Çok çok uzun bir aradan sonra herkese merhaba. Sınav yoğunluğu, tatile alışma evresi derken yeni bölüm epey bir gecikti. Fakat iyi haber şu ki tatil bitmeden bir bölüm daha yazmayı düşünüyorum! Bakalım Müzeyyen ve Süreyya'sız geçen onca zamandan sonra bölümü beğenecek misiniz?
Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen!
İyi okumalar ^_^
(Yeni bölümün ne zaman geleceğini öğrenmek ve paylaşılan alıntıları görmek için dış bağlantıdan ya da yorumdaki linkten Batuhan'ın Kalemi adlı grubumuza katılmayı unutmayın! *-*)
***
Tarifi olmayan duyguları içinde barındırmak çok zordu. Hele kalbi yerde sürüklenmeye devam eden bir adam için katlanılacak gibi değildi. Ne yapacağını, ne hissedeceğini bilememekti çünkü bu. Bir yanı hala çok sevdiğini söylerken bir yanının nefret ederek haykırmasıydı. Süreyya, son zamanlarda bu birbirine zıt düşüncelerle boğuşuyordu. Ne çıkabiliyordu, ne de kendisini ele geçirmelerine izin verip pes edebiliyordu. Kavgasına devam edip hiçbir sonuç alamamasına rağmen başka seçeneği de yoktu.
Yeni başlangıçlar yapmaya çalışıyordu genç adam. En iyi seçeneğin bu olduğuna karar vermişti bundan birkaç gün önce. Hayatına devam etmeye çalışmasa ne olacaktı ki zaten? Kendi kendine acı çektirecekti. Sonunda üzüntüsünden ince hastalığa tutulup yitecekti. Böylesi daha mı iyiydi, bilmiyordu fakat böyle olmalıymış gibi hissediyordu. Yaşamak için bir sebep vardı, bunu henüz keşfetmemiş olsa da bir gün tüm bedeniyle hissedeceğine inanıyordu.
Süreyya, dışarı çıkmadan önce aynada üstünü düzeltmek için odasına geçmişti. Bugün kendini son günlerde olduğu gibi dışarıdaki kalabalığın arasına bırakacaktı. Mevsim kışa dönmek üzereydi fakat nadirleşen bu güzel havaların tadını çıkarmalıydı, bir daha böyle sıcak bir havayla karşılaşacağı meçhuldü çünkü. Açıkçası hafif rüzgar esiyordu. İnsanların saçları birbirine karışıyordu hatta gördüğü kadarıyla. Yine de bu dışarısının güzel olduğunu değiştirmiyordu Süreyya için.
Masanın üstünde duran defterinin arasına kalemini sıkıştırıp kapıya doğru yöneldi. Bu seferki heyecanının sebebi yazmaya başladığı dergide ilk yazısını paylaşacak olmasıydı. Fakat bu yazının çok özel olmasını istiyordu. Çünkü ilkti, ilkler akıldan asla çıkmazdı. Bu yüzden de iyi izlenim bırakmalıydı okuyucusunda. Aksi takdirde yaşayacağı hayal kırıklığını tahmin bile etmek istemiyordu. Hele bu kadar sorunu varken bir de buna üzülmek hiç istemiyordu.
Apartman boşluğuna adımını attığında, her zamanki rutubet kokusuna bir de hafif yağmur kokusu eklenmişti. Hoş fakat bir o kadar da kötü bir koku bırakmasına sebep olmuştu. Ya yağmur yağmıştı ya da her an yağabilirdi.
Dışarısı gerçekten de o kadar soğuk değildi. Fazla kalın giyinmediği için bir anlığına doğru seçim yaptığını düşündü. İnsan arada esen rüzgara bile alışabiliyordu bir süre sonra. Sanki vücudunun sıcaklığını emmiyormuş gibi hissediyordu belirli bir vakit yürüyünce, vücudu rüzgarla bütünleşiyordu.
Nereye gideceğine karar vermediği yol uzarken yine düşüncelerinle boğuşuyordu genç adam. Artık bazı şeylerin değiştiğini kendisi de fark edebiliyordu. En derinlerinde bir şeyler ölüyor, belki de bir şeyler yeşeriyordu gün geçtikçe. Bu kadar çelişkiyi aynı anda yaşayabilir miydi insan? Demek ki oluyordu. Süreyya bu iki hissi en derinlerinde besliyordu istemeyerek de olsa. Aslında akışına bırak adı altında kurulmuş bütün tavsiyeleri dikkate almıştı. En azından elinden geldiğince bunu yapmaya çalışmıştı. Hele Cahit'in bir dediğini iki etmemek için çok çaba sarf etmişti. Her zamanki gibi bu konuda da eski dostunun mantıklı konuştuğunun farkındaydı çünkü. Hayatını bir düzene oturtmasında da her defasında olduğu gibi yine yardımcı oluyordu. Onun sayesinde bugün iyiydi belki de. Teşekkür etmesi gereken kişinin ta kendisiydi can yoldaşı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müzeyyen'i Sevmek #Wattys2016
Romance# Keşfedilmemiş Cevherler Atty'15 En İyi Romantik Hikaye # Siyah beyaz bir kadındı Müzeyyen. Arnavut kaldırımı sokakların birinde, elindeki kan kırmızı gülle yürüyordu salına salına. Üzerindeki beyaz elbise uçuşuyordu nazlı nazlı kimi zaman. Om...