4. Bölüm: 'HİSSİZ'

115 15 11
                                    

Red-Hymn for the Missing 🎶

Zaman, çok değişken bir şekilde ilerliyordu. En son ne zaman olduğunu hatırlamasam da mutlu olduğu zamanlar göz açıp kapayıncaya kadar geçerken, bitmesini istediğimiz işkence eden durumların içindeyken geçmek bilmiyordu.

Sanki o cansız olduğunu varsaydığımız, bizim bir değer verdiğimiz şey bile intikamını alıyordu bizden. Fark ettirmeden. En acımasız yolla. Kabuslarımızı sonsuzlaştırarak. Dipsiz cehennem çukurunun dibinde atan yakıcı nabız gibi hapsediyordu.

Hapsoldum. Dizlerimin üstüne düşen ellerimin arasındaki kalan bir kaç fotoğrafın arasında hapsoldum. Sırların, bilinmeyenlerin, intikamların, kirli oyunların arasında hapsoldum.

Son zamanlarda en çok korktuğum şeyi aratırcasına çaresiz kaldım, hissiz. Bedenimin, kimsenin bulamayacağı o odada kalmasını isteyecek kadar. Belki sonunda tükenecek, küçük havalandırma deliklerinden yenilenemeyecek havasızlıktan, belki bitecek konservelerden belki de yalnızlıktan orada ölmediğime pişman eden bir hissizlik.

Gözlerim odağını bulamıyor karşımda oturduğunu bildiğim adamı fark edemiyordum. Bakışlarım yere attığım karmakarışık duran fotoğrafların üzerinde takılı kalmıştı ama gördüklerim bambaşka şeylerdi; gerçekler, bilinmeyenler.

Ben ne yapmıştım? Çaresizlikle, öğrendiğim şeylerin bana ağır gelmesiyle içimden, en derimlerinden kopan bir hıçkırık dudaklarım arasından çıktı. Ardından bir damla. Bir hıçkırık daha. Kendimi durduramıyor hıçkırıklarımla sarsılan bedenimle, akan damlalarımdan dolayı göremediğim bakışlarımla biraz daha kendimi kaybediyordum. Kayboluyorum.

Elimdeki fotoğrafları damarlarım ortaya çıkana kadar sıkarken, neredeyse onları yırtacak duruma gelmişken sarsılan omuzlarımı taşıyamaz hale geldim. Gücüm yoktu. Gücüm kalmamıştı.

İsyan eden hıçkırıklarım arasından fısıldadım. "Kimim ben?" İçime dolan öfkeyle birlikte gelen acımasız adrenalinden güç bularak titrek bacaklarım üzerinde doğruldum. "Bunlar ne!" Elimde son kalan fotoğrafları da hırsla yırtarak yere fırlattım. Camın kenarındaki mermerin üstünde duran kaktüsüme ev sahipliği yapan saksıyı elime aldığım gibi odanın diğer tarafına tüm gücümle attım.

"Bu lanet olasıca hayatımda bilmediğim neler yaptım ben!" Elime gelen her şeyi bir tarafa fırlatırken avazım çıktığı kadar bağırıyordum. Ağlamalarımın, haykırmalarımın arasında boğazımı yırtarcasına bağırıyordum.

"Kimim ben!" Yenilmişlikle titreyen bacaklarımın üstünde sağlam duramıyor, sarsılan omuzlarımla hıçkırarak ağlıyordum. Ağlıyordum. Ama geçmiyordu. Acı bütün benliğime yerleşmiş, beni ele geçiriyordu.

Gözlerimden akan yüzlerce damlanın her biri acılarımı silmek yerine içimde kanayan bir yol çiziyordu. "Dayanamıyorum." Titreyen sesimi zar zor duyuyor, bakışlarım yaşlardan dolayı buğulandığı için odağını tam bulamıyordu. Karşımda dikilmiş siyah bir silüeti zar zor tanımlayabiliyordum.

"Dayanmıyorum. Dayanamıyorum!" Ellerimi saçlarımın arasına geçirip çekiştirerek haykırmaya devam ettim. "Dayanamıyorum artık." Bükülen dizlerimle beni kurtarabilecek tek şey buymuş gibi bütün benliğimle ağlayarak ayakta durmaya çalışıyordum.

Belime sarılan bir kolla ileri çekildiğimde ağlıyorum. Başıma yaslanan bir elle bir omuza dayandığımda hıçkırıyordum. "Şş, sakin ol." Yatıştırıcı sesine, şefkatle saçlarımı okşayan ele rağmen rahatlayamadım. Kolları arasında çırpınmaya başladım. "Bırak beni. Yaşayamıyorum. Kaldıramıyorum. Bırak beni." Kurtulmak için yaptığım her hareketle sıkılaşan kolları arasında daha fazla sıkıştım. Gücümün son kırıntılarını kullanarak titrek sesimle yalvardım. "Ne olur bırak beni. Ne olur." Saçlarımın arasına geçen parmaklarla olduğum yere mıhlandım. Sallanan omuzlarımın altındaki göğsünün derin bir nefesle yükselmesini hissettim. Daha çok ağladım. Ağladım ağladım. Yere doğru eğildiğimizi fark ederken hıçkırıyordum. Kollarım iki yanımda cansız bir bedenin uzuvlarıymış gibi sallanırken ağlıyordum. Beni bacaklarım açık bir şekilde kucağına oturtup iyice kendine çektiğinde, belime beni her şeyden koruyacağının bir yemini gibi sıkıca sarılırken, saçlarımı omuzlarıma kadar bıkmadan tekrar ve tekrar okşarken hissizliğin beni ele geçirdiğini hissediyordum.

SALVOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin