"Taehyung? Sen... Ağlıyor musun?"
Sorusunu yönelttiğinde konuşmasının bittiğini ancak kavrayabilmiştim. Ayağa kalkmaya yeltendiğinde hızla elimi kaldırdım ve tekrar yerine oturmasını sağladım. Duygularım birbirine girmişti ve ağladığımı elimi yanağıma götürdüğümde fark edebilmiştim. Sertçe gözlerimden akan yaşları sildim ve derin bir nefes aldım.
Kast ettiği uzun açıklamanın bana bu kadar ağır geleceğini tahmin edememiştim. Yaşadığı şeylere inanıyordum ve tüm bunları kaldırabilmesine şaşkındım. Ona ne kadar küçük bir pencereden baktığımı sonunda anlamıştım.Fakat inanmak konusu, duyguları için geçerli değildi.
Kim bu kadar sevdiği insanın hayatını bu denli mahvetmek isterdi ki?
"Sana inanmıyorum..."
Ağladığım için sesim oldukça çatallı çıkmıştı. Umursamadım ve gözlerimi gözlerinin içine diktim.
"Ne?" diye tepki verebilmişti sadece. Söylediğim şeyi toparlamaya çalışarak "Yaşadıklarına değil, beslediğin duygulara inanmıyorum," diye fısıldadım.
Gözlerini kırpmadan kafasını salladı. Ardından, arkasındaki kapıya doğru kafasını çevirdi.
"Kapının arkasını sana göstermeme izin verir misin?"
Nedenini bilmediğim bir şekilde ürkmüştüm ve refleks olarak yutkundum. Kafasını tekrar bana doğru çevirdiğinde sorusuna cevap beklediğini anlamıştım. Vereceğim cevabın sonucu beni korkutsa da "E-Evet," dedim.
Sinir bozucu bir yavaşlıkla ayağa kalktı ve kapıya yöneldi. Ceplerini bir süre karıştırdıktan sonra kilide orantılı büyüklükte olan bir anahtar çıkardı. Açılma sesi sessizliğe inat odada yankılanmıştı. Kapıyı ittirmeden önce bana doğru döndü ve gözleriyle gelmemi beklediğini belirtti.
Onun yavaşlığını taklit ederek ayağa kalktım ve ona doğru ilerledim. Kapıyı sonuna kadar açtı ve içeri girmemi bekledi. İçerisi alabildiğine karanlıktı ve ilerlemem için tek eliyle arkamdan hafifçe ittirmesi gerekmişti. İçeride birkaç adım ilerlediğimde iki tık sesi kulaklarımı doldurdu ve içinde bulunduğum oda bir anda aydınlandı.
Gördüğüm manzara karşısında başım dönmüştü ve sendeledim. Kollarını nazik bir hızlılıkla belime dolamasıyla ayakta durmayı başarabilmiştim.
Birkaç kez gözlerimi kırpıştırdım.
Odanın her tarafı ben ve bana ait şeylerle doluydu...
Belimi biraz daha sıkarak doğrulmamı sağladı ve kulağıma doğru eğilip yavaş bir tonda "Sakin ol..." diye fısıldadı. Sıcak nefesi boynumu nemlendirmişti ve titremekten kendimi alamamıştım.
Kollarından sıyrıldım ve fotoğrafların bulunduğu kısma doğru ilerledim. Elime bir tanesini almamın ardından "Dışarı çıktığım yıl, 16. yaş günündü," dedi.
Ve sırayla saymaya başladı."Lisedeki son günün."
"Üniversiteye başladığın ilk gün."
"İlk dayak yediğin gün."
"İlk uyuşturucu sattığın gün."
"Restoranda çalışmaya başlayıp çuvalladığın gün.""İş ve okul yüzünden uykusuz kaldığın ve otobüste uyuyakaldığın gün."
"İlk sarhoş olduğun ve evinin merdivenlerine sızdığın gün."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orcus | BTS |
Fanfic"Her varlığın içinde Tanrı'dan bir parça vardır." @erointanrisi | Tüm Hakları Saklıdır.