|| 4-Müzeyyen'i sevmek, Adam'la Kadın olabilmekti

3K 260 80
                                    

Herkese merhaba!

Aradan çok geçmeden yeni bir bölümle sizi buluşturmak istedim. Bu arada bölümü yazmaya başladığımda 1K olduğumuzu da gördüm. Umarım 10K, 100K olduğumuz günleri de görürüz birlikte. Yazdıklarımla herkesi buluşturmayı gerçekten de istiyorum çünkü. Unutmadan, yeni kapağımız hakkındaki görüşlerinizi de merak ediyorum...

Daha fazla uzatmadan sizi yeni bölümle baş başa bırakmak istiyorum. Ayrıca ne zaman yeni bölüm geleceğini merak ederseniz veya yeni güncellemelerimden haberdar olmak isterseniz eğer dış bağlantıya ve yoruma bırakacağım grubumun linkine tıklayarak aramıza katılmayı unutmayın!


İyi okumalar! *-*


***


Adam, tüm hayranlığını kadının eteklerine tutturarak gitmesine izin vermişti. Nasılsa göreceğim seni diyerek elini hafifçe kaldırmıştı ardından. Bu sefer tüm kalbiyle inanıyordu buna. Aşka inandığı kadar inanıyordu hatta. Kadın bir siluete dönüştükten sonra kendini soğuk kayalara bıraktı Süreyya. Önündeki uzanmış gri sokağı izliyordu. Ağır düşünceli insanları, hafif kanatlı kuşları seyrediyordu.

Bir kadın, köşedeki fırından çıkıyordu elindeki kese kağıdıyla. Aralarındaki mesafeye rağmen Süreyya kolayca alıyordu taze ekmek kokusunu. Kese kağıdının içinde fırından yeni çıkmış simitlerin kokusu da karışıyordu ekmeklerin arasına. Adam, acıktığını fark etmişti iyice. Ağır kayanın üzerinden kalkıp güneşin tersine çevirdi adımlarını. Aynı yolları, aynı kaldırımları, aynı insanları tekrar geçiyordu yavaşça. Ne kadar mutlu olsa da içinde bir burukluk da vardı. Hemen uyusun, hemen uyansın ve tekrar buraya gelsin istiyordu. Süreyya işte, ne istediğini kendi de az çok biliyordu.

Az önce burnunu saran kokuların geldiği fırının yanından geçiyordu şimdi. Adımları kese kağıdını sarmalamış kadının sürüklendiği yere doğru gidiyordu tesadüfen. Oysa sadece evine varmak için can atıyordu Süreyya. Kokuları takip etmek daha zor olacaktı midesinden gelen sesleri bastırmak için. Yanından geçtiği kıraathanelere kayıyordu arada gözleri. Kaldırıma taşmış beyefendilerin oynadıkları kağıt oyunlarına, tavlaya dalıyordu bakışları. En azından aklını meşgul etmesine sebep oluyordu bu küçük oyun.

Süreyya nihayet kendi sokağının sınırlarına girdiğinde kendini evinde hissetmeye başlamıştı bile. Bu ortam rahatlamasına sebep oluyordu. Kimi zaman Adam, agorafobisi oluşacak diye korkuyordu. İnsanların hepsi tehlikeliymiş gibi geliyordu çünkü. Bazen sırf bu yüzden kendini evinden dışarı atma gereği de duyuyordu. Ne kadar saçmaymış gibi gözükse de bu Süreyya'yı korkutmaya yetiyordu. Kimseye de bahsedemiyordu alay konusu olmamak için. Zaten pek de derdini dinleyecek insan yoktu etrafında.

Kapısının önünde oyun oynayan çocuklar kadar sorunsuz olmayı dilerdi. Keşke tek derdi kaçan topu kimin alacağı olsaydı. Fakat onun daha önemli sorunları vardı. Gizemli bir kadını bulmak, onu tanımak gibi. Hem güzel hem de yorucuydu bu. Ne olacağını bilmediği bir şeyin peşinden gitmek ne kadar doğruydu ki zaten.

Adam, ne zaman aklını boşaltmak istese, bunu bir süreliğine başarıyordu fakat tekrar düşüncelere boğuluyordu. Bunu tamamen engellemek istese de elinden pek bir şey gelmiyordu. İnce düşünceli adamlar böyleydi işte. Ne yaparsa yapsınlar, vazgeçemezlerdi bazı şeylerden.

Müzeyyen'i Sevmek #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin