Bismillah ^^
Yaren hanım kucağında ki kızını sıkı sıkıya sarmaladı ve nemli saçını omzuyla arkaya ittirdi. Kayseri'nin ılık yağmuru yüzünü okşuyordu. Kendi için bir sıkıntı yoktu. Ancak minik kızının hassas bedeni bu ıslaklığa dayanamaz, hastalanırdı. Daha el kadar kalbinin çektiği hastalıklar Yaren hanıma yeterince ıstırap veriyordu.
Bebe kucağında ki kızı nasıl oluyorsa bu yağmur sesinde mışıl mışıl uyuyordu?
Etrafını taradı. İnsanlar koşuşturuyor, kapalı alanlara saklanıyordu. İlk bahar yağmurları keskin ve sert inerdi. İnsanı sırılsıklam etmeden de dinmezdi.Kocası gelene kadar daha fazla ıslanmaya göz yumamadı.
Etrafını taradı ve sığınacak kapalı ve halka açık bir alan aradı. Dükkanlara girmeye çekiniyordu. Kucağında bebeği, elinde alışveriş poşetleriyle bu pek iyi bir fikir değildi.
O dakika gözlerine ilişen manzara ayaklarına komut verdi. Kendi yaşlarında genç ve güzel bir kadın bir elinde oğlu, kucağında kızıyla cami avlusundan geçiyordu. Ayakkabılarını çıkardı ve bir poşete koyup çantasına yerleştirdi.
Yaren hanım kızını sarmaladı ve kocasından yiyeceği azarları umursamadan cami kapısının yolunu tuttu. Kızı üşümüştü, kendi de sırılsıklamdı. Kocası da geç kalmasaydı! Ona bir şey söylemeye hakkı yoktu!
Genç kadın ayakkabılarını ondan önce giren genç kadının taklidi olarak çıkardı ve alışveriş poşetlerinden birine yerleştirdi. Gergindi. Daha önce böyle bir ibadet yerine hiç girmemişti. Annesi bu yaptığını görse kalp krizi geçirirdi.
İçeri adımını attığında kısımların ikiye ayrıldığını gördü. Bir süre dikildi. Ne yapacağını bilemedi. İki kapı farklı yerlere mi çıkıyordu?
Boş boş dikildi uzunca bir süre. İçeri girmese daha uygun olurdu belki. Huzursuzca dikildiği yarım saatin ardından kadınların bir tarafa, erkeklerin başka bir tarafa gittiğini fark etti. Ama öylece dikilmeye devam etti. Nerede kalmıştı bu adam? Genç kadın kafasını belki onuncu kez kapıdan uzattı ve dışarıyı gözledi. Merkezden onu alacağını söylemişti. Ve bunca arabanın içinde onunkinin fark edilmemesi imkansızdı. Makam arabası gösterişliydi, kocası gösterişe bayılırdı.
Keten pantolonunu bir el çekiştirdiğinde genç kadın hazırlıksız yakalandı. Ona bakan keskin ela gözlerin sahibi"Hanımefendi, içeri buradan giriliyor." diye sevecenlikle konuştu elini giriş kapısına uzatarak. Genç kadın kafasını iki yana salladı. "Burası iyi delikanlı."
İçeri daha demin giren o güzel ve genç kadın ela gözlü güzel çocuğun elini tuttu ve Yaren hanıma tebessüm etti. "Oğlum biraz meraklı ve girişkendir. Kusuruna bakmayın. Ama gerçekten burada üşümenize gerek yok. Hem ilk bahar yağmuru belli etmez ama soğuktur. Bebeğiniz ve siz üşütmeyin, içeri geçin."
Yaren hanım gözlerini ona bakan derin gözlere dikti. Örtüsü omzundan ağrı dökülen, ufak bir yüze ve ufak bir bedene sahip olan bu kadının anlamlı bir güzelliği vardı. Anlamlıydı, çünkü yüzünde bir gram makyaj yoktu. Kendi yüzünden akan pudralar ve kapatıcılar ise beyaz gömleğini yıkıyordu. Yaren hanıma güzel denirdi, ama şuan bu saf güzelliğin karşısında kendini aciz hissediyordu. Boğazını temizledi ve istemsizce gülümsedi.
Kızını daha sıkı kucaklayarak, "Kılığım ibadet hanenize uygun değil." dedi düzgün tutmaya çalıştığı Türkçe'siydi. Aslında Türkçe'si çok düzgündü, ama babası onun Almanca'sını ve İngilizce'sini geliştirmek istiyor, onunla hiç Türkçe konuşmuyordu.Bu yüzden dili arada sürçe biliyordu.
Evet, genç kadının babası kökenleri sağlam bir Almandı. Annesi ise melez bir Türk. Bu yüzden kültürler arasında sıkışıp kalmış, ne oraya ne de buraya ait olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(Kitap Oluyor) Kır Kalbimi Ver Elime (Umut Serisi 4)
Espiritual"KELEBEK & ASLAN KRAL" Kurumaya yüz tutmuş bir çöldü genç kızın kalbi... İçinin katran karasını yansıtmazdı gözleri. Sayılı günlerinin intikamını alırcasına yaşarken hayatını, Yaşam kokan bir el dokundu kalbine. Genç kız yaşadığını sanırdı o güne k...