Savaş bana doğru döndü ve üzerindeki battaniyeye iyice sarıldı derin bir oh çektim çünkü uyuyordu o kadar yoldan sonra yorulmuştu tabi, ya duysaydı? Ne yapardım o zaman gibi düşünürken gözlerim yavaşça kapandı..
Savaş'ın ağzından;
Az önce Eylül bana "Çok tatlısın" dedi ağzından kaçırdığı çok barizdi bende onu utandırmamak adına uyuyormuş gibi yaptım aslında bende onun için aynı şeyi düşünüyordum yeni tanışmıştık ama onda beni çeken bir şey vardı adını koyamadığım..
Eylül'ün ağzından;
Aceleyle yatağımdan fırladım işe gitmem için sadece yarım saatim vardı ne ara hazırlanıpta gidecektim aynı zamanda sessiz olmaya çalışıyordum Savaş'ı uyandırmamak için, banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım hemen dolabımın başına geçtim kot bir şort ve salaş bir tişört alıp üzerime geçiremedim çünkü odada Savaş vardı o güzel uyuyuşunu seyretmek isterdim ama acelem vardı bu yüzden saçlarıyla oynayarak
-çekerek- "Kalk hadi acelem var hadi Savaş geç kalacağım senin yüzünden kalk"Savaş neye uğradığını anlamaz bi tavırla;
" Ne oluyor? "
" Geç kalıyorum işe"
"Benim uykumdan ne istiyorsun? "
" EE tabi işe pijamayla gitmek favorim"
"Haa tamam ya ben bakmıyorum giy sen üzerini hem zaten uyuyorum"
"Yok ya çıkıyorsunuz beyefendi "
" Bi uyutmadın Eylül tamam tamam çıkıyorum"
Hemen giyindim ve çok hafif makyaj yaptım saçlarım çok kötü görünüyordu ama düzeltmeye vaktim yoktu hemen tarayıp bi şapka taktım geriye sadece 10 dakika kalmıştı.
Büyük bir şok atlatmıştım tamı tamına 20 dakikada hazırlanmıştım ama bunun sevincini yaşayamadım 10 dakikada nasıl yetişecektim daha taksiyi bile çağırmamıştım hızla merdivenlerden aşağı indim Savaş dünkü olayın vermiş olduğu bilinçle kapıyı kilitlemişti tekrar yukarı çıktım kapıyı bile çalmadan içeri girdim;"Savaş çabuk anahtarı ver "
" Tamam vereyim de yetişebilecek misin? "
" Hayır ama gitmem lazım "
" Istersen taksi bekleme ben bırakıyım"
"Aslında çok iyi olur "
Hızla arabaya bindik tam yolu tarif ediyordum ki;
" Eylül, yolu biliyorum"
"Hıı şeydin dimi sen ondan"
" Haa bu arada dün akşam bu bilekliği buldum senin herhalde"
Hızla bilekliği elinden çektim;
"Nereden buldun bunu? "
" Banyonun önünde niye bu kadar şaşırdın anlamadım"
Şu an tüm dikkatim bileklikteydi, ama bu nasıl olurdu bu bileklik yıllar önceden kalan bi yaranın simgesiydi
Savaş yanıt bekliyordu ama şu an ona anlatmak istemiyordum."Yoo ben şaşırmadım da bulunduğuna sevindim benim için önemliydi " diyip geçiştirdim.
Hemen patronun yanına gittim geç kaldığım için özür diledim ve işimin başına geçtim servise başladım Savaş'ta bir masaya oturmuş gelmem için işaret ediyordu yanına gittim;
" Ben bir Tuzlu Kahve alabilir miyim? "
" Şu an iş başındayım dalga geçmenin sırası değil "
" Neyi değiştirir ben burada müşteri olarak bulunuyorum ve sipariş veriyorum "
Dişlerimi sıkarak;
" Peki beyefendi" dedim. Ben sana gösteririm tuzlu kahveyi mutfağa girdim makineden bir bardak kahve aldım içine tuz, pulbiber, karabiber....... en son biraz limon sıkıp masaya götürdüm kötü bir bakışla;
"Buyrun efendim özel olarak hazırlandı" dedim ve koşar adımlarla tuvalete kaçtım az sonra olacaklardan endişeleniyordum.
Savaş'ın ağzından;
Eylül'ü kızdırmak hoşuma gitmişti doğrusu kahveyi servis etti içimden acaba tuzlu mu yaptı yoksa bana kıyamayıp güzel bir kahve mi yaptı diye geçiriyordum ki dayanamayıp tadına baktım, hayatımın şokunu yaşıyordum hemen etrafı süzdüm Eylül'ü arıyordu gözlerim bunun hesabını verecekti. Etrafa baktım Eylül falan yoktu elimi yüzümü yıkamak için lavaboya gittim kapının önünde Eylül'ü gördüm sinsi sinsi etrafa bakınıyordu beni arıyor olmalıydı hemen yanına gittim.
"Eylül hanım beni mi arıyorsunuz?"
"Yooo ben seni ne yapayım ki bende tam lavaboya giriyordum"
" Yok öyle yağma cezanı çekeceksin"
Eylül ani bir hamleyle kaçmaya başladı çocuk gibi;
" Yakalayamaz ki, Yakalayamaz ki"
diye bana seslendi bende bu çocukça çağrısına karşı koyamadım koşar adımlarla peşinden gittim gittim ve yakaladım kaçmaya çalıştı bende elimi duvara koyarak kaçmasını engelledim kendisi kaçamıyordu ama gözleri gözlerime yakalanmıştı...