3. Bölüm - KADER

3K 183 5
                                    

Belki de yanlış kişiye  seslerini  duyurmaya çalışıyorlardır...  Hala oturuyor musun?  Dışarı çık ve gökyüzüne  bak!  Yıldızların üzerinden  sesleniyorlar sana.

Issız bir ormanın içerisinde öylece dolanırken asıl benliğimi arıyordum belki de. Olmam gerektiği kişi değil de asıl olmam gereken kişi öldürülmüştü çoktan. Onu tekrar diriltebilirdim belki de. Ne kadar zor olursa olsun bundan vazgeçmeyecektim. Albay, yokluğumu fark ettiğinde çılgına dönecekti. Bundan emindim. Belki peşime birkaç adam bile takardı beni bulmaları için. Yokluğumu ne kadar geç öğrenirse o kadar iyi olurdu benim için. Ağaçların sık bir yol izlediği karanlık ormanda ilerlerken en ufak bir korku yoktu içimde. Enseme tehlikeli bir nefes salan soğuk hava alay ediyordu sanki benimle. Daima yanımda olan gölgem bile düşman gibi bakıyordu sanki. Kulağıma dolan baykuş sesleri arka fondan gelen rahatlatıcı bir müzik gibi yerleşiyordu kulaklarıma. Ay ışığı tepeden bana içten bir gülümseme sunup yolumu aydınlatırken ne yapacağımı bilmiyordum. Nereye gideceğimi hiç bilmiyordum. Oysa sağlam bir planım olmalıydı bütün bunlar yaşanmadan. Kafamın içerisinde düşünceler beynimi kemirip dururken ormanın ilerisinden bazı sesler ilişti kulaklarıma. Çok net olmasa da bir insana ait oldukları belliydi. Çatılan kaşlarımla sesin merkezine doğru yürürken adımlarımı bir gölge gibi atmaya özen gösteriyordum. Ay ışığının en az yansıdığı ormanın kuzey tarafı ben ilerledikçe kararmaya başlamıştı. Sesler gittikçe daha da yoğunlaşırken artık ağaçların arkasına gizlenerek ilerliyor, nefes alışveriş seslerimi bile en aza indirmeye çalışıyordum. Ormanın dipsiz bucaksız karanlığında ilk önce siyah gibi görünen bir jeep göründü. Farları, doğrudan önünde duran birkaç insanı aydınlatırken bir adam dizlerinin üzerinde durmuş, kafasına dayalı namluyla dans ediyordu. Biraz daha yaklaştım sesleri daha da net duyabilmek için. Elinde silahı tutan adam muhtemelen orta yaşlardaydı. Ve namlunun ucundaki adam ise daha çok 20'li yaşlarda gibiydi. Bu iki adamın etrafında halka oluşturmuş diğer adamların sadece gölgeleri seriliyordu göz önüne. Merakla izledim karşımdaki görüntüyü.
" Artık çekecek misin şu lanet tetiği? " diye alayla sordu dizlerinin üzerinde ki genç adam. Arkasına saklandığım ağaca biraz daha sinerken kaşlarım olabildiğince çatılmıştı. Birkaç saniye sessizlik hüküm sürdü gecenin ayazında. Silahı tutan adam bir an bile ciddiyetini bozmazken iyi taraf mı yoksa kötü taraf mı anlamamıştım. Belki de hiç karışmamam gerekirdi. 
"Daha değil, " dedi orta yaşlı adam büyük bir sakinlikle. Genç adama dikkatli baktığımda kafasında bir maske olduğunu gördüm. Yüzü gözükmüyordu. Kafasına dayatılan bir silah değil de kendine uzatılan bir gülmüş gibi rahattı bedeni. Sessiz kalmaya devam ettim. Sabırla beklemeliydim.
"Gelmeyecekler, " dedi genç adam bıkmış bir ifadeyle. " Hadi artık, sabrım taşıyor. "
Orta yaşlı adam silahı tutan elini biraz daha öne doğru uzatırken diğer kolunu kaldırarak bileğindeki saatine baktı. Bedeni gözle görülecek düzeyde gerilirken bakışlarını tekrar ayakları dibindeki gence indirdi.
