Giriş: 'TUTSAK'

315 34 28
                                    

Merhabaa, bir çok defa kendi kendime bir şeyler yazmayı denesem de olmamıştı. Bu sefer olur diye umuyorum. Bu zaten giriş bölümü olduğu için çok kısa, kurguyu hemen hemen oturttum kafamda en kısa zamanda yeni bölümle gelirim. Umarım beğenirsiniz, yorum yaparsanız çok sevinirim. Hatalarımı, eksiklerimi görmüş olurum. Şarkı ekledim isterseniz beraber okuyabilirsiniz, şimdiden iyi okumalaaaar ☺️

GİRİŞ
Bir, iki, üç.
Bir, iki,üç, dört.
Bir, iki..
Duvarın dışından gelen su sesleri. Sayıyorum, sayıyorum. Bir, iki. Bir, iki, üç. Yere düştüğünde çıkan seslerini sayıyorum. Başka yok. Başka ses yok. Kimse yok. Yağan yağmurdan oluşmuş ufak su birikintilerine basınca çıkan o yüksek ses yok. Konuşmalar yok. Bağırmalar yok. Araba sesi, trafik kornaları yok. Ağaçlara konmuş günü başlatan kuş sesleri, yok. Ben varım. Hep ben varım.
Ben.
Ben varım.
Tek başıma.
Ben var mıyım?
Bir gün. İki gün. Üç gün. Haftalar. Aylar. Sadece ben.
Ne kadar olduğunu bilmediğim bir süre önce başımdaki ağrıyla gözümü açtığımdan beri dört duvar arasında ben varım. Sürekli tekmelediğim demir bir kapı. Yumrukladığım taştan duvarlar. Sanki üzerine yatarsam her şeyi kabullenmiş olacağımı düşündüğüm, kullanmadığım eski bir yatak. Üst üste yığılmış yüzlerce konserve. Sinir krizine girip defalarca kırmaya çalıştığım bir musluk. Birde ben varım; iki duvarın kesişiminde dizlerimi kendime çekip oturmuş, avuç içlerimi yere bastırıp tırnaklarım kanayana kadar betonu tırmalayan ben, varım. Var olduğumu bilmem için hissetmem gerek. Hissetmeliyim.
Hissedebilirim.
Acıyı,
En çok da acıyı.
Sayıyorum.
Duvarları sayıyorum;
Bir, iki, üç, dört.
Üç, dört.
Gözlerimi kapatıyorum,
Ve duyuyorum. Belki sineğin bile zor geçebileceği havalandırma deliklerinden, belki beton duvarların arkasından. Ayak sesleri, duyuyorum.
Yok.
Öyle bir ses yok.
Sendeleyen, belli bir düzeni olmayan ama güçlü ayak sesleri.
Hayır, yok.
Bir.
İki.
Olmamalı.
Üç adım.
Dört, beş adım.
Dışarıda biri olmamalı.
Kalbimin atışlarını duyabiliyorum. Korkuyorum. Gözlerimi kapatıyorum. Yüzleşmekten korkuyorum,ayak sesleri yaklaşıyor. Hayır. Alnımı dizlerime yaslıyorum. Neden burada olduğumu öğrenmekten korkuyorum, ayak sesleri yaklaşıyor. Hayır! Ellerimi kulaklarıma bastıyorum. Anlamsız hayatımın, benliğimin son bulacağı yerin bu izbe oda olmasından, bedenimi kimsenin bulamayacağından, yine bu köşede çürüyüp gitmekten korkuyorum, ayak sesleri duruyor.
Kimse yok, burada kimse yok. Yalnızım, ben hep yalnızım.
Yaşıyorum.
Yaşayacağım.
Güçlüyüm.
Güçlüyüm.
Korkmuyorum.
Bir ses. Metalik bir ses.
Ellerimi kulaklarıma iyice bastırıyorum.
Birden şiddetlenen bir gıcırdama sesiyle kafamı aniden kaldırıyorum; meraklı ama korkusuz bir bakışla. Ben güçlüyüm. Korkmuyorum. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım açılmayan demir kapının önünde dikilen bir gölge. Korkusuz bakışlarımı bütün benliğimi kullanarak yerinde tutuyorum. Karanlığı delip geçen etkileyici ama korkutucu mavi gözlere kilitleniyorum.
Mavi gözlere kilitleniyorum.
Şimdi korkmaya başlıyorum.

SALVOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin