"Evet kızlardan hoşlanıyorum ama onların benden hoşlandığı söylenemez."
Kısa bir süre güldüğünü duydum.
"Hiç aşık oldun mu Tae?"
Sesi az öncekinden farklı çıkıyordu ve sorduğu soru yıllardır kendime sormaya korktuğum bir soruydu.
"Evet aşkın anlamını bilmeyecek kadar küçük yaştaydım," gülümsedim ve devam ettim.
"Fakat şimdi bile onu düşündüğümde kendimi gülümsemekten alıkoyamıyorum."
Bana doğru döndüğünde gözlerinin içine baktım ve tüm kanımın çekildiğini hissettim.
"Peki o... Kız mıydı?"
Gözlerimi kaçırdım ve alt dudağımı içe doğru kıvırdım. Gerçeği söylememe gerek kalmamıştı, bu hareketim beni kesinlikle ele vermişti.
"İlk aşkın bir erkekti ve sen kızlardan hoşlandığını mı söylüyorsun?"
Cevap vermek yerine yerdeki küçük taşları tekmelemeye başladım. Bunun üzerine içini çekti.
"Ya sonrası?"
Taşları tekmelemeyi aniden bıraktım. Vücudum kasılırken çenem de gerilmişti. Gözlerimi uzaklara diktim ve ellerimi ceplerime soktum.
"Sonrası yok işte... Bir anda ortadan kayboldu. Arkasında hiçbir iz bırakmadı ve bunu tek başına yapamayacak kadar küçüktü. Günlerce sokağa çıkmamı yasakladılar. Bir şeyi görmemden korkuyor gibiydiler. Bana defalarca onu unutmamı ve onun geri dönmeyeceğini zırvaladılar. Küçüktüm ama herkesin benden bir şeyler sakladığını anlamayacak kadar aptal değildim."
Dolan gözlerimi gizlemek için kafamı yere eğdim ve gülümsedim.
"En sevdiğim oyuncağım kanatlanıp uçtu... B-ben onun yaşadığından bile emin değilim."
Yanıma ne zaman gelmişti bilmiyorum. Fakat elleri yanaklarımı kavrayıp kafamı kaldırdığında şaşırmıştım. Daha fazla yerinde duramayan ve çoktan akmaya başlayan göz yaşlarımı parmaklarıyla sildi. Daha sonra bir eli yavaşça sol göğsüme indi. İncitmekten korktuğunu belli eden bir naziklikle elini orada tuttu.
"Kalbinin burada attığından şüphen oldu mu hiç?"
Tam gözlerimin içine bakıyordu, anlamsız sorusuna karşılık kafamı sağa sola sallamakla yetindim.
"O halde onun yaşadığından da şüphen olmasın," kısılan gözleriyle geri çekilerek aramızdaki mesafeyi açtı. Söylediği şeyin etkisi altında kalarak gülümsemiştim.
"Nasıl bu kadar emin konuşabiliyorsun?"
"Eğer ölmüş olsaydı bunu anlardın ve onu çoktan unuturdun. Aranızda hala bir bağ olduğuna göre yaşıyordur..." duraksadı ve benim az önceki halim gibi gözlerini uzaklara dikti.
"Karanlık bir odada küçük bir ışık yakıp, elini ışığın önüne uzattığında tavanda oluşan gölgeye dikkat ettin mi hiç? Gölgenin boyutu ışıktan uzaklaştıkça küçülür ve ışık olmazsa yok olur... Mutlaka geri dönecektir."
"Geri dönse bile onu nasıl tanıyacağım? O kadar uzun zaman oldu ki..."
"Kalbin... Onu gördüğünde kalbinin ritmi değişecektir. Yüzü ya da fiziği ne kadar değişmiş olursa olsun aranızdaki bağ yüzünden onu gördüğünde kalbin deli gibi çarpacak."
Cümleleri içimdeki ufacık umudu bir Simurg'a çevirmeye yetmişti. Bazen onun sadece bir kişi olduğuna inanmak istemiyordum. Onlarca kişiliği var gibiydi. Ya da çok fazla acı çekmişti ve hangi kişiliğe bürünmesi gerektiğini kestirememişti. Zaman zamanda büründüğü kişiliği unutuyordu. Kurduğu cümleler ise en sevdiğiniz kitaptan yapılmış alıntılar gibiydi. İçimde ne kadar umut ve aşk varsa hepsi okşanmıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orcus | BTS |
Hayran Kurgu"Her varlığın içinde Tanrı'dan bir parça vardır." @erointanrisi | Tüm Hakları Saklıdır.