"Öyle olsun, " dedi kabullenmiş bir ses tonuyla. " Biliyor musun? Aslında beni bu kadar uğraştıran budalanın yüzünü görmeyi çok isterim. " Adam meraklı bir ses tonu kullanmıştı. Sesinde ki tehditkâr ifadeyle dakikalardır rahat tavırlar sergileyen gencin gerilmesine neden olmuştu. Yerinde kıpırdanmasından anlamıştım gerildiğini. Sanırım müdahale etme zamanım yaklaşıyordu. Dizlerim üzerinde pusuya geçerken gözlerim dikkat dağıtacak bir şeyler arıyordu.
" Çıkarın şu maskeyi! " diye emir verdi adamlarına. İri adamlardan birisi öne atılıp genç adamın yanına geldiğinde bir taş bulabilmiştim nihayet.
" Bence çıkarmamalısın,  " dedi genç adam gergin bir ifadeyle. İri adam onu dinlemeyip elleriyle maskeyi alt taraftan kavrarken ben bile merak etmiştim yüzünü. Maske ağır ağır yukarı kayıp tenini ortaya sergilerken birden taşı fırlattım aralarına doğru. Bir anda bütün her şey durup bütün ilgi taşa dönerken dizlerimin üzerinde sürünerek jeepin arkasına kadar süründüm. Adamın kuşku dolu gözleri etrafı tararken diğer adamlar çoktan etrafı aramaya başlamıştı.
" Geldiler, ha. " Orta yaşlı adam biraz gergin olsa da güvendiği bir şey varmış gibi aynı zamanda rahattı da. Onu bu denli korkutan ama aynı zamanda da gelmelerini istediği şey ne merak etmiştim. Ben olmadığım kesindi.
" Bu imkânsız! " dedi genç adam tedirgin bir tonda. Daha çok kendini sorguluyor gibi çıkmıştı sesi. Etrafı saran iri adamlar etrafa iyice yayıldığında derin bir nefes alarak ayağa kalktım kendimi göstermek için. Yüzü siyah bir kar maskesiyle örtülü olan genç adamın aşağıya eğik olan başı beni görmesiyle dik bir konum almıştı. Diğer adam onun nereye baktığını sorgular gibi arkasını döndüğünde beni buldu gözleri. Dik dik baktı ilk önce. Daha sonra yanlış görmüş olma ihtimaline karşı birkaç kez kırpıştırdı gözlerini.
" Merhaba, " dedim elimi sallayıp yalancı bir tebessüm sergilerken. Genç adama göz ucuyla baktığımda kollarının arkadan bağlı olduğunu gördüm.
" Sende kimsin? " diye sordu orta yaşlı adam hala varlığıma inanamamış gibi. Sevimli, zararsız bir kız görünüşü sergiliyordum adımlarımı adama yaklaştırırken.
" Buradan geçiyordum da, bir uğrayayım dedim. " Ciddi bir ifade kullanırken neredeyse gülecek gibi oldum. Ama hemen toparladım kendimi. Genç adam bitkin gözlerle beni izlerken umutsuz bir ışık vardı gözlerinde. Sanki bir aptal olduğumu söylüyordu gözleri.
" Git buradan küçük kız, " dedi adam başından savar gibi.
" Sizden bir şey rica edebilir miyim? " diye sordum doğrudan adamın gözlerine bakarken. Şaşkın adam sessiz kalırken ben bozdum tekrar sessizliği.
" Lütfen silahı bırakıp onu serbest bırakır mısın? " dedim göz ucuyla genci gösterirken. Adam ormanın içinde yankılanacak derece büyük bir kahkaha atarken kaşlarım çatıldı tekrar. Kendime hâkim olmaya çalıştım.
" Hayır dersem ağlar mısın? " diye sordu alayla. Gözlerim öfke ile harmanlanıp gecenin karanlığını içine hapsederken başımı sağa yatırarak baktım adama.
" Hayır, ama yapacak daha iyi bir şey bulabileceğime eminim, " dedim sakin bir sesle. Adamın dudakları ukalaca yukarı kıvrılırken gözlerini kısarak baktı bana.
"Ne gibi, tatlı kız? " Adam oyun oynuyordu. Alayla karışık cümlesine yüzümü buruşturdum. Derin bir nefes salarken dışarıya, keskin bir bakış attım adama. Saniyeler içerisinde, o bile ne olduğunu anlamadan eline tekme atıp silahı düşürmesine neden olurken genç adamın bakışları şaşkınlaştı.
