4. Bölüm.

16.4K 967 200
                                    

-

Sesim havaya öyle bir çığlık bıraktı ki yüzeyindeki bütün tabakaları çatlatmış, zemine yer yer enkazlar bırakmıştı. Omzumu kaldırımdan ayırmaya çalıştım, saçlarım yüzümdeydi. Arabalar iki adım ötemden süratle geçerken elimi yüzüme kaldırıp görüşümü açarak etrafıma bakındım.

"İyi misin?"

Omzuma dokundu ve yere diz çökerek bana bakmaya çalıştı. O anda da şakağımdan sıcak bir sıvı aktı. "Tamam. Sakin ol. " Başımı kaldırıp beni son anda arabanın önünden çeken kişiye baktım. Ela gözleri, yüzünde ki endişeye arka çıkar gibi iri iriydi ve göğsü sanırım koştuğundan hızla inip yükseliyordu.

"Ben..." Konuşmamla silkelenip dirseklerimden tutarak kaldırdı. Diz kapaklarımda ki yanmayla inledim, beni bırakmayıp aksine daha sıkı kavradı.

"Bana tutun, tamam bak bir şeyin yok; sakin ol." Kafamın içinde hafiften bir esinti oluştu. Zihnimin köşelerine yuvarlanan düşüncelerin tek odağı keskin bir ağrının yanlarından umursamazca geçip gitmesini izlemekti.

"Ambulans çağıralım mı? "

"Evladım iyi misin?"

"Korna sesini duymadın mı güzel kızım. " Yaşadığı şoku bir an olsun atlatamayan bedenim bir mağaradan aniden fırlayan yarasaların yarattığı kargaşa gibi karman çormandı.

O arabayı nasıl fark edememiştim ben?

Yüzlerinde ki ifadeye bakmakla yetindim, hepsi bana bakıyordu. Yere düşen çantama doğru dengesizce ilerleyip kolundan kavrarken bir anda renkler koyu bir ton aldı, geriye doğru sendeledim.

"Dikkat et! İyi gözükmüyorsun hastaneye gitmemizi ister misin?"

"Hayır, hayır."

Beni kendine çekerek bir adım attı ve yürümemi bekledi. Bir şey olmadığını, insanlara açılmaları gerektiğini söylerken kolumu dürtünce itaat edip harekete geçtim. Ağır aksak bir iki adımdan sonra diz kapaklarımda ki yanma hissi ağlamamı tetiklediğinde dişlerim acıyı bastırabilmek adına dudaklarımda ki yerini aldı.

"Pekâlâ. Kucağıma almamı ister misin?" Kafamı belli belirsiz iki yana salladım. Sanki konuşursam hemen ardından ağlamaya başlayacaktım. "Titriyorsun, o arabayı nasıl fark etmezsin? Sana seslendim hatta birçok kişi seslendi fakat dönüp de bakmadın. "

Okulun bahçesinde yürüyorduk. "Be-ben bilmiyorum." dedim. Bana yandan bir bakış attı ve ne denli kötü olduğuma kanaat getirmiş olacak ki üstelemedi. Dilime ağırlığını veren kelimeleri sert bir yutkunmayla gönderdim.

Giriş katının koridorunda ilerlerken kapının tam ortasında gümüş renkle yazılan revir yazısını gördüm. Kapıyı açıp dirseğimden nazikçe kavrayarak içeriye çekti.

"Tuğçe hanım yok..." Konuşurken aynı zamanda beyaz örtülü yatağın üstüne oturmama yardım etmişti. Sanırım düşerken kalçamda bu durumdan nasibini almıştı. "Pekâlâ. Sanırım kendimiz yapabiliriz." dedi kendi kendine konuşuyormuş gibi. Arkasını dönüp demir raflı dolaptan bir kap, pamuk ve cımbıza benzeyen bir aleti aldı. Az sonra yırtılan çorabımın verdiği açıklıkla soyulan dizlerime baktım. Hafif bir kızarıklık ve yer yer küçük kanlar birikmişti.

"Gerçekten o yolun ortasında neden öylece durduğunu merak ediyorum. İkinci kez ölümden yırttın da denilebilir." Anlamadığımı fark etmiş gibi yamuk ağız gülümsedi.

"O günden bahsediyorum. Bars'ın seni bırakması, benim seni son anda kurtarmam gibi." Kafasını geriye atarak yüzümü inceledi ve sonrasında gülümsedi.

SUSKUN 1. (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin