Şavaş'tan..
Notu okuduktan sonra aklıma ilk gelen şey Aylin'i nasıl bulmuş ve buraya gelmeye nasıl ikna etmişti.Elimdeki telefonun feneri yardımıyla spor salonunun içine doğru yürüdüm, nerdeydi Aylin, şuanda burda olması ve
"Çıkarın beni burdan "diye cırlaması gerekirdi.Biraz daha ilerleyince hafif hafif iç çekişler ve düzenli nefes alış sesleri gelmeye başladı, pür dikkat sesin geldiği yöne doğru ilerlerdim, ve az ilerde yerde oturmuş kafasınıda duvara yaslamış uyumakta olan Aylin'i gördüm.Önündede bir peçete yığını, ne olduğunu anlamam için Aylin'i uyandırmaya karar verdim.Umarım Berk Aylin'i buraya getirmek için zorbalık yapmamıştır diye düşündüm.Telefonu yere bırakıp Aylin'e yanaştığımda iç cekişlerinin sebebinin ağlamış olduğunu farkettim. Yanaklarına dokunduğumda hala ıslaktı, demekki ağlayarak uyumuştu, pecete yığınına bakınca bir kaç saattir burda olduğu anlaşılıyordu.
Ne yani hiç okuldan gitmemişmiydi, ve benim söylediklerim yüzünden mi bu haldeydi, kahretsin.
Bir elimi yanağına koyup
"Aylin, Aylin,...Aylin , uyan hadi" tek gözünü açıp bana baktı, ve
"Sen gerçek değilsin, ben şimdi gözümü kapatıp açıçam ve sen yok olucaksın" dedi.Gözlerini kapatıp tekrar açtı ve
"Gerçeksin.." dedi ve saşkınlığını atar atmaz "Ne işin var senin burda, okul bittimi niye karanlık burası, telefonum nerde.."
Susmak bilmeyince "Bir sus kızım be!" dedim, bana baktı susmuştu ama gözlerinde daha önce görmediğim bir hüzün vardı, hadi ama bu kadar mı kırmıştım onu.Şakaya vurarak
"Demek beni rüyalarında görüyorsun" sırıttım.
"Hayır canım ama görürsem kabus olur o rüya değil" dedi.
"Her neyse ayrıca okul bitti! Ve biz burda mahsur kaldık" rahat bir tavırla yanına geçip sırtımı duvara yasladıktan sonrada
"Telefona gelince nerde olduğunu bilmiyorum" dedim gayet rahat bir şekilde.Aylin çıldırmış gibi çıkacak yer arıyordu ama malesef tek çıkış vardı oda kitliydi.Telefonunu ise aramış bulmuş ama şarjı bittiği için kapanmıştı. Benim telefonumu eline alıp salonu turladı, dönerken elinde bir piknik sepeti vardı
"Savaş bu ne?" bilmiyorum dercesine dudak büzmüştüm berk olmalıydı, düşünceli kardeşim benim
"Getir bakalım" dedim..Aylin'den..
O dudağını büzdüğünde çok tatlı olmuştu, tıpkı küçük bir çocuk gibi masum ama öyle değildi beni bugün rezil etmişti. Ve ben şuan onunla okulda mahsur kalmıştım, ben bunları düşünürken büyük ihtimalle bulunduğum noktada kalmıştım
"Getirsene kızım bakalım" dedi o sesle ilerledim açıp baktığımızda ikişer tane sandviç ,kola meyve felan vardı, sanki önceden ayarlanmıs bir oyunun içindeymişim gibi hissetmeme sebeb olmuştu.
"Burda nasıl kilitli kaldık bir daha anlatsana" dedim savaşa pek inanmıyordum ama
"Ben soyunma odasından kıyafetlerimi almaya gelmiştim, sonra buradan ses geldi dönüp baktım içeri girer girmezde kapı arkamdan kitlendi.Büyük ihtimalle bizim hizmetli Abdurahhaman amcadır kulağı pek duymaz, akşamları da işitme cihazını çıkarıyordu galiba"
Ne uzun konuşmuştu, yememiştim ama napalım.Tam yemekleri çıkarıp yiyecekken, biranda etraf karanlık olmuştu.Savaş telefonu eline alıp baktı ve "Kapandı" dedi. "Neee" diye cırladım, Savaş kulaklarını tıkayıp suratını buruşturdu.Sepeti iyice kurcaladıktan sonra elindeki feneri zaferle salladı, tamam karanlıkta korkutucuydu ama Emir'i düşünüce..Merak edecekti. "Neden en başta aramadım ki" dedim kendi kendime konuşuyordum ama savaş bey atladı tabi
"Belkide benimle burda kalmaktan memnunsundur ha?" dedi.
"Seninle aynı okulda olmaktan bile memnun değilken.. neseki az kaldı" dedim anlatmıcaktım.Savaş'tan..
"Neseki az kaldı"
Ne demekti bu, sorarcasına yüzüne baktım "Nasıl yani neye az kaldı" dedim.
Cevap vermeden sandviçini yemeye başladı.
"Aylinn!" dedim sesimdeki uyarıyı anlamış olmalı ki sandviçini bırakıp konuşmaya başladı.
"Belkide yanlış karardı, Ankara'dan gelmek, yapabilirim sanmıştım ama bana göre değilmiş buralar geri dönmem en hayırlı karar olmalı, hem sende rahatlarsın!" sesi sonlara doğru yükselmişti, bu kadar mı kızgındı bana.
"Hadi ama kolay pes ettin.. Halbuki dışardan gösterdiğin o güçlü kızın dörtte biri değilmişsin" bunlar çıkmıştı ağzımdan neden bilmiyorum ama sinirlenirse gitmezdi belki , inat ederdi yine, ama o..
"Belki de" sadece bunu söylemişti. Benim sustuğumu farkedince
"Ya bak bir oyun oyanayalım seninle" dedi, olur anlamında başımı salladım.
Oyunla alakalı hiçbirşey umrumda değildi, belki gidecekti ve bu benim Aylin'le geçirdiğim son zamanlarımdı.
"Bak şimdi" deyip heycanla anlatmaya basladı oyunu, o bana ben ona soru sorucaktım, nasıl oyunsa bu.Ama onu tanımak iyi olabilir diye kabul ettim.
İlk soru ondandı,
"Kaç kardeşsiniz?"
"İki"
"Kız erkek?"
"Bir kız kardeşim var özge, yurt dışında okuyor." Hmm deyip başını salladı.
"Sen?" dedim
"Tek çocuğum"
"Şaşırdım"
"Neden ki"
"Şımarık değilsin aksine fazla olgunsun"
"Peki ailen?" dedi neden bilmiyorum ama ona herşeyi anlattım tüm gerçekliğiyle.
"Babam Faruk Dinçer yer altı dünyasından, pis işler anlıcağın.En son 7 yaşında falan görmüştüm heralde.Annem çalışmıyor benim en kıymetlimdir çok temiz bir kalbi var.Dedem var bide babamın annemi üzmesinden ve onu ortada bırakıp gitmesinden dolayı babamdan nefret eder ve tabi bizden de özge ve benden.Arada gidip annemi görüp gelirim.Pek sevmez dedim ya parasını esirgemez, o konuda çok düşüncelidir.." deyip sırıttım mutluluktan uzak bir sırıtıştı bu.
Sıranın ona geldiğini anlamış olacakki
"Babam devlet memuru ,anneminde şirin bir kafesi var, sıradan sakin bir hayatımız var ankarada." dedi
"Ankara'lısın? dedim
"Evet "dedi
"Ha sendeki keçilik ordan geliyor yani"
dediğimde dil çıkardı.
"Peki bir memur maaşı ile bu kolejde nasıl.." ne söyleyeceğimi anlamış devam etmeme izin vermeden cevab vermisti.
"Deden zengin, iki torunundan biryim dedem bize fazlasıyla düşkün."
"Evlatlarına olmadığı kadar" diyede ekledi
"Bizdekinin tam tersi" dedim,ve asıl merak ettigim soruya geldim
"Peki ya Emir.." diye soramadan Aylin bastı çığlığı, fare fare diyordu.
Aylin hanımla bütün salonu elimizde fenerle köşe bucak taradıktan sonra hanımefendinin uykusu gelmiş olacakki oturup sırtını duvara yasladı.Gözleri kapanıyordu, bende yanına oturup omzumu yaklaştırdım az sonra kafası omzuma düştügünde
"Emiri çok mu seviyorsun?" diye sordum duyacağım cevabı kaladırabilecekmiydim bilmiyorum ama sormuştum."Tabiki çok seviyorum, çünkü o benim biricik KUZENİM."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kapalı Kutu
ChickLit'Sessizliğin kızı.Arkadaşlarınında tabiri ile kapalı kutu.' Lise son sınıfta yaptığı fedakarlık sonucu hayatındaki büyük değişim ona nasıl gelecekti? Yeni biri olacakmıydı yoksa hala ilk 'platonik' aşkına sadık kalmaya devam mı edecekti ? Daha da...