"İşte, bu olur! " dedim öfkeyle karnına dizimi geçirirken. Yere düşen silahı zaman kaybetmeden ellerim arasına alırken diğer adamlar etrafıma toplanmaya başlamıştı. Yerde ufak iniltiler atan adamı hızla kollarım arasına alırken elimde ki silah ateş etmeye hazır bir vaziyette adamın başına yerleşmişti. Aynı anda birkaç silahın hedefi de beni bulunca adamla birlikte ayağa kalktım yavaşça. Ah Albay, ne çok isterdim şu an kızını görmeni. Ufak bir tebessüm geçti dudaklarımdan. Silahı adamın başına biraz daha bastırırken genç adamla göz göze geldim bir an. Maskesinde sadece gözleri ve dudakları gözler önündeydi. Gözleri şaşkınlık ve beklentiyle doluydu. Ne kadar ileri gidebileceğimi merak eder gibi bir hali vardı.
"Silahlarınızı indirin! " diye bağırdım bana uzatılan silahların sahiplerine. Adamlar beni dinlemezken biraz daha öfke dolduğumu hissettim. Beni sınamak için yanlış zamanlamaydı. Kız olduğum için mi ciddiye almıyorlardı... Bu düşünce içimde bir ateş yakıp bütün bedenimi sızlatırken adamların tam ayaklarının ucuna nişan alarak ateş etmeme neden olmuştu. Hepsi şaşkındı. 7 iri adama karşı 1 kız.
"Eğer silahlarını indirip gitmemize izin vermelerini söylemezsen beynini dağıtırım, " diye fısıldadım silahın baskısını arttırırken. Kollarımda kıvranan adam dudakları arasından bir şeyler geveleyip göz ucuyla genç adama baktı.
" Yapamam, " dedi net bir sesle. " Gitmesine izin verirsem beni öldürecek. "
Gözlerim genç adamı bulduğunda dudakları sinsice yukarı doğru kıvrıldı.
" Bu doğru, " dedi keyifle karışık bir şaşkınlıkla. Ona gözlerimi devirme isteğimi zorda olsa geri bastırdım.
"Eğer 3 saniye içinde silahlarını indirmelerini söylemezsen beynini deleceğim. Ve inan bana bunu yapmaktan büyük bir zevk alacağım. " Adamın bakışları donuklaşırken genç adam da ifadesizleşti. Elimde tuttuğum silah ateş edilmek için kıvranıyordu adeta. Ya da parmaklarım tetiği çekmek için kıvranıyordu.
" 3... " dedim sabırsız bir ses tonuyla. Kollarım arasında ki adam öfkeyle nefesler alıp verirken dişlerini sıktığını hissettim.
"Kimsin sen bilmiyorum ama yüzünü asla unutmayacağım, küçük kız! " Adam dişlerinin arasından öfkeyle konuşurken boğazında ki kolumun baskısını arttırdım.
"2, 1... " Hızla sayıları atlarken silahların hedefi keskin bir nişanla ben olmuştum tekrar. Elim tetiği çekmek için sabırsızlanırken adamın öfke dolu sesi bir kez daha yayıldı karanlık ormanda.
"İndirin silahları! " diye bağırdı adamlarına. Yüzüme ikinci zaferimin izlerini yerleştirirken adamların silahları indirmediklerini fark ettim.
" Hemen silahları indirmezseniz kurşuna dizerim hepinizi, " diye tehdit etti bu sefer adam. Üzerimdeki hedefler aşağıya inerken arkamdaki arabaya göz attım kısaca. Anahtarı üzerindeydi. Anlaşılan bugün şans benden yanaydı.
"Ayağa kalk, " dedim genç adama. Genç adam şaşkınlıkla bana bakarken ağır hareketlerle ayağa kalktı.
" Arabaya ilerle. " Komutumu dinleyip tam yanımdan geçerken birkaç saniye durdu.
"Bana emir verme! " Gözleri beni delip geçerken arabanın açık olan kapısından koltuğa yerleşti. Elimdeki adamla geri geri ilerleyip sürücü koltuğuna ilerlerken adamı bırakmıştım ama silahımın hedefi olmaktan henüz kurtulamamıştı. Hızla arabaya yerleşip anahtarı çevirirken kapıyı kapatmadan önce tehdit dolu bir ses ilişti kulaklarıma.
"Tekrar görüşeceğiz... "

CENNETİN YANLIŞ TARAFIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin