yoklama almaya başlayan Ayça Gürpınar seslendi. Çağrı Aşkacısıçeken burada mı? Ses yoksa eğer oradayımdır. Dışarı da sessiz olmamın sebebi, yıllar önce babamı kaybetmemden dolayı kaynaklanıyor. Üzeyir abiyle tanışmam da o zaman başladı, onun da babası o gün ölmüş. Sonra arkadaş olduk, yaşını hiç sormadım. Hafif kirli sakalı birde yeşil kahverengi karışımlı paltosunun altında bej rengi gömlek var hep. Tarzı hoşuma gidiyor ama bazen çok can sıkıyor, seviyorum da kendisini, çok iyi biri. Yoklama bittikten sonra, hoca bugün ki konunun şiir olduğunu söyledi. Ve ilk ders, herkesin şiir yazmasını istedi. Çağrı, sende! Peki hocam. Herkes, sevdiği kızı düşünerek şiirler saçmalamaya başladılar. Yanımda oturan Eylül, sen bir şey yazmayacak mısın Çağrı, bak belki farkında değilsin ama senden endişeleniyoruz. Çok suskunsun, tenefüste benimle birlikte vakit geçirmeni istiyorum. Camdan dışarı baktım o an, Üzeyir abi, kantinin yanında ki banka oturmuş sigara içiyordu, göz göze geldik. Ve zil çaldı, ellerim cebimde merdivenlerden aşağı inerken, şiir yazsam mı yoksa yazmasam mı diye düşünüyordum. Ama unuttuğum bir şey vardı, polarımın iç cebinde ki kısa mavi lark. Büyük adımlarla sınıfa doğru çıkmaya başladım, Eylül çantamı karıştırıyordu. Sınıftan içeri girince, bir anda aptala döndü. Görmemezlikten gelip, çaktırmadan poların iç cebinden aldım sigarayı. Kapıdan hemen sağ dönüp iki-üç saniye bekledim. Sonra kafamı yavaşça içeri doğru uzatıp onu izlemeye başladım. Bir şeyler karalıyordu, kafamın içinde ki gürültülü kalabalık şuan Eylül'ü umursamıyordu. Sessiz sedasız indim kalabalığın arasından kantine. Üzeyir abi ben sınıfa çıkana kadar bir tane çay almış, içimden de ulan bu adam ne zaman bu kadar cimri oldu diye düşünürken. Al sana çay aldım Çağrı, iç için ısınır. Kış sıcaklığı vardı havada, o an kafam olmuştu zaten kazan dairesi, çok soru vardı kafamda. Çayı bankın yanına koyup, Eylül bana yardım etmek istiyor, sence neden? Arkadaşın oğlum normaldir böyle şeyler, takma. Hadi metal bölümünün oraya gidelim de sigara içelim dedi kararlı bir sesiyle. Yavaşça yürüdük, ikince derse girmeme gibi düşüncelerim vardı. Çünkü Ayça hoca şiir yazmamı isteyecekti ve o kırılmayacak kadar güzel bi kadındı. Üzeyir Abi git gir olum derse, yaz aslanlar gibi şiirini vur kafayı yat uyu diyordu alaycı sesiyle. Al sakız aldım, sigaranı içtikten sonra geviş getirirsin, kızlarla öpüşürsen ağzın kokmasın diye goygoy da yapıyordu. Abi bi siktir git, ben niye bu kadar çok düşünüyorum veya düşündüğümü zannediyorum. Ya düşünmeyi boş ver de benim şiir yazmam lazım. Anlamam ben o işlerden Üzeyir abi. Şaşkın ifadesiyle, nasıl yani! sen Ah Muhsin Ünlü, Turgut Uyar, Necip Fazıl okumadın mı? ve bende seni burada adam yerine koymuş dinliyorum be. Ayıptır ayıp! Her şeyi düşünecek zamanım yok ki, sabit işte. Hep aynı şeyleri düşünürüm abi ben. Bugün Trabzonspor ne yapacak, Annem inşallah akşama bamya yapmaz, Üzeyir abi yanıma her gelişinde sigara alsa da ben para vermek zorunda kalmasam felan. Ben hep bunları düşünüyorum. Sırıtarak baktı yüzüme, bak zil çalıyor, siktir git şiirini yaz benim az işlerim var. 12-F de ki Esmer kıza açıl artık. Biliyorum biraz imkansız ama hayat bazen sol kroşe vurarak nefesini kesiyor insanın. Hem yanında ki elemanla yakışmıyorlardı, hani şu Mücahit Çakır özentisi velet var ya o. Seni bekliyor, buna emin ol Çağrı. Seni bekleyen birileri var bu hayatta. Şiir yazacaksan da kafiyeli yaz, bütün sınıfa rezil olma.. 



Üzeyir AbiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin