İltica

761 92 17
                                    

1

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

1.Bölüm
"İnsanlar pek de vefalı bir varlık değil."

Kavanoz dolusu şarkılar;
Jehan Barbur - Neden
Ezginin Günlüğü - Ayrılık Kapısı 
Ezginin Günlüğü - Bir Eflatun Ölüm
Ve şu aralar dinlediğim ve pek bilinmesini istemediğim o güzel şarkıyı sona sakladım.
Kelebeğim, güçlü ol - Doruk Erester

Bugün günlerden pazar. Saat yalnızlığı sessiz geçiyor. Haftalardan sakinlik, aylardan hissizlik, yıllardan intihar. İki üç tümleci yan yana getirmekten sakınan ben, kurduğum cümlenin içine anlamsızlık ekleyerek sunuyorum gözlerinizin önüne. Geçenlerde aldığım plağın üstünde yazan isim günümü şenlendirip, sözcüklerime ortak oluyor. Dilime vurmaktan çekindiğim bir çok söz saz eşliğinde dışarıya süzülüyor.

Nefes almakta zorlanıyorum. İnsanların yalan dolan kelimelerini bir araya getirdiklerindeki o rahat tavırlarını görmekten sıkılıyorum. Gülmek istemiyorum, ağlamak hiç istemiyorum. Yaşamak istemiyorum, ölmek de istemiyorum. Çünkü biliyorum ki bedenimi toprağın altına gömmek çok kolay. Benim asıl önemsediğim şey ruhumu gömmek.

Nasıl başlamam gerektiğini de kestiremiyorum çoğu zaman. Saat sekizi geçeli çok oldu. Uyku bozukluğum gözlerimin arkasına sığınıp aynaya her baktığım da ortaya çıkarken, insanlar gözlerime bakmaktan çekinir oldu. Dilime vuramadığım çok fazla söz var. Beynimin içindeki sesler fazla keskin, etraftaki sesler fazla laubali. Düşüncesizlik içerisinde çürüyüp giden saniyeler fazlasıyla şikayetçi.

Parmaklarım yorgun.
Paletimdeki her bir renk sevişip ellerimin üzerinde dans ederken, gözlerim kemanımın eski yüzeyinde gezinmekten çekinmiyor. Bir kaç boya sıçramış kahverengi tahtanın üzerine. Boyalar duvarda buluşup sırıtıyor yüzüme.

Yaşıyorum.
Buna yaşamak denirse, nefes alıyorum.

Pikapın plakla uyum içerisinde dans edişi, etrafımdaki her bir nesnenin mutlu olduğunu gösteriyor çoğu zaman. Küçük bir odanın içerisinde tıkılıp kalan bedenim, renk şölenini kucaklıyor adeta. Güneş küsmüş gökyüzüne, ortalar da yok. Küçük kuşlar konmuş pencereme, kalkıp yanlarına gidecek halim yok.

Sokak lambasını andıran düşüncelerim ve penceresini aralayıp sigara içmesini dört gözle bekleyen gözlerim, isyan bayraklarını çıkarmıştı çoktan. O sigarayla ciğerlerini katlediyordu, bense onun soluğunu soluyarak ciğerlerime çiçek ekiyordum. O benden bir haberdi, bense ondan bin haberdim.

Sahi, hayatın yüzüme kondurduğu tebessüm neden yakıcıydı? Ve beni onun yanına götürmeyen ayaklarım neden yeisti?

Soruların bir kuşak olup beynimi taciz ettiği bir günün akşamı sanırım bugün. Fazla mı konuşuyor ve beyin ütülüyorum? Oysaki yalnızca kelimelerimle sizlere sığınıyorum.

YeisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin