TOKAT-6-

133 8 0
                                    

Hatırlatma: Yerinden kalkıp, bileğimi kavradı ve çekiştirmeye başladı. "Nereye?" diye sordum yetişmeye çalışırken. "Kahvaltı sözün vardı unuttun mu?" dedi. Ah! Tabii ya kahvaltı sözü. Bir de söz vermiştim. Üç ay görüşmek istemeyeceğim bir egoisti tam olarak söyleyemesem de, kahvaltıya çıkmayı teklif etmiştim resmen!

Merdivenlerden tıpkı küçük çocuklar gibi ikişer ikişer inmişti. Kapıya yaklaşınca duraksadım. Paltosunu giyerken bana baktı ve oda durdu. "Ne oldu?" dedi. Yüzümü incelediğini hissedebiliyordum. Gülümseyip kahverengi gözlerine baktım. "Bu kıyafetlerle kahvaltı edemem." Dedim. Kafasını salladı ve ellerini belime yerleştirdi. "Birilerini dövmek istemediğim için ayarladım ben bir şeyler. Hadi gel." Deyip arabaya adımladı. Birilerini dövmek istemediğim için? Bu kıskanmaya girer mi? Biri bana bunu açıklayabilir mi? Ah Masal sana şu an nasıl ihtiyacım var bir bilsen! Ayakkabılarımı giyip bende çıktım ve arabaya yürüdüm. Sürücü koltuğuna çoktan geçmişti bile. Bende arka koltuğa geçince kaşlarını çattı. "Ne? Biraz uyumak istiyorum." Diye gıcıklık yaptım. Gözlerini devirdi ve "Burada da uyuyabilirdin." Dedi dişlerinin arasından. "Orda nasıl uyuyabilirim Buğra. Hadi konuşma da sür." Dedim ve eteğimi düzelterek bacaklarımı uzattım. Bana cevap vermek yerine arabayı çalıştırdı. Doğrusu beklemiyordum bu tepkiyi. Ben susana kadar benimle laf yarışına girmesini falan bekliyordum. Gözlerimi kapattım ve saçma bir şarkıyı mırıldanmaya başladım. Sadece melodisini söylüyordum. Yabancı olduğu için ezberleyememiştim.

"Maşallah ne uyku varmış. Kızım kalksana" buğranın sesi derinlerden geliyordu sanki. "Su bacakların açılmış ve çok seksi duruyorlar." Gözlerimi hızla açtım ve eteğime baktım. Normaldi ve açılmamıştı. Kahkahası kulaklarımı doldururken ona çevirdim bakışlarımı. "Napıyım uyanmadın." Güldüğü için kesik kesik konuşuyordu. Arabadan iner inmez karşısına dikildim. "Bu şekilde uyandırman gerekmezdi." Dedim. Kötü bakışlarımı ona göndermeye devam ediyordum. "Nasıl uyandırılmak isterdiniz? Öperek? Yoksa koklamamı falan mı istiyorsun?" dedi. Boyum ondan kısa olduğu için parmak uçlarımda yükseldim ve elimle yaklaş işareti yaptım. Şaşkınlıkla gözlerime bakarken dediğimi yapıp eğildi. Yanağına en güçlü tokatlarımdan birini atıp, yürümeye başladım. Afalladığı için birkaç saniye durdu. "Su!" diye kükreyince arkamı döndüm ve mahcupça dudağımı ısırdım. "Gel buraya ve vurduğun yeri hemen öp!" diye tekrar bağırdı. Gözlerimi pörtletip ona bakarken eliyle yanağını işaret ediyordu. Gözlerinden çıkartabilse ateş çıkarabilirdi ama benden sadece yanağını öpmemi istiyordu. "Bunu yapmayacağım." Dedim ve ellerimi göğsümde çaprazladım.

Sinirle yanıma geldi ve bileğimi kavradı. "Yapacaksın. Yoksa daha beterini dudaklarında ben yaparım." Diye tısladı. Kolumu elinden kurtarıp, birkaç adım geriledim. "Sen kim oluyorsun da bana böyle bir şey söylüyorsun ha?" diye bağırdım. Arkamı döndüm ve gözüme kestirdiğim taksiye doğru ilerledim. Hava oldukça soğuktu ve benim üzerimde sadece elbisem vardı. Taksiye elimle işret verdim ve gelmesini bekledim. O kadar uzakta da değildi ama bana inat yapar gibi yavaş geliyordu. Omuzlarıma sıcak bir ceket bırakıldığında kıpırdamadım. Yanıma gelmişti. Kokusundan bunu anlayabiliyordum. Sigaraya karışmış değişik bir kokusu vardı. "Ben kimim ki sana böyle bir şey söylüyorum." Diye fısıldadı. Zerre üzülmüyordum ona tokat attığım için. Hak etmişti. "Evet. Kim olduğunu sorgula bence." Dedim, dik bir şekilde ileriye bakarken. "Kimim ben su? Neyinim? Arkadaş mıyız?" dedi. Ses tonu oldukça sakindi. Doğrusu onunla arkadaş olmak istemiyordum. Ama daha ilerisine gitmeyi de düşlemiyordum. Cevap vermek yerine yüzüne baktım. Sert yüz hatları oldukça gerilmişti. "Bilmiyorum." Diye fısıldadım ve omuzlarımı silktim. Kafasını salladı ve gözlerime baktı. "Sence de fazla normal olmadı mı?" dedi. Soru sorar gibi yüzüne baktım. "Birbirimize sataşmadan durduğumuz en uzun süre." Dedi. Gülümsedim. "Bence de." Oda gülümsedi ve "Ciddi söylüyorum uyurken bacakların oldukça seksiydi." Dedi. Başa dönmüştük tekrar. Omzuna bir tane geçirdiğim de belimden tutup beni kendine çekti ve gözlerime baktı. Ne olduğunu anlamadan ona bakarken "Öp de acıttığın yanağım biraz iyi olsun." Dedi dudaklarını bükerek. Gözlerimi devirdim ve dudağımı ısırdım. Parmak uçlarımda yükselip yanağına küçük bir öpücük bıraktım. Yüzündeki gülümseme genişlerken kollarını çözdü ve beni getirdiği alış veriş mağazasına ilerledi. Bende peşinden yürümeye başladım.

Denediğim beşinci pantolon ama bilin bakalım neden almıyoruz? Çok darmış ve kalçalarımı açığa çıkarıyormuş! Benim giydiğim pantolonların neredeyse tümü böyle. "Yeter ama ben çok acıktım bunu alalım ve çıkalım." Dedim bıkkınlıkla. Elini çenesine koydu ve beni süzdü. "Etek alsak, fazla uzun olmasa nasıl olur ki?" dedi, beni dinlemediğini belli ederek. "Almıyorum ben bir şey bu iyi işte!" diye cırladım. "Üzerinde uzun bir şey olmadan sana bunu giydireceğimi düşünme." Diye tısladı dişlerinin arasından. Ona inat olsun diye kıvırtarak erkek reyonuna ilerledim. İçerisi erkek doluydu. Gözüme kestirdiğim açık mavi tişörtü kaptığım gibi kabine girdim. Tişört kalçalarımı örtüyordu. Aynada kendime tam puan verip kabinden çıktım. Buğra beni baştan aşağı süzdü ve üzerindeki deri ceketi çıkarıp bana giydirdi. Bir iki adım geri gitti ve "Tamam içindekinin erkek tişörtü olduğu belli olmuyor." Dedi. Yaptıklarına anlam veremeden onu izliyordum. Kolumdan tutarak kasaya gittiğimizde ücreti çabucak ödedi ve yemek bölümüne doğru ilerledi. "Erkek tişörtü giydiğim belli olsa ne değişecek?" dedim adımlarımı ona uydurmaya çalışırken. "Her dakika seni öpme isteğiyle dolacağım." Deyince gözlerim büyüdü. Yanaklarım ısınırken, kafamı öne eğdim. Neydi bunun derdi Allah aşkına!

Büyük masalardan birine otururken garsona kahvaltı servisi yapmasını söyledi. Çok açtım ve ne geldiyse yemeyi düşünüyordum. Masa tamamen dolunca, tabağıma hepsinden teker teker servis yapmaya başladım. "İyice şişeceksin. Yavaş ol." Dediğinde kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Ağzımdaki lokmaları yutup, "İyice şişeceğim?" dedim. "E tabi sende haklısın. Daha ne kadar şişeceksen." Dedi. Meşhur saçma sırıtışı yine yüzündeydi. Sahte bir kahkaha atıp, geriye yaslandım. "Uyurken bacakların çok seksiydi demeyi biliyorsun. Yemiyorum. Lokmalarımı sayıyorsun demek. Buyur hepsi senin olsun." Dedim. Kollarımı göğsümde çaprazladım ve onu izlemeye başladım. Gözlerini devirdi. "Ye şu yemeğini. Şaka yapıyorum." Dedi ekmeğini koparırken. "ı ıh yemeyeceğim. Daha ne kadar şişeceksem." Diye tısladım. "Sadece takıldım Su. Bu kadar büyütme. Açsın biliyorum." Dedi oda geri yaslanırken. "Yemeyeceğim. İstemiyorum." Deyip kafamı başka tarafa çevirdim. "İyi o zaman bende yemiyorum." Dedi. Tekrar yüzüne baktım. Kaşlarını çatmış beni izliyordu. Dudaklarıma bakıp gülümsedi. "Ne?" dedim ve bu sefer ben kaşlarımı çattım. "Dudaklarını büzüyorsun." Dedi, gülmeye devam ederken. Yanaklarım her zaman olduğu gibi yine alev alırken bıraktığım çatalımı elime aldım ve tabağıma koyduklarımı yüzüne bakmadan yemeye başladım. Yemeğine dokunmamıştı. Beni izlediğini biliyordum ama hangi amaçla bunu yaptığını bilmiyordum. Onunla olmak hem aklımı hem bedenimi yoruyordu.

Beni eve bıraktığında sıcak bir duşa girdim. Masal olanları anlatmam için salonda bekliyordu. Pandalı pijamalarımı giyinip üşengeç adımlarla merdivenleri indim ve salona adımladım. "Lütfen yarın anlatayım." Dedim ve kendimi boş koltukların birine attım. "Olmaz güzel arkadaşım. Dün gece neler oldu hemen şimdi bilmek istiyorum." Dedi itiraz istemez bir tonda. Yattığım yerden kalktım ve gidip dizlerine uzandım. O saçlarımla uğraşırken bende neler olduysa bütün hepsini anlattım. Buğrayı öptüğüm hariç ve birde bana söylediği şeyleri söylememiş olabilirim. "Böyle işte şimdi uyuyabilir miyim zaten cumartesi tatilimi bir hödükle harcadım." Deyince güldü ve kafasını salladı. Yerimden kalkacağım sırada telefonuma gelen mesaj sesiyle duraksadım.

Gönderen: Abim;

Pazar akşamı sizdeyim.

Şaşırmıştım. Aklına gelince beni arayıp soran abim bize gelecekti. Üstelik okulu varken. Tuhaf.

Gönderilen: Abim;

Hayırdır?

Masal bana soru soran gözlerle bakınca telefonu okuması için ona verdim. Kafasını sallayıp telefonu tekrar bana uzattığında mesaj var mı diye baktım. Olmadığını görünce pijamamın önündeki cebime atıp odama çıktım. Yatağa girdiğimde mesaj sesiyle irkildim.

Gönderen: Abim;

Gelemez miyim kardeşimin evine? Özledim seni.

Omuzlarımı silkip uyandıran olmasın diye telefonumu tamamen kapattım ve güzel uykucuğuma bıraktım kendimi. Abim buraya gelirken çikolata getirir mi ki acaba? Galiba çok düşünüyorum. Beynim yanmaya yüz tutmak üzere.  

OY ve YORUMlarınızı unutmayın :*




YAKIŞIKLI EGOİST (Düzenleniyor..)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin