"Bebelere balon! Bebelere balon!" diye bağırdı genç kız. Elinde rengarenk balonlar, kafasında cadı şapkasını andıran sivri bir şapka ve onu gizleyen çerçeveli komik gözlüklerle.
Gözüne kestirdiği çirkin avına yaklaştı. Kendininkinin iki katı kıvırcık saçlı, çilli ve çirkin bir çocuktu bu. Balonlara sanki çikolatalı pastaymış gibi bakıyordu.
Genç kız boğazını temizledi ve kıvırcık çocuğun acayip bir şekilde düz saçlı annesine yaklaştı. "Ablam bir balon al be şu sübyana. Yazıktır nasıl da koyun gibi bakıyor."
Kadın genç kıza ters bir bakış attı ve çocuğunu arkasından sürüyerek götürdü. Kahkaha atmamak için kendini tutan genç kız, "Babasına çektiği için mi nefret ediyorsun oğlundan." diye bağırdı. Aslında babasının kıvırcık olup olmadığını bilmiyordu, sadece tahmin yürütüyordu. Ona bağırarak küfürler sayıştıran kadın ise bu tahminini doğruluyordu.
Genç kız topukları yağladı ve eğlencesine kaldığı yerden devam etmek için yeni bir av aradı.
Daha ufak tefek ve sarışın bir kız gözüne ilişince sinsi bir gülüşle, elinde ki balonları rüzgarla dans ettirerek, "Bebelere balon!" diye bağırdı. Sarı saçlı minik bir tür alarm sesi duymuş gibi aniden kafasını kaldırdı. Bu akılsız varlıkların hepsi aynıydı.
Genç kız çocuklardan nefret ederdi. Onların bitmek tükenmek bilmez isteklerinden, üstlerini her fırsatta kirletmelerinde, zırıl zırıl ağlamalarından... Ama böyle zamanlarda onu en çok bu veletler güldürüyordu.
Çocuk annesini çekiştirdi ve balonları gösterdi. Genç kız tam avına doğru bir adım atmıştı ki, o sinsi adamlar ortaya çıktı. Gözlerini devirdi. Önce sakince geriye doğru bir adım attı. Kaşları ve gözleri fırıl fırıl dönerek etrafı yokladı, bu hali adamları tedirgin etti. Genç kızın baktığı yönlere bakarak onu neyin tedirgin ettiğini anlamaya çalıştı.
Genç kız ise bu küçük oyunuyla gurur duyarak topukları yağladı ve tabana kuvvet koştu. Adamlar bağırarak ve hırıltılar çıkararak onun peşi sıra koşmaya başladı.
Babasının adamı Hüsnü en başındaydı; genç kız bu adamı Demir Adam diye çağırıyordu. "Hanım efendi, lütfen bize zorluk çıkarmayın!" diye bağırıyordu o gür, düşmanını korkutacak sesiyle. Ancak genç kız düşman değildi ve ona dokunmazlardı.
Eslem bu koşuşturma boyunca bir balık tezgahını devirdi, bir simitçiyi 360 derece döndürdü ve bir adamı çamurlu suya düşürdü.
Arkasında ki adamlar 3'e katlanmıştı. Elinde kocaman balık küreğiyle balıkçı Demir Adam'la omuz omuzla ilerliyordu. Genç kız kahkahalar atmadan yapamıyordu. Her defasında aynı manzarayı görmek zorunda mıydı?
Bu hengameye yol kenarında sebze ve yeşillik satan adamda karıştı.
Tabi yeşilliklerinin havada uçuşmasının sebebi, Eslem'in onları Demir Adam'ın kafasına fırlatmasıydı. Şimdi çok daha komik bir görüntüyle tekrar koşmaya başladı. Balıkçının küreğinde göbek marul, simitçinin simit tepsisinde tere, Demir Adam'ın kafasının ve omzunun üzerinde maydanozlar şenlik veriyordu. Bir çeşit yemek programına davet edilmiş mafya gibiydiler.
Babasının adamları bu halde bile gülünç değil, ürkütücüydü. Aslında daha çok biskolota reklamlarında ki kaslı ve saçma sapan hareketlerle ilgi çekmeye çalışan adamlara benziyorlardı.
Genç kız artık koşmaktan bitap düşmüştü, ama hayata ve bu adamlara inat koşmaya devam etti. Onu kimse kısıtlayamazdı. En sevdiği şeyi, gülmeyi kesemezdi. Ve bu adamlar onu fena halde güldürüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(Kitap Oluyor) Kır Kalbimi Ver Elime (Umut Serisi 4)
Espiritual"KELEBEK & ASLAN KRAL" Kurumaya yüz tutmuş bir çöldü genç kızın kalbi... İçinin katran karasını yansıtmazdı gözleri. Sayılı günlerinin intikamını alırcasına yaşarken hayatını, Yaşam kokan bir el dokundu kalbine. Genç kız yaşadığını sanırdı o güne